Kovid-19 pandemisinin başladığı ilk aylardan bu yana binlerce kişilik sağlık ordusu ile büyük bir mücadele verildiğini söyleyen İstanbul İl Sağlık Müdürü Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, pandemide ikinci dalga endişeleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. Memişoğlu, "İstanbul'da Nisan-Mayıs ayında çok büyük bir mücadele ile başarılı bir süreç yönetildi. Benim hep söylediğim şey, başarılı olmak kadar başarıyı sürdürmek de önemli. Onun için biz işin peşini hiç bırakmadık, salgınla mücadelemizi hiç aksaklık olmadan sürdürdük. İlçe müdürlerimiz, hastane başhekimlerimiz de dahil, bütün sağlık çalışanları İstanbul'da büyük bir özveriyle süreci çok iyi yürüttük. Ben açıkçası hem onların yöneticisi olarak, hem bir vatandaş olarak hepsine çok teşekkür ediyorum. İstanbul'da vaka sayıları şu andaki sistemimizi zorlayacak bir seviyede değil. Bunu herkesin bilmesini istiyorum. Yoğun bakım yataklarımızda olsun, normal servis yataklarımızda olsun, Nisan Mayıs'ta bundan çok daha yüksek olan sayıları bile rahatlıkla yönetebildik. Her türlü sağlık hizmetini sunabilir haldeydik" dedi.
Salgının başladığı Mart ayından bu yana sadece İstanbul'da sağlık çalışanlarına 400 milyon maske dağıtıldığını, 300 bin doz ilacın da vatandaşlara ücretsiz ulaştırıldığının altını çizen Prof. Dr. Memişoğlu, şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her şeyi ücretsiz veriyoruz insanlara. Bu sürecin de çok iyi yönetildiğini düşünüyorum ben. Ama şimdi insanlarda bir tedirginlik var. Eylül Ekim'de tatilden dönenler yüzünden çok artacak vakalar vs diye. Tabii ki vaka sayılarımız bir miktar artıyor. Bu, test kapasitemizin artışından da kaynaklanıyor. Ayrıca insanlar gidip kendileri de test yaptırmak istiyor. Ama bunun yatan hasta ve yoğun bakım hastalarına şu an için çok büyük bir yansıması yok. Bundan çok daha yoğun bir zamanda bile bunu yönetebilen bir sağlık sisteminden bahsediyoruz ki buna ilave şu anda 7 bine yakın yatak ilave edildi biliyorsunuz. Pandemiden sonra birçok hastane açıldı İstanbul'da. Bunlarla beraber 3 bine yakın yoğun bakım yatağı eklendi sisteme. Biz, İstanbul'da her türlü bu salgını yönetebilir durumdayız çok büyük bir değişim olmaz ise. Ama biz vatandaşlarımızın hasta olmasını istemiyoruz. Sağlık çalışanlarımızın daha fazla yorulmasını istemiyoruz. Salgının bir an önce bu ülkeden gitmesini ve bu günlerin bitmesini arzuluyoruz. Onun için de insanların özellikle maske ve mesafe kurallara uymasını bekliyoruz."
Prof. Dr. Memişoğlu, "Bakanlığımızın bilim kurulunun kendi sayfasında da belli kuralları var. Kimin ne yapacağı belli. Biz insanlarımızdan şunu istiyoruz; eğer pozitif tanısı almışsanız, ki biz bu kişilerin ilaçlarını evlerine kadar götürüyoruz, durumunu takip edip ağırlaşma olursa hastaneye naklediyoruz, kendilerini izole etmelerini, maske takmalarını ve evde diğer insanlara bulaştırmamak için önlem almalarını bekliyoruz. Ev içi bulaşı önleyebilmek çok önemli burada. Ama tabii insanlar tedirgin. Ben test yaptırayım diye hemen bir çaba içine giriyorlar. Ben çok net söylüyorum, test, klinikten daha önemli bir parametre değil bizim için. Çünkü test doğru zamanda yapılmazsa, örneğin erken dönemde pozitif çıkmayabilir. Bu da yalancı bir güvene yol açabilir. Eğer kişinin ateşi, nefes darlığı, ağrıları varsa, halsizse, bu bulgulardan biri veya birkaçı çok şiddetliyse, pozitif teması veya şüphesi de varsa kendisini izole ederek hastaneye ulaşmalı ya da gelemeyecek durumdaysa 112'yi aramalı. Biz bunları yerinde de tespit etmeye çalışıyoruz. Ama pozitif çıktınız, evde takip ediliyorsunuz, ilaç alıyorsunuz. Lütfen bu kişiler kendilerini hem evde aile fertlerinden, hem de dışarı çıkmayarak diğer insanlardan izole etsin" dedi.
Pozitif olan her kişinin hasta, hasta ya da vaka ile temas eden herkesin de pozitif sayılmadığının altını çizen Prof. Dr. Memişoğlu, "Şunu ayırmamız lazım; hasta, kliniği (yani belirtileri) olan kişidir. Vaka ise (testi) pozitif çıkan, virüsü bulaştırma riski olan veya (belirti taşımasa da) 'hastalanma' riski yüksek olan insan demektir. Eğer semptomunuz olursa 'hasta' olursunuz. Testinizin pozitif çıkması demek, virüsü taşıyan, hastalanma riski veya virüsü başkasına bulaştırma riski olan kişi demektir. İşte biz, 'vakaların' izole edilmesine, 'hastaların' ise hastanede tedavisini yürütmeye çalışıyoruz. Vakalarımızın ilaçlarını evine ulaştırarak hastalığı ağır geçirmemesini sağlamaya çalışıyoruz. Bir de hastalar var. Bunları da hastanede yatırıyoruz ve onlar kliniği olan, semptom gösteren, nefes darlığı, yandaş hastalığı vb olan insanlar. Bu iki grubu iyi yönetmemiz gerekiyor. Bir de bununla beraber pozitif çıkan birisi ile bir arada bulunmuş, 'temaslı' dediğimiz bir grup daha var. İşte bu grup da kendini iyi izole etmek zorunda. Çünkü o kişiler de bir hasta adayı veya vaka adayı olabilir. Bu kişilerin de yani temaslıların da en az 10 gün boyunca kendilerini izole etmek zorunda." diye konuştu.
Prof. Dr. Kemal Memişoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada şöyle bir kargaşa da var: 'Temaslıyım, bana ilaç vermiyorlar, test yapmıyorlar' diye soruyor vatandaşlarımız. Eğer kişide şikayetler olursa, o zaman ilaca başlayabiliyoruz. O zaman da hasta (veya vaka) haline geliyor. Bu sefer onun yakın temaslısı olmuşsa onları takibe alıyoruz. Bunu bir karışıklığa mahal vermemesi için açıklıyorum, bu çünkü bizi gerçekten bazen zorluyor sahada. Temaslıya her zaman tedavi verilmez. Takip ederiz, bazen koruyucu bazı ilaçlar verdiğimiz de oluyor ama önemli olan bu kişileri kontrol ederek, evlerinde izleyerek hastalığın yayılmasını önlemek. Temaslı eğer risk grubuysa yani 65 yaş üzerindeyse, yandaş hastalıkları varsa ve yakın çok yakın temaslı ise bunlara da koruyucu olarak bazı ilaçlara başlayabiliyoruz. Genel prensibimiz, Bakanlığın algoritmasına uygun olarak bunları izole edip, takip etmek."
Prof. Dr. Memişoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Temaslı ya da pozitif vakalar evde izolasyonda oldukları zaman çalışacak mı çalışmayacak mı sorusu soruluyor. Bu kişilerin sistemimizde kaydı temaslı olarak alınmışsa, otomatik olarak o süre boyunca, bu da 10 gün, bazen 14 gün oluyor, çalıştığınız yerde izinli sayılacağınız anlamına geliyor. İşçi olsun memur olsun fark etmiyor. Özel sektörde de geçerli, kamu sektöründe de geçerli bu. Eğer kişi kendi işini yapıyorsa esnafsa vs, orada da kaymakamlık ve mülki idare amirliklerinden destek alabiliyorlar. Bu destek hem işyerleriyle ilgili hem de evde kalacakları süre boyunca diğer ihtiyaçlarıyla ilgili olabilir. Devlet tarafından destek veriliyor. Salgın sadece sağlıkçıların tek başına mücadele edebileceği bir hastalık türü değil. Toplumun hep beraber mücadele etmesi ile salgınlar yok edilebilir. Onun için biz toplumdan bizi desteklemelerini istiyoruz. Tabii ki bunaldıklarının farkındayız, sıkıntılar yaşadıklarının farkındayız. Hepimiz yaşıyoruz ama bunları da gözeterek mümkün olduğunca kontrollü bir yaşam sürerek bu salgını hep birlikte bu ülkeden ve İstanbul'dan defedeceğimize inanıyorum."
İl Sağlık Müdürlüğü'nün son verilerine göre İstanbul'da sadece kamu hastanelerindeki üçüncü seviye erişkin yoğun bakım yatak sayısı pandemi öncesi dönemde bin 666 iken, pandemi sonrası açılan hastanelerle beraber 4 bin 220'ye çıkarılarak yüzde 153'lük bir artış sağlandı. Toplam yoğun bakım yatak kapasitesi ise yüzde 94 artmış oldu. Öte yandan kamu hastanelerindeki servis yatak kapasitesi ise pandemi öncesi 19 bin 853 iken, pandemi sonrası eklenen 6 bin 30 yatak ile 26 bin 070'e çıkarıldı ve böylece yüzde 31 artış sağlandı. İstanbul'da tüm hastanelerin yatak kapasitesi yaklaşık 41 binlerden, 47 binlere ulaşarak yüzde 15 artış gerçekleşti.
Kaynak: DHA