İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açıldığı için adı “İstanbul Sözleşmesi” olarak belirlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, İstanbul Sözleşmesi'ne imza veren ilk ülkeydi. Sözleşme, 2020’nin Temmuz ayı itibariyle 20 ülke ve Avrupa Birliği ülkeleri tarafından imzalanmış ve imzalanan ülkelerin 34’ünde kabul edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti ise, 20 Mart 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanan ve gece saatlerinde Resmi Gazete'de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmıştır.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ya da bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve taraf devletleri hukukî olarak bağlayan bir sözleşmedir. Sözleşmenin dört temel ilkesi;
Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesi, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Tarafların sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu GREVIO tarafından izlenmektedir.
Toplumsal cinsiyeti toplum tarafından kurgulanmış davranış ve eylem hâli olarak niteleyen İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti insan hakkı ihlâli olarak değerlendirmektedir. İstanbul Sözleşmesi; şiddet, cinsel istismar, taciz, tecavüz, zorla ve erken yaşta evlendirilme ile namus cinayetleri gibi durumların, kadınları toplumda "öteki" durumuna getirdiğini ifade etmektedir. Sözleşme “şiddet” kapsamı içerisine psikolojik, fiziksel ve ekonomik şiddeti de dahil etmiştir.
İstanbul Sözleşmesi ile devletlere; kadına yönelik şiddetin boyutu hakkında istatistik verilerinin toplanması ve kamuoyu ile paylaşılması, şiddeti önleyecek toplumsal zihniyet değişikliğinin yaratılması sorumluluğunu yüklenmektedir. Sözleşmenin kapsamında taraf devletler şiddeti önlemek için farkındalık yaratmalı, Sivil toplum kuruluşları ve ilgili kurumlarla iş birliği yapmalıdırlar. Ayrıca eğitim, uzman kadroların kurulması, önleyici müdahale ve tedavi süreçleri, özel sektör ve medyanın dahli, mağdur kişilerin hukuki yardım alma hakkı ve izleme kurulu mekanizmalarının sağlanması taraf devletlerin sorumluluğu altındadır.
İstanbul Sözleşmesi'nde taciz, bunun muhtelif türleri ve psikolojik şiddet, fiziksel şiddet ve tecavüzün cezai karşılığının taraf devletlerce sorumluluğu yüklenmektedir. Buna göre taraflar bireylerin ruhsal durumunu bozacak zorlama ve tehditlere karşı yasal tedbirleri almak zorundadır. Sözleşme kapsamında, tecavüz de dahil olmak üzere her türlü cinsel şiddete karşı faillerin cezalandırılmasını sağlayacak etkin yasal tedbirleri almak tarafların yükümlülükleri olarak belirlenmiştir.
İstanbul Sözleşmesi, bireyin onurunu ihlâl eden ve bu amaçla gerçekleştirilen; aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşüren veya saldırgan bir özellik taşıyan durum ve ortamlar ile cinsel nitelikte sözlü veya sözlü olmayan ya da fiziksel davranışlar da sözleşmede tarafların cezai yaptırım sağlaması ve yasal tedbir almasını gereken menfi durumlar olarak nitelenmektedir.
İstanbul Sözleşmesi, 20 Mart 2021 tarihinde gece 02.00 sularında, Resmî gazetede yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi sonucunda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sözleşme feshedilmiştir. Sözleşmenin 80. maddesi uyarınca taraflardan herhangi biri bu sözleşmeyi feshedebilir durumdadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan kararda şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir."
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2019 yılı raporuna göre 2019'da işlenen 474 kadın cinayetinden 115'i şüpheli olarak kayıtlara geçmiş ve suçluları bulunamamıştır. 2020 yılı raporuna göre ise Türkiye'de 2020 yılında erkekler tarafından 300 kadın öldürülmüş ve 171 kadın şüpheli şekilde ölü bulunmuştur.
Kadın cinayetlerinde farkındalık yaratmak amacıyla şiddetten ölen kadınlar için dijital anıt projesi yapılmıştır. http://anitsayac.com/ adresinde, yıllara göre erkek şiddetinden hayatını kaybeden kadınlarımız ve çocuklarımız anılmaktadır.
Sadece 2021 Şubat ayında 33 kadın, erkek şiddetine maruz kalmış ve hayatını kaybetmiştir.