Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında İstanbul Valiliğini işgal eden askerlere yardıma gitmeye çalışan biri tutuklu 24 sanığın yargılandığı davada, eski astsubay Yusuf Yıldız'a "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını uygun buldu.
23 er hakkında verilen beraat kararı ise sanıklar hakkında "ceza verilmesine yer olmadığı"na hükmedilmesi gerekçesiyle düzeltilerek onandı.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesince, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında İstanbul Valiliğini işgal eden askerlere yardıma gitmeye çalışan 24 sanığın yargılandığı davada, eski astsubay Yusuf Yıldız'a "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile 23 er hakkındaki beraat kararı istinafa taşındı.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını hukuka uygun bularak, istinaf başvurusunu reddetti. Bu kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderildi.
Daire, sanık Yusuf Yıldız'a oy birliğiyle "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onadı. 23 er hakkındaki beraat kararı ise erler hakkında "ceza verilmesine yer olmadığı"na hükmedilmesi gerekçesiyle düzeltildikten sonra uygun bulundu.
- Karardan
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin kararında, sanıkların üzerilerine atılı suçların unsur ve nitelikleri, savunmada ileri sürülen hukuki kurumların genel değerlendirilmesi yapıldı.
Askeri Ceza Kanunu, TSK İç Hizmet Yönetmeliği ve Türk Ceza Kanunu'ndaki "emir" ve "amirin emri"ni düzenleyen maddelerinin irdelendiği kararda, emrin, hukuka aykırı olmanın yanı sıra ayrıca suç da teşkil edebileceği, Anayasa'nın, konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesine "hiçbir surette" izin vermediği vurgulandı.
Kararda, bu mevzuat hükümlerine göre, hukuka aykırı emir ile muhatap olan kamu görevlisinin bu emri denetlemesi, sorgulaması, hukuka aykırı olduğu kanaatinde ise amirin yazılı emri ve ısrarı olmadan yerine getirmemesi gerekeceği ifade edildi.
Emrin konusu suç teşkil ettiğinde, Anayasa ve TCK'nin ilgili maddeleri gereğince böyle bir emrin yerine getirilmesinden emri verenin "azmettiren", yerine getirenin ise "fail" olarak sorumlu tutulacağına işaret edilen kararda, "Tüm mevzuat hükümleri değerlendirildiğinde konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez, yerine getiren kimse de sorumluluktan kurtulamaz ancak konusu suç teşkil eden emirlerin yerine getirilmesi bakımından 'hata' hali ile de karşılaşılabilir." tespiti yapıldı.
Mevzuattaki "hata" hükümlerinin irdelendiği kararda, kişinin, işlediği fiilin "haksızlık" teşkil ettiğini gerçekten bilmese bile bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre bakımından, bu fiilin bir haksızlık teşkil ettiğini kavrayabilecek durumda olabileceği belirtildi.
- İkinci Dünya Savaşı sonrası karara atıf
Dairenin kararında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Alman Federal Mahkemesi Büyük Ceza Kurulu'nun 18 Mart 1952 tarihli kararına atıf yapıldı.
Hata, unsur hatası ve haksızlık yanılgısının ayrıntılı tartışıldığı Alman Federal Mahkemesi kararının, doktrinde tarihi dönüm noktası olarak kabul edildiği vurgulandı.
Bu karardaki, "Failden beklenen vicdan muhasebesinin ölçüsü, somut olayın koşulları ile onun sosyal ve mesleki çevresidir. Fail ondan beklenen vicdan muhasebesine rağmen davranışının haksızlığını idrak etmeye muktedir değilse yanılgısı kaçınılmazdır. Bu durumda fail kusurlu addedilemez. Buna karşılık fail ondan beklenen vicdan muhasebesiyle davranışının haksızlığını idrak edebilecek durumdaysa yasak yanılgısı failin kusurunu tamamen ortadan kaldırmaz, fail kusurludur ancak kusuru azalmıştır." şeklindeki yorumun, hukuk doktrininin yanında, karar sonrası yürürlüğe giren yasalara da ilham kaynağı olduğu aktarıldı.
- "Erlerin aldatıldığı tespiti"
Kararda, dosya kapsamına göre, 66. Zırhlı Tugay'da er olarak mecburi askerlik hizmetini yapan sanıkları, aynı birlikte görevli askeri darbe teşebbüsü suçundan haberdar olan ve bu suça iştirak eden astsubay rütbesindeki sanık Yusuf Yıldız'ın, İstanbul Valiliğine yönelik gerçekleşen sözde terör saldırısına müdahale bahanesiyle aldattığının anlaşıldığı belirtildi.
Yıldız'ın, birlikten rastgele seçilmiş askerleri silahlı şekilde zırhlı araçlara bindirdiği, araçların Valiliğe doğru hareket ettiği, birinci polis kontrol noktasını sorunsuz geçen araçların Haliç Köprüsü'ndeki ikinci kontrol noktasında durduruldukları anlatılan kararda, şu tespitler yapıldı:
"Polis uyarısı ve çevrede toplanan halkın tepkisi sonucu, askeri darbeye teşebbüs suçunun unsurlarının gerçekleştiğinin bilinebilmesine imkan sağlayan objektif koşulların oluştuğu somut olayda, zırhlı tugaydan hareket anından itibaren suçun icrai hareketlerinin gerçekleştirilmesine başlanıldığında kuşku bulunmamaktadır ancak er sanıkların zihinden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymadığı, bu konuda bir algılama hatasına düştükleri, gerçekleşen unsur yanılgısı nedeniyle kasten hareket etmiş sayılmayacaklarına yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik yoktur."
Kararda, bu nedenlerle TCK'nin 30/1'inci maddesi kapsamında hataya düştükleri kabul edilmesine rağmen sanık erler hakkında, "Anayasa'yı ihlal", "yasama organına karşı suç", "hükumete karşı suç" ve "silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçlarından ceza verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekirken beraatlerine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna işaret edildi.
Bu nedenle erler yönünden hükmün bozulmasına karar veren Daire, bu konu yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmü düzelterek onadı. Karardaki "beraatlerine" kelimesi yerine "ceza verilmesine yer olmadığına" ifadesinin yazılması kararlaştırıldı.
- Sanık Yusuf Yıldız yönünden inceleme
Dairenin kararında, oluş ve dosya kapsamına göre, FETÖ/PDY'ye mensup bir kısım asker tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sırasında 66. Mekanize Piyade Tugayı'nda astsubay çavuş olarak görevli sanık Yusuf Yıldız'ın, yapılan iş bölümü doğrultusunda İstanbul Valiliğini işgal etmek amacıyla tugaydaki erler arasından rastgele seçtiği 23 kişiye mühimmat dağıtıp, yanlarına uçaksavar mühimmatı almaları talimatını verdiği anlatıldı.
Kararda sanık Yıldız'ın, erlerin "Nereye gidiyoruz komutanım?" şeklindeki sorularına, "valiliğe saldırı olduğunu, destek amaçlı gittiklerini, orada devriye atacaklarını, bu işin sabaha kadar sürebileceğini" söyleyip 2 zırhlı personel taşıyıcıya sanıkların binmesini sağladığına işaret edildi.
Sanığın üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs amacına yönelik olarak vahamet arz eden eylemleri gerçekleştirdiğinin kabul edildiği anlatılan kararda, Yıldız'ın eylemlerinin amaç suçun işlenmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ve ülke genelindeki organik bütünlüğe göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu kaydedildi.
Kararda, sanık hakkında verilen hükümde isabetsizlik görülmediği, bu nedenlerle onanmasına karar verildiği bildirildi.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesinin, 7 Temmuz 2018'de verdiği karar, FETÖ'nün İstanbul'daki darbe girişimine ilişkin davalarda verilen ilk karar olmuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz