İlk defa Prusya İmparatoru 2. Frederick söylemiş, ne iyi etmiş!
''Köpek, insanın en iyi dostudur.'' Değil mi ama?
Hattâ 2. Frederick'in ünlü sözü ''İnsanlara baktıkça, köpekleri daha çok seviyorum...'' diye devam eder, fazla ayrıntıya girmeyi sevmeyen insanlık tarihi tabii ki nakarat niteliğindeki ilk cümleyi yazar.
Milattan önce 8. yüzyıllardan bu yana insanlarla beraber köpekler; önce bizimle birlikte avlandılar, tarlalarımızı, evlerimizi, sürülerimizi korudular. Arama kurtarma ekiplerinde yer aldılar, bir ara postacılık bile yaptılar!
Bu kadar 'aileden biri' olan bir canlının popüler kültüre atılması da kaçınılmazdı tabii.
1954 yılında TV'lere düşen, tam 19 sezon boyunca devam eden aile dizisi Lassie, aklımıza gelen ilk çarpıcı örnek. (Bu dizinin bir başka çarpıcılığı da Collie cinsi bu köpeğin Celine Dion'a benziyor oluşu, tabii konumuzla ilgisi yok)
İki Emmy ödüllü dizi bir dönemin en büyük fenomenlerinden biriydi; yerini 90'lı yıllarda Beethoven'a bıraktı. Bu müthiş tatlı St. Bernard köpeği 90'lı yılların tamamında bir film yıldızı olarak belledik!
1989'da Santa's Little Helper girmişti elbette hayatımıza, The Simpsons'ı atlamak mümkün değil. Ama Lassie ve Beethoven'ın başrol geleneğini asıl sürdüren Brian Griffin oldu!
1999'da yayın hayatına başlayan Family Guy'ın alkolik, çapkın ve entelektüel köpeği ilk bölümlerde bir yan karakter olarak yaratılsa da; ailenin sapkın bebeği Stewie ile dostluğu resmen tüm karakterlerin önüne geçti, çok kısa zamanda başrollerden birine dönüştü.
Hep yabancılardan mı örnek verdik? Alın size ATIL KURT!
Velhasıl, köpekler aklımızın almayacağı kadar uzun zamandır bizimleler. Bahçemizdeler, evimizdeler, hayatımızın ortasındalar. Ancak her nasıl oluyorsa bu insandan daha evcil hayvanı bazı açık hava mekanları katiyen kabul etmiyorlar. Tamam, evcil iguanamızla gelelim demiyoruz zaten; ama köpek de hali hazırda doğa ile iç içe olan bir mekana nasıl alınmaz ki!? Aklımız almıyor.
Buyurun size tartışmalı bir uygulama daha; köpekleri ağızlık takmadıkları müddetçe vapurlara bile alınmıyorlar; ki bazı köpekler de katiyen ağızlık taktırmıyor... E bu şartlar altında köpeklere izin veren, en iyi dostunuzla birlikte güzelce tatil yapabileceğiniz mekanlara bir iltimas geçmek şart oldu. İşte İstanbul'da arabayla gidebileceğiniz harika 'köpekli' mekanlar!
Beyoğlu'ndan 73 kilometre uzaklıktaki Şile'ye normal şartlarda arabayla 1 saat 15 dakikada gidebiliyorsunuz. Tabii İstanbul trafiğinde normal şartlar sık sık rafa kalkıyor ne yazık ki...
Kumbaba Tepesi'nin hemen yanındaki plaj gayet geniş, talep de pek fazla olmadığı için hiç kimseyle muhatap olmadan sakin sakin takılabilirsiniz.
Evet, 20'li yaşlarının ortalarındakiler genelde geceleri tercih ediyorlar bu mekanı. Ama onlardan duyduklarınıza aldanmayın (Onlar gündüz nedir bilmiyorlar); Kilyos Kumsalı'nda yer alan Suma, gündüzleri hem siz hem de köpeğiniz için acayip keyifli olacaktır!
Beyoğlu'ndan yalnızca 32 kilometre uzaklıktaki Kilyos'a arabayla yaklaşık 40 dakikada gidebiliyorsunuz. Üstelik tek seçeneğiniz Suma da değil, Babylon Beach de köpeğe izin veren ortamlardan biri...
Tamam, Bozcaada İstanbul'da değil Çanakkale'de. Evet, arabayla gidiş 6 saati bulabiliyor. Bozcaada'ya da tek günlük gidilmez zaten, yıllık izninizi alacaksınız; birkaç gün bu muhteşem yerde kalacaksınız! İlk önerimiz, Patalya Pansiyon. Böyle süper bir manzarası var bu pansiyonun; üstelik köpeğinizi bahçeye çıkardığınızda tasma takmanıza bile gerek yok; salın, gezsin koşsun oynasın!
Bozcaada'dan bir öneri daha: Patiska Bağ Evi. Kahvaltısı mükemmel, gördüğünüz üzere bahçesi de tam köpeğinize göre... Yalnız sadece 9 odası var, rezervasyon için elinizi çabuk tutmanızı öneririz :)
Arnavutköy demişken, birinci köprünün ayağındaki semtten bahsetmiyoruz, aman! Karaburun demişken de İzmir'e yollamayalım sizi; İstanbul'un Arnavutköy ilçesinde yer alan Karaburun bizimkisi, D020 karayolu üzerinden ortalama 50 dakika süren Karaburun :)
Burası da aynı Şile gibi fazla talep almayan bir belde. Fener manzaralı, sakin, güzel mi güzel bir Karadeniz köyü...
Son önerimiz de İstanbul'un en sevdiğimiz noktalarından biri olan Ağva'dan. Şile'nin bu muhteşem beldesi, merkeze yaklaşık 3 saat uzaklıkta... Gitmişken köpeğinizi Cozz Hotel'in bahçesine, kumsalına salmayı, şehir hayatından bezen dostunuzu özgür bırakmayı ihmal etmeyin ;)