HABER

İstanbul'un bilinmeyen yönleri

İstanbul'un bilinmeyen yönleri

Fatih Sultan Mehmet’in kente girdiği güne dek kentliler birey olarak kendilerine “Romaioi” yani “Romalı” diyorlardı.

Kaynak: Haldun Hürel'in "İstanbul'u geziyorum gözlerim açık" adlı kitabı


Hatta, İstanbul’un fatihi 2. Mehmet’in diğer bir unvanı da “Roma İmparatoru”ydu


Beyoğlu ilk kez 1856-57’de aydınlatıldı. O güne dek İstanbul geceleri kapkaraydı.


Sadece belirli günlerde ve Ramazan gecelerinde bazı meydanlar ile önemli geçiş yerleri, katrana batırılmış bezlerin yakılmasıyla aydınlatılırdı.


Beyoğlu’ndaki ilk fotoğraf stüdyosu, Kevork ve Vichen Abdullah biraderler tarafından Sultan Abdülmecit döneminde 1858’de açıldı.


1869’da Şehremini Server Paşa, ilk kez atlı tramvayı İstanbullularla tanıştırdı.


Bu tramvaylar, kente elektrikli tramvayların girdiği 1914’e dek kullanıldı.


İstanbul’da ilk otomobil, 1895’te Basra mebusu Zehirzade Ahmet Paşa tarafından kullanıldı.


İstanbul doğumlu gençler ilk kez, 1909 yılında 5. Murat zamanında askere alınmaya başlandı.


10 Kasım 1918’de ilk kadın tiyatrocular sahnelerde görüldü.


Artık işlevselliğini yitiren Topkapı Sarayı, 18 Ekim 1924’de, Ayasofya ise 1935’te müzeye dönüştürüldü


1932 yılında “Konstantinopolis” adı yasaklandı ve bunun yerine kentin resmi adı “İstanbul” oldu.


“Kaime” adı verilen ilk kağıt paralar, Abdülmecit devrinde 1839’da piyasaya sürüldü.


O zamanlar bu paralara “Kaime-i buteber-i nakdiye” deniyordu. Osmanlı ilk sahte parayla 16. yüzyılda 2. Selim döneminde tanıştı. Bunlara “Kızık akçe” diyorlardı.


İstanbul’un en büyük türbesi, Hatice Turhan Sultan Türbesidir...


Sirkeci’ye giden yol üzerinde bulunan türbe, 1663 yılında bitirildi.


Topkapı Sarayı’nın bahçesinde yer alan taş taht da İstanbul’un gizemli ve sevimli eserlerinden birisi...


Topkapı Sarayı’nın bahçesindeki hekimbaşı kulesinin arkasına dayanan taş tahtın, bahçedeki oyun ve müsabakaları izlemek için Sultan4. Murat’ın çocukluk yıllarında yaptırdığı sanılıyor.


Fener’in tepelerinde bulunan Aziz Maria kilisesi ise İstanbul’da 700 yıldan fazla zamandır hala kilise olara kullanılan tek eser olma özelliğini taşıyor.


Bizans İmparatoru 8. Mikael Paleologos’un meşru olmayan kızı Maria Paleologina, daha önceden var olan bu kiliseye 1282’de son şeklini vermişti.


İlki 1503’te 2. Beyazıt döneminde Eftalzade Seyyid Hamüdiddin Efendi adlı bir Şeyhülislam tarafından yaptırılan sebillerin sonuncusunu ise 1896’da Nermidil Kalfa yaptırdı.


Sebil geleneğinin sürdüğü 400 yılda yaptırılan 125 sebilden sadece 30’unun ayakta olduğu belirlendi.

En Çok Aranan Haberler