HABER

İstanbul'un fethini yakınlaştıran zafer: II. Kosova

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Emecen: - "II. Kosova Meydan Muharebesi, Macarların Balkanlar'daki etkisinin bir bakıma sonunu oluşturdu. Buna karşılık Osmanlı hakimiyetinin sarsılmazlığını pekiştirdi" - "Varna Savaşı ile burada kazanılan başarı, ileride Balkanlar’da oluşması muhtemel yeni bir ittifak ve askeri yardımı engelleyici bir etki yaparak İstanbul'un fethini daha yakın hale getirdi"

İSTANBUL (AA) - MÜCAHİT TÜRETKEN - İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Emecen, II. Kosova Savaşı'nın, Macarların Balkanlar'daki etkisinin sonunu oluşturduğunu ve Osmanlı hakimiyetini pekiştirdiğini belirterek, "Kazanılan başarı ileride Balkanlar'da oluşması muhtemel yeni bir ittifak ve askeri yardımı engelleyici bir etki yaparak İstanbul'un fethini daha yakın hale getirdi." dedi.

İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emecen, AA muhabirine, Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki varlığını pekiştiren ve 570 yıl önce bugün gerçekleşen II. Kosova Savaşı'nın nedenlerini ve taraflar açısından doğurduğu sonuçları anlattı.

Emecen, Osmanlı'nın Balkanlar'a doğru yayılmasının, bu sırada güçlü bir devlet olarak Orta Avrupa ile Balkanlar arasında bir kalkan durumunda bulunan Macar Krallığı'nı yakından ilgilendirdiğini söyledi.

Osmanlı ve Macar orduları arasında ilk ciddi hesaplaşmanın 1442-1443'te olduğunu ve Osmanlıların bu mücadelede Macarlar tarafından geriletildiğini hatırlatan Emecen, bir yıl sonra aradaki anlaşmanın tek taraflı bozulması üzerine 1444 yılında Varna'da gerçekleşen büyük meydan savaşında Macarların yenilgiye uğradığını ifade etti.

Emecen, bu yenilginin Macarların Balkan siyasetini sona erdirmediğini, aksine Mohaç'a kadar devam edecek yeni bir süreci başlattığını vurguladı.

- "Hunyadi, Haçlı seferi görüntüsü vermek için Papa'ya başvurdu"

Macarların büyük kumandanı ve kral vekili Janos Hunyadi'nin Varna'daki yenilginin rövanşı için hazırlıklara başladığını ve kendisine yakın olan Tuna boyundaki prensliklerle ittifak oluşturmaya çalıştığını bildiren Emecen, şöyle konuştu:

"Janos Hunyadi, daha önceki savaşta olduğu gibi Türkleri Balkanlar'dan atmak amacıyla yeni girişeceği mücadeleye bir Haçlı seferi görüntüsü vermek için Papa'ya, Venedik'e, Aragon ve Napoli krallıklarına başvurmuşsa da bunlardan olumlu bir cevap alamadı. Bu sırada iç problemlerini halledip Varna Savaşı'ndan elde ettiği başarının rüzgarıyla muhalif kesimi sindiren II. Murad, Arnavutluk'ta İskender Bey'in isyanı ile ilgilenmekteydi. Osmanlı ordusu 1448 Temmuz ayında Arnavutluk'ta bulunuyordu ve Kocacık Hisarı'nın zaptından sonra Akçahisar kuşatmasıyla meşguldü. Kaynaklarda burada, Hunyadi'nin İskender Bey ile de temas kurduğu ve onunla birleşmek üzere harekete geçtiği de belirtilir."

Topladığı 30-35 bin kişilik kuvvetle Balkanlar'a inen Hunyadi'nin ordusunun büyük kısmını Macarların oluşturduğunu ifade eden Emecen, ayrıca 8 bin Eflak gücü ile Alman ve Çekler'den oluşan paralı askerlerin de Macarlara katıldığını dile getirdi.

Emecen, bu sırada Hunyadi'nin, Sırp despotu Djuradj Brankovic ile de ittifak kurmak istediğini ancak Sırp despotunun aralarında eskiye dayanan bir gerginlik ve Osmanlı baskısı nedeniyle buna yanaşmayıp topraklarından geçmesini de istemediğini kaydetti.

Ancak Hunyadi'nin eylül ayı sonlarında Sırp topraklarına girip Morava vadisine yöneldiğini belirten Emecen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"II. Murad, Arnavutluk seferindeyken onun hareketini öğrenip kuvvetlerini Sofya'da toplayarak Macarları karşılamak üzere Kosova Ovası'na doğru ilerledi. Osmanlı ordusunun asker sayısı en iyimser tahminle 50 bin dolayındaydı. Hunyadi'nin ordusu çok iyi donanmış ve son derece düzenli birliklerden oluşuyordu. Osmanlılar ise öncekinden farklı olarak sağ kanatta Anadolu, sol kanatta Rumeli süvarileri ve ortada azeb ve yeniçerilerin koruması altında padişahın bulunduğu merkez güçlerden oluşan bir düzende sıralanmıştı. Yine merkezde süvari hücumlarına karşı kalkanlı ve mızraklı askerlerden oluşmuş bir müdafaa hattı hendek çevresine kurulmuş ve bunun etrafına develer konulmuş, toplar dizilmişti."

- "Savaşın üçüncü günü Macar ordusundan eser kalmadı"

Savaşın 17 Ekim Perşembe günü Macar süvarilerinin hücumu ile başladığını aktaran Emecen, önce her iki tarafın birbirinin gücünü anlamaya yönelik çarpışmalarda bulunduğunu kaydetti.

Osmanlıların Anadolu askerinin yer aldığı kolu savaşa sokmayıp dinlendirdiğini dile getiren Emecen, şunları anlattı:

"Ertesi günü sabah süvari saldırısı tekrar başladı. Bunlar yeniçerilerin tuttuğu orta hatta kadar geldiler ve burada durduruldular. Macarlar hattı yardılarsa da yeniçeriler çekilmeyip bunların etrafını çevirdiler ve arkadan destek almalarını önleyip imha ettiler. Dinlenmiş Osmanlı kuvvetleri de Macar ordusunun sol kolunu çembere alarak bozguna uğrattı. Eflak kuvvetleri ise savaş meydanını terk etti. Savaşın üçüncü günü Macar ordusundan eser kalmamıştı."

Muharebede Macar ordusunun önemli kumandanlarının çoğunun esir alındığını ve Hunyadi'nin kaçtığını belirten Emecen, yardım için gelen İskender Bey'in ancak savaşın sonuna yetiştiğini ve mağlubiyet haberi üzerine geri çekildiğini bildirdi.

Emecen, Hunyadi'nin ise savaş arabalarının koruması altında savaş meydanından kaçıp, kuzeydeki topraklarına dönerken Sırplar tarafından esir alındığını, sonra serbest bırakıldığını aktardı.

Emecen, II. Kosova Savaşı'nın Osmanlılar ve Macarlar açısından sonuçlarını da değerlendirerek, "II. Kosova Meydan Muharebesi, Macarların Balkanlar'daki etkisinin bir bakıma sonunu oluşturdu. Buna karşılık Osmanlı hakimiyetinin sarsılmazlığını pekiştirdi. Eflak üzerindeki Macar nüfuzu sarsıldı ve bu kesimde Osmanlılar öne çıkmaya başladı. Ayrıca Varna Savaşı ile burada kazanılan başarı, ileride Balkanlar'da oluşması muhtemel yeni bir ittifak ve askeri yardımı engelleyici bir etki yaparak İstanbul'un fethini daha yakın hale getirdi." ifadelerini kullandı.

En Çok Aranan Haberler