Necip Fazıl Kısakürek'in “Canım İstanbul” şiirinde “Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler” ifadeleriyle yer verdiği, Nazım Hikmet'in hasretini “Yedi tepeli şehrimde bıraktım gonca gülümü” diyerek dile getirdiği İstanbul'un üzerine kurulduğu Yedi Tepe, Tarihi Yarımada'da bulunuyor.
Roma İmparatoru Konstantin, o dönemde gökyüzünde Güneş, Ay ve 5 gezegenin olduğu gerçeğinden hareketle kenti, yedi tepe üzerine kurdu. Roma gibi Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu da yedi tepeli kentin sınırlarını korudu ve üzerine görkemli yapılarını dikti.
Ayasofya Müzesi Başkanı Haluk Dursun, yaptığı açıklamada, şehrin surun içindeki bölüm olduğunu belirterek, o dönemlerde sur içi dışındaki yerlere asla İstanbul denilmediğini söyledi.
Bunun, günümüzde en çok tartışılan ve yapılan ortak hata olduğunu ifade eden Dursun, “Yedi Tepeli Şehir” olarak bilinen İstanbul'un, tepelerinin nerede olduğunun da tam olarak bilinmediğini kaydetti.
Dursun, “Birine 'İstanbul'un yedi tepeyi say' denildiğinde, 'Bir Çamlıca Tepesi' diye başlar. Oysaki Çamlıca, o dönemde İstanbul değil. Dolayısıyla Çamlıca tepesinde bulunan tepenin Üsküdar hatta Kocaeli yarımadası tepelerinden birisi olduğu gerçeği var. İstanbul'un tepeleri Akrapolis'ten başlayan Edirnekapı'ya kadar giden ve surun içinde olan bölgede bulunan tepelerdir” dedi.
Tarihi Yarımada'da yer alan yedi tepenin üzerinde bulunan yapılar şöyle:
Tüm zamanlar boyunca kentin kamusal merkezidir, adeta kentin kalbidir. Birinci tepe, Tarihi Yarımada'nın burnundan başlayan, denizden yaklaşık 30-40 metre yüksekliğe ulaşan tepedir. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1478 yılında yaptırılan Topkapı Sarayı, birinci tepenin en hakim noktasında yer alır. Birinci tepe, Bİzans ve Osmanlı imparatorlukları tarafından saray alanı olarak seçilmiştir. Birinci tepede, Topkapı Sarayı, Aya İrini, Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Camii, İbrahim Paşa Sarayı, Milion Taşı, Alman Çeşmesi, Küçük Ayasofya Camisi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Yerebatan Sarnıcı, Cağaloğlu Hamamı, Yeni Camii, Sirkeci Garı, Bukoleon Sarayı da bulunuyor
Deniz seviyesinden yaklaşık 50 metre kotunda üçüncü tepenin uzantısı olan platformun doğuya doğru uzanan kolunun oluşturduğu tepedir. Birinci tepeye göre yaklaşık 10 metre daha yüksekte olan bu tepede yer alan anıt eserler, Mese-Divanyolu üzerinde ardışık olarak sıralanmıştır. Bu tepede Firuzağa Camii, Kapalıçarşı, Binbirdirek Sarnıcı, Çemberlitaş Hamamı, Çorlulu Ali Paşa Camii ve medresesi, Nuruosmaniye Camii, Çinili Han, Mısır Çarşısı yer alıyor.
İstanbul coğrafyasında en belirgin üç tepeden biridir. İkinci tepenin batışında deniz seviyesinden 50-60 metre yüksekliğe ulaşan bu tepe, altıncı ve yedinci tepelerle birlikte kentin en yüksek sırtını oluşturur. Bu tepede yer alan anıt eserlerin başında, tepeyi işaretleyen ve Mimar Sinan eseri olan 1557 tarihli Süleymaniye Camii gelir. Tepede, Beyazıt Camii, İstanbul Üniversitesi, Laleli Camii, Çukurçeşme Hamamı, Süleymaniye Külliyesi, Mimar Sinan Türbesi ve Zeyrek Camii bulunuyor.
Kentin en yüksek noktalarından birisidir. Dördüncü tepedeki başlıca anıt eserler, Fatih Camii, Bozdoğan Kemeri'dir. Kentin en yüksek noktası olması, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde buraya en prestijli anıtların yapılmasına neden olmuştur. Dördüncü tepede tek bir odak nokta tanımlanıyor. Bu nokta, Bizans döneminde 12 havariye adanan Havariyyun Kilisesi, Osmanlı döneminde de bu kilisenin yerine yapılan Fatih Camii ve külliyesidir.
Denizden 50 metre yükseklikteki beşinci tepenin kıyıya dik inen sırtında, kuzeye doğru denize dik bir burun oluşmuştur. Bu tepede, Yavuz Sultan Selim Camii, Fethiye Camii, Kariye Camii, Fener Rum Patrikhanesi yer alıyor.
Dördüncü tepenin uzantısı olan sırt üzerinde yer alır. Bu platformun kara surlarıyla birleştiği noktada, kentin en yüksek kotuna, 70. metreye ulaşılır. Bu noktada Mihrimah Sultan Camii bulunur. Tekfur Sarayı, bu tepenin Bizans dönemine ait odak noktasıdır.
Diğer altı tepeden coğrafi sınırlarla ayrılarak Marmara Denizi'ne yönlenir. Denizden 60. metreye kadar yükselen bu tepe, dördüncü ve altıncı tepelerden derin bir vadiyle ayrılmaktadır. Kara surlarına dayandığı noktada en yüksek seviyeye ulaşan tepe, doğuya doğru alçalan bir burun yapar. Bizans döneminde yedinci tepe, 403 yılında yapılan Arkadius forumu ve bu forumun ortasında yer alan Arkadius sütunu ile işaretlenmiştir. Osmanlı döneminde, buraya Haseki Külliyesi ve imareti, Haseki Sultan Camii ve Bayrampaşa mescidi yapılmıştır.