Gülen yüzünüzle ve kucaklayıcı beden dili hareketlerinizle sevginizi paylaşmaya açık olduğunuzu anlatabileceğiniz gibi korkularınızı da gün yüzüne çıkarabilirsiniz. Ya da göz bebeklerinin büyüdüğü, hızlı nefes alıp vermeye başlandığı anda kişinin korktuğu mesajını alabilir, yüz kasları aşağı doğru sarkan bir kişinin üzüldüğünü anlayabilirsiniz. Farkında olmadan yaptığınız beden dili hareketlerinizin iş hayatına yansımaları nasıl olur dersiniz? Karşınızdaki kişiye gergin olduğunuzu saklamak için nelere dikkat etmeniz gerekir veya güven duygusu uyandırmak için nasıl hareket etmeniz gerekir hiç düşündünüz mü? İşte Liderlik Koçu Vedat Erol'un anlattığı beden hareketlerinin çözümlemeleri ile bu soruların yanıtları...
Şüphesiz ki iş hayatında kişilerin güçlü görünmesi gerekir. Ancak fark etmeden yapılan beden dili hareketlerinin anlamları bu duruşun bozulmasına neden olabilir. Herkesin bildiği gibi gerginlik özgüven eksikliğinden kaynaklanır. Arka tarafta korkunun tetiklenmesinden kaynaklanır. Bu da bedene yansımaya başlar. Bedene yansıdığında, karşıdaki insanın kaygı duyduğunu gösteren işaretler vardır.
Dudakları ısırmak, dudaklarla ve ağızla oynama gerginliğin ilk işaretlerini verir. Eller birbiriyle çok temas eder, endişeleri tetiklenmiş olan kişinin elleriyle çok oynadığını gözlemlersiniz. Toplantılarda ve iş dünyasında el masa üzerindeyse, bir şekilde tempo tutmak ya da elde bir kalem olup sürekli açıp kapamak gerginliğin göstergeleridir.
Ayağın sürekli sallanması ve yere vurulması da gerginlik göstergelerinden biridir.
Gergin insanlarda çok sık gözlem yapılanlardan bir tanesi de, oturulan yerde sürekli omuzların ve kolun hareket ettirilmesi ve bir noktaya bakıp o noktada durmak yerine, çok fazla çevreye bakınıp kafasını sürekli hareket ettirmesidir. Aslında bunlar kişinin o anda gergin olduğunun ve kendisini rahatlatmaya çalıştığının işaretleridir.
Karşı tarafa gergin olmadığını düşündürtmek için abartılı hareketler yapanlar vardır. Bunların da aslında çok gergin olduğu anlaşılabilir. Bacak bacak üstüne abartılı bir şekilde atmak, gergin olmadığını karşı tarafa ispat etmeye çalışma eğilimi o kişinin çok gergin olduğunu sizlere gösterecektir.
Bir bebek doğduğunda, gözünü açıp çevresine bakmaya başladığında, çevresinde sevgiyle gülümseyen ona yardım etmeye hazır anne ve babasının yüzünü görür. Daha sonra sevdiği diğer insanların yüzünü görür, onların beden dili hareketlerini izler ve beyindeki ağlar bu şekilde oluşmaya başlar.
Dolayısıyla yetişkin olduğumuzda, çevremizde yardım eden ve destek veren aile tutumunda olan kişilerin o davranışları bizde güven uyandırır.
Bu davranışlardan ilki, öncelikle sevgiyle gülümsemenin yüze yansımasıdır. Beklenti içerisinde olmadan, koşulsuz sevginin karşı tarafa yansıması büyük önem taşır. Bu sevgi içinizden gelen gülümsemeyle yüze yansıyorsa, karşı taraftan hemen okunur ve güven yaratır.
Güven veren en önemli konulardan bir tanesi de sestir ve sesin içerisindeki sevgi tınılarıdır. Siz güven vermeye çalıştığınız insana yönelik olarak bir sevgi duymuyorsanız, o zaman bu sevgi sese yansımaz, sadece bilgi mesajları içerir. Bilgi de, karşıdaki insana güven vermek için yeterli olmaz.
Sevgi, yüze ve sese yansımanın dışında bedene de yansır. Kucaklama hareketi, bir şey verme hareketi karşı tarafta güven oluşturan hareketlerdir.
Korku, en temel ve doğuştan gelen duygulardan bir tanesidir. Korku anında en kolay gözlemlenebilecek beden işareti, gözün açılması ve göz bebeklerinin büyümesidir. Bunlar korkunun ilk işaretleridir.
Göz bebeklerinin büyümesi, korktuğunuz anda gördüğünüzü, daha iyi görebilme ihtiyacındandır. Bu bilinçli bir hareket değildir. Beyindeki amigdala tarafından yönetilir.
Gözün yanı sıra ağız açılır. Ağzın açılması ve hızlı nefes alınmaya başlanması, o anda kaçmak ve gereken oksijeni almak için vücudun yaptığı bir hazırlıktır. Yüze baktığımızda korkuyu bu şekilde anlayabiliriz.
Korkuyu takiben, amigdala aracılığıyla savaşma dürtüsü insana empoze edildiğinde, bilinçli bir seçim olmaksızın bir anda savaş haline geçebiliriz. Bu savaş haline öfke demekteyiz.
Öfke ile bir anda hızlı nefes alıp verildiği, gergin hale gelindiği, yumrukların sıkıldığı, sesin yükseltildiği ve bağırıldığı bir hale geliriz. Bu hal bir savaş halidir.
Dolayısıyla da öfke ses tonunun yüksekliğinden, bedenin sert hareketlerinden, yumrukların sıkılmasından ve karşı tarafa korku salabilmek için bedenin hızlı hareket etmesinden rahatlıkla anlaşılabilir.
Üzüntü, ihtiyaçlarımızı giderebilmek için sahip olmamız gereken şeyleri kaybettiğimiz anda, kayıptan kaynaklanan bir duygu halidir.
Kaybedildiği andan itibaren suratın asılması, yüz kaslarında aşağıya doğru sarkış, dudaklarda bükülme ve kaybın verdiği acıyla ağlamaya yönelik ifadeler, gözlerdeki hafif sulanma üzüntünün ilk işaretleridir.
Üzüntü, bir şeyi kaybettiğimiz ya da kaybetme tehdidinin olduğu noktalarda yüzümüze ve bedenimize yansımaya başlar.
Sevginin göstergesi, anne ve babaların çocuklarına yaklaştıkları anda gösterdikleri bütün ifadelerdir.
Ses tonundaki yumuşaklık, yüzdeki sevgi gülümsemesi, sese yansıyan o tınının ve gülümsemenin birleşmesiyle beraber, karşı tarafa; ""Senin değerlerine sevgi duyuyorum, koşulsuz şartsız sana yardımcı olmak için yanındayım."" mesajlarını veren yüz ifadeleridir.
Sevgi gülümsemesi, gözün kenarındaki kısımların iyice kırışması ile karşı tarafa yansıtılır. Yüzdeki sevgi gülümsemesi bu şekilde karşıya yansır. Yapılmış araştırmalara göre, sevgi gülümsemesine sahip insanların işlerinde daha hızlı yükselebildiği, daha çok başarılı olduğu ve diğer insanlar tarafından fazla desteklendiği ile ilişkili çok sayıda ipucu vermektedir.
