İngiltere’nin Beyrut Büyükleçiliği’nden Londra’ya gönderilen belgede ASALA ile PKK arasındaki işbirliği gözler önüne seriliyor.
İki terör örgütü arasındaki ittfakı belgeleyen kriptoda şu ifadelere yer veriliyor:
12 adam ve 2 kadın, hepsi de başına siyah kukuleta takmış bir halde 8 Nisan'da Sayda’da bir basın toplantısı düzenlediler. İki ayrı grup adına konuştular; Ermeni Gizli Kurtuluş Ordusu (ASALA) ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK). Türk devletine karşı ortak bir yapılanma ve ittifak oluşturduklarını duyurdular. Her iki grubun lideri de kimliklerini açıklamayı reddetti ama Ermenilerin lideri kod adının Agop olduğunu söyledi.
Agop, savaşçılarının halihazırda Türkiye içinde faal durumda olduklarını ve ocak ayında İstanbul havaalanında iki patlama gerçekleştirdiklerini ileri sürdü.
Agop, örgütün 1979 yılında 40’ın üzerinde operasyon gerçekleştirdiğini ve bu saldırıların arasında Amerikan ve Batı Avrupalı havayollari şirketlerinin bürolarının da bulunduğunu söyledi. Türk devletinin başlıca destekçileri olan ABD ve Batı Almanya’nın özellikle hedef seçildiği belirtildi.
PKK sözcüsü ise Türk gazetelerden kestiği haberleri göstererek gazete haberlerinde son günlerde Türkiye’nin doğusundaki saldırılardan PKK’nın sorumlu olduğunun yazılı olduğunu söyledi. PKK’nın 1975 yılında kurulduğunu ama 1978’e dek operasyon gerçekleçtirmediğini de kaydetti.
Bu PKK’nın ilk basın toplantısı oldu, oysa ASALA daha önce en az bir basın toplantısı daha düzenlemişti.
Her iki grup da Marksist görüşte olduklarını gösterdiler. ABD’yi SSCB’yi Afganistan’a müdahele etmesi için kışkırtmakla suçladılar. Emeniler, Sovyet Ermenistanı nedeniyle SSCB ile herhangi bir sorunlarının bulunmadığını kaydettiler.
**Toplantıda ayrıca şu ifadeler kullanıldı:**
"Sayda seçimi (basın toplantısının yapıldığı yer) sürpriz oldu, çünkü burada öyle kayda değer bir Ermeni ya da Kürt toplumu yok. Sayda’da Filistinli gruplarınyer yer güçlü olmasına karşın iki grup da Filistin örgütüyle doğrudan ilişki içinde olduklarını iddia etmediler. Her iki grubun da sayı olarak ne güçte olduklarını bilmiyoruz. FKÖ’nün 1979 yılında Türkiye’de diplomatik statüde bir büro açtığını gözönüne alırsak, El Fetih ve FKÖ’nün bu basın toplantısına onay vermiş olma olasılığı yok gibi.”