HABER

İşte yazarların derbi hakkındaki yorumları

RIDVAN DİLMEN

Tenis maçı gibi oldu. Top gitti, geldi. Teknik Direktör Aragones önce hücumu, sonra rakibi durdurmayı düşünmüştü. Riskli davrandı. Skor avantajını ele geçirince Josico'yu da alarak oyunu kontrolü altında tutmaya çalıştı.

Mustafa Denizli ise kendisine yakışmayacak şekilde "önce durdur, sonra hücum" dedi. Fenerbahçe'yi hücum oynayarak yenebilirsin. Bugün hangi hoca olursa olsun maça Holosko veya Bobo ile başlardı. Fenerbahçe'nin yediği gollere bakıyorsunuz hepsi savunma arkasına atılan toplardan. Nobre ile savunmanın arkasına sarkamazsınız. Ben Lugano olsam maç öncesi sabaha kadar Holosko'yu nasıl tutarım diye düşünürdüm. Roberto Carlos olsam bu Holosko varken nasıl ileri giderim diye düşünürdüm. Bir de Holosko veya Bobo'ya servis yapacak Delgado gibi elinizde bir isim varken.

GÜRCAN BİLGİÇ

Maça Beşiktaş beklendiği gibi başladı ama F.Bahçe'nin de sahasında kalmaya niyetinin olmadığı anlaşıldı. Birden bire karşımıza, tadımlıktan öteye, doyumluğa giden derbi kalitesi çıktı. İki takım adına da pozisyonları peş peşe izlerken Alex'in korneriyle, Selçuk dengeyi bozdu.

Sadece eşitlik değildi bozulan. Defansların dengeleri de alt üst oldu. Aragones 6 yabancı sıkıntısında kulübeye Josico'yu çekerek zor maçların istikrarlı çift ön libero düzeninden vazgeçti. Beşiktaş'ın bu fırsatı değerlendirmemesi olanaksızdı. Etkili gelip net pozisyonlar buluyorlar ama gol atamıyorlardı.
Aynı şekilde Güiza da, Gökhan Zan-Zapo ikilisinin misafirperverliklerinde, geçmiş haftaları affettirecek kadar net ve çok fırsatı harcadı. Rüştü'nün uzun topundan gelen pozisyonda Beşiktaş beraberliği buldu, Volkan'ın uzun pasındaki defans hatasını değerlendiren Güiza ile F.Bahçe öne geçti. Bakın; ne orta sahaların yaratıcılığından bahsediyoruz, ne de forvetlerin yırtıcılığından. "Ben yemedim, sen ye" diyecek kadar liyakat zaafı yaşayanların neden olduğu sonuçları tartıyoruz.

AHMET ÇAKAR

Mustafa Denizli yıllar önce A Milli Takım'ın hocasıydı. Bazı basın mensuplarını " İçimizdeki İrlandalılar " diye hedef tahtası haline getirmişti. Aynı Mustafa Denizli dün gece ' Beşiktaş'ın içindeki Fenerbahçeli' oldu. " Takımı sabote et, maçı Fenerbahçe'ye hediye et " deseler Denizli ancak bu kadar yapabilirdi. Düşünebiliyor musunuz, Bobo, Holosko ve Tello kulübede hocanın yanında oturuyorlar. Bu ne anlama geliyor; "Ben önce yenilmemeyi düşünüyorum." Yenilmemeyi düşünmek demek, 6-7 tane defans oyuncusu ile oynamak değildir. Zaten Fenerbahçe bol adamla hücum eden bir takım değil. En önemli silahları duran toplar. Denizli defansın sistemi ile oynadı da ne oldu? Yine duran toptan gelen bir gol ki, Selçuk bu golleri bu sene çok attı ve daha sonra da defansın ciddi hatasından gelen Güiza'nın golü. İşte Denizli'nin mantelitesi bu. Çok adamla gelmeyen takıma karşı çok adamla defans yapmak ama birbirinden komik goller yemek.
Pek tabi ki Sayın Denizli bu satırları okurken yine gülümsüyor olacaktır. Çünkü o hata yapınca, kızınca sürekli güler, güler ve güler.

SELÇUK YULA

Aragones ilk defa beni şaşırtan şekilde oyuna başladı. Bu takımın çift ön liberoyla bir şey yapamadığını aylardan beri yazıyoruz. İlk defa dün Selçuk'la tek ön libero olarak sahaya çıkıldı, Deivid öne çekildi. Her ne kadar istemesem de Güiza yine ileride yalnızdı. Eğer Alex bildiğimiz Alex olsaydı Güiza da bayram ederdi, Beşiktaş da çok daha fazla yiyeceği golle Kadıköy'den uğurlanırdı. Buna karşılık Mustafa Denizli, Beşiktaş'a (haklı olarak) beraberliğin yarayacağını düşünerek sadece Nobre, Delgado ve Serdar Özkan gibi ofansa yatkın futbolcularla takımı sahaya sürdü. Olay baştan belliydi; Fenerbahçe saldıracak, Beşiktaş direnecekti. Maç da böyle başladı. Fenerbahçe saldırıyor, Beşiktaş direniyordu. Beklenen gol aynı Galatasaray maçında olduğu gibi korner atışında ön direkten Selçuk'la gerçekleşti. Ama beklemediğimiz Fenerbahçe'nin bu golden sonra neden geriye yaslandığıydı. Elbette bu fırsatı Denizli kaçırmazdı. Çok etkili geldiler. Nobre'nin ayağıyla bir gol buldular. Arkadan suskun ve yalnız golcü Güiza'nın muhteşem vuruşuyla Fenerbahçe öne geçti. Ama şu vuruşu yapan aynı Güiza'nın bomboş kaleyi kaçırdığı golü de yadırgamadık desek yalan olur.

ERMAN TOROĞLU

MUSTAFA Hoca der ki: "Yedek soyunan futbolcu sakat değildir." Demekki Tello sakat değil. Holosko'yu da taktik olarak kenara aldı. Yani şunu yapmak istiyor:

"Fizik mücadele gücü yüksek futbolcularla önce bir hırpalayayım, ondan sonra Holosko ve Telle'dan faydalanarak işi bitireyim" Ama Mustafa Hoca şunu hesaplayamadı: Gökhan Zan oynadığı zaman bütün defans dengeleri bozuluyor.Zapatocny ile anlaşamıyorlar ve birbirlirlerini bozuyorlar. Gökhan Zan oldu mu yanındaki oyuncu hem rakip santroforu markaj yapaak, hem de zaman zaman Gökhan Zan'ı kontrol etmek zorunda kalacak. Kaleci Volkan'ın uzun topunda top Guiza ile buluştuğunda iki stoper anca fark edebildi. Yani komik bir olay, şaka gibi.Mustafa Hoca'nın bir şeyi daha hesaplamadığını görüyorum. Yani oyuncunun atılmasını.

CAN BARTU

FENERBAHÇE önemli bir galibiyet aldı. Beşiktaş'ı yenerek zirve yarışında tekrar iddialı konuma geldi. Bol pozisyonlu, heyecanı yüksek, bol şutlu, keyif veren bir derbi oldu.

Beşiktaş oyunun büyük bölümünde iyi oynayan taraftı. 10 kişi kalmalarına rağmen Fenerbahçe karşısında bunun eksikliğini hissettirmediler. Fenerbahçe'de zaten Alex ile 10 kişi oynuyordu. Sambacı çok kötü günündeydi. Sarı Lacivertliler, girdiği pozisyonları da cömertçe harcadılar. Rahat kazanacakları maçı zora sokarak bitirdiler. Guiza, nihayet gole kavuştu ama kaçırdığı yine akıl almaz pozisyonlar var. Her şeye rağmen Fenerbahçe kazandı. Beşiktaş gibi bir ezeli rakibi yenmek önemlidir ve keyif verir.

En Çok Aranan Haberler