YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

İstismara uğrayan çocuğa adli işlemler sırasında yeni travma yaşatılıyor

Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı’nda çocuk istismarı ile tıbbi ve adli süreçlerle...

Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı’nda çocuk istismarı ile tıbbi ve adli süreçlerle ilgili önemli tespitlerde bulunuldu. Planda mevcut sistem nedeniyle çocuk istismarına etkin biçimde müdahale edilemediği belirtildi. Tıbbi ve adli işlemler sırasında çocukların yaşadıklarını uygunsuz koşullarda defalarca dile getirdiği, bu durumun ise çocuğun uğradığı travmayı şiddetlendirdiği, bazen de yeni bir travma yaşamasına sebep olduğuna dikkat çekildi.
Sağlık Bakanlığı, Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı hazırladı. Çocuk istismarının önlenmesi konusunun da ele alındığı planda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) raporları ve Türkiye’de yapılan bazı araştırma sonuçlarına yer verildi. Bu çerçevede DSÖ’nün yayınladığı raporda, 2002 yılında 15 yaşın altında tahminen 31 bin çocuk öldürüldüğü, bu ölümlerin büyük kısmından ise aile üyelerinin sorumlu olduğu, düşük ve orta gelirli ülkelerde ölümle sonuçlanan istismar riskinin yüksek gelirli ülkelere göre iki –üç kat daha fazla olduğu kaydedildi. Aynı raporda, 18 yaşına kadar olan erkek çocukların yüzde 8’inin, kız çocuklarının ise yüzde 25’inin çeşitli şekilde cinsel istismara maruz kaldığı, istismara uğrayan çocukların sıklıkla iyi bir değerlendirme yapılmadan evlerine geri gönderildiği, ilerleyen dönemlerde bu çocukların yüzde 5-10’unun öldürüldüğü, yüzde 35 -40’ının ise hasara uğratıldığı bildirildi.
Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı’nda Türkiye’de yapılan çalışmalara da değinildi. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun yaptığı bir çalışmada, 1995 yılında 7-14 yaş grubunda çocukları olan ailelerin yüzde 43’ünde aile içi fiziksel şiddet, yüzde 53’ünde sözel şiddet olduğu ve bu ailelerin yüzde 46’sında çocuklara yönelik fiziksel şiddet uygulandığının belirtildiği aktarıldı. Planda, “İstanbul’da 9-11. sınıflarda okuyan 1871 kız öğrenci ile yapılan bir çalışmada öğrencilerin yüzde 11.3’ü çocukken kendilerine istemedikleri bir şekilde dokunulduğunu, yüzde 4.9’u ise cinsel ilişkiye zorlandıklarını, yüzde 1.8’i ise ensest ilişki yaşadıklarını bildirmişlerdir. 1262 üniversite öğrencisinde çocukluk çağı istismarı, cinsel yönelim ve intihar davranışının incelendiği bir başka araştırmada da katılımcıların yüzde 28.1’i çocukluk dönemlerinde cinsel istismara uğradıklarını bildirmişlerdir.” denildi. Bu verilerin, sağlık çalışanları ve toplumsal farkındalığın artırılmasının, istismarın önlenmesi ve erken tanılanması için önemli olduğunu gösterdiği ifade edildi.

İSTİSMARA ETKİN BİR BİÇİMDE MÜDAHALE EDİLEMİYOR
Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı’nda, Türkiye’de mevcut sistemde istismara uğrayan, ihmal edilen çocukların tanı, tedavi, bildirim, izlem ve adli işlem süreçlerinde çeşitli aksaklıklar yaşandığı, bunun sonucunda da istismara etkin bir biçimde müdahale edilemediği kaydedildi. Tıbbi ve adli işlemler sırasında çocukların yaşantılarını uygunsuz koşullarda defalarca dile getirmesine neden olunduğu, bunun da çocuğun uğradığı travmayı şiddetlendirdiği ve bazen yeni bir travma yaşamasına sebep olduğu belirtildi.
Bu kurumlarda çocuklarla görüşme yapan kişilerin, çoğu zaman çocuğun ruhsal durumunu gözetebilecek görüşme yapma eğitimi almamış kişiler olduğuna dikkat çekildi. Mağdur olan bu çocukların, bu konuda özelleşmiş kurumlarda değerlendirilmesinin bu süreci daha az örseleme ile geçirmeleri için gerekli olduğu vurgulandı. Bu özelleşmiş kurumların istismara uğrayan çocuklarla görüşme yapmak için eğitim almış kişileri istihdam etmesi gerektiği dile getirildi.

MÜKERRER GÖRÜŞMELERDEN KAÇINILMALI
Planda, konu ile ilgili kolluk kuvvetleri, adli merciler, sosyal hizmetler gibi kamu kurum temsilcilerinin istismara uğrayan çocukla mükerrer görüşmelerden kaçınması, çocukla uzman kişilerin yaptığı görüşmeyi izlemeleri, kendi kurum işleyişleri için gerekli olan raporları bu izlem sonucu oluşturmaları, mahkemeler ve diğer tüm kurumların mümkün olduğu ölçüde bu görüşme ve raporları esas kabul etmesinin önemli olduğu kaydedildi. Bu amaçla 2009 yılında Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, MEB, Sağlık Bakanlığı, SHÇEK, Yargıtay, Adli Tıp Kurum, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Baro’nun katılımları ile bir çalışma başlatıldığı, Ankara’da ilk Çocuk İzlem Merkezi’nin (ÇİM) 2010 yılında açıldığı hatırlatıldı.
Yapılan gözlemlerde uygulamanın çocuklar açısından oldukça faydalı olduğunun tespit edildiği, ilgili kurumların ortak kararı ile çocuk izlem merkezi sayısının yakın zamanda 12’ye çıkartılmasına karar verildiği belirtildi. Planda, ilgili kurumlar tarafından bu konuyla ilgili yasal mevzuatta ihtiyaç duyulan yeni düzenleme çalışmalarına da başlandığı aktarıldı.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler