HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, "CHP elbette ki bizimle ilgili değerlendirme ve tespit yaparken, kendi durdukları yerin ne kadar parti içerisinde bir bütün olarak savunulup savunulamadığı konusunda, attıkları kimi adımların kendi tabanında ne kadar içselleştirilip, içselleştirilmediği konusunda bir tavır, irade, yaklaşım geliştirse iyi olur." dedi.
Bilgen, HDP TBMM Grup Yönetim Salonu'nda düzenlediği basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bilgen CHP İstanbul Milletvekili Dursun Çiçek'in HDP'nin terörle arasına mesafe koyması durumunda iş birliği yapılabileceğine ilişkin açıklamalarının anımsatılması üzerine, şunları belirtti:
"Türkiye'nin son 5-10 yılına tanıklık eden insanların, artık yargılama süreçleriyle terör kavramının nasıl keyfi kullanımına dair tanıklığına rağmen daha dikkatli konuşması beklenir. Kendisi de bu eksende bir terör örgütüyle ilişkilendirilerek yargılandı, tutuklu kaldı. Türkiye siyasetinde, hukuk düzeninde terör kelimesi içine her şeyi atabileceğiniz bir dipsiz kuyudur. Biz, seçim güvenliğiyle ilgili sadece sandık güvenliği değil, OHAL koşullarında seçime gidilmemesiyle ilgili bir tavrın muhalefet tarafından açık, kararlı, cesur dillendirilmesinden yanayız. Seçimde iş birliğinin de galiba birinci şartı, öncelikli şartlarından birisi budur.
CHP elbette ki bizimle ilgili değerlendirme ve tespit yaparken, kendi durdukları yerin ne kadar parti içerisinde bir bütün olarak savunulup savunulamadığı konusunda, attıkları kimi adımların kendi tabanında ne kadar içselleştirilip, içselleştirilmediği konusunda bir tavır, irade, yaklaşım geliştirse iyi olur. Sayın Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz günlerdeki sözleri de bu konuda çok ciddi tartışmaların olduğunu zaten gösteriyor. Bugün Enis Berberoğlu cezaevindeyse, Demirtaş ve bizim dokuz milletvekilimiz cezaevindeyse bunda kimin ne kadar payı olduğu konusunun da herkes tarafından değerlendirilmesi gerekiyor."
- Demirtaş'ın sözleri
Bir gazetecinin, "Demirtaş'ın hendeklere ilişkin, 'İtiraf ediyorum ilk haberler geldiğinde böyle olduğunu bilmiyordum tahmin de edemedim. Bunun bir özeleştiri olarak kabul edilmesini istiyorum' açıklamasını nasıl değerlendirdiğini sorması üzerine Bilgen, şöyle dedi:
"Uzun bir bağlamın içerisinde bu değerlendirmeyi yapıyor. Şüphesiz siyaset, özeleştiri yapma cesaretiyle de değerlidir. Sonuç itibarıyla Türkiye o süreçte çok büyük kayıplar verdi. Çok ciddi sayıda ölümler gerçekleşti. Bunu önlemeye bizim gücümüz yetmediğine göre hem tespit etmekte hem gerekli siyasal çözümü inşa etmek konusunda bir eksikliğimiz konusunda görmemiz, kabul etmemiz ve bunu da ifade etmemiz gerekiyor."
Bilgen, basın toplantısında da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ilişkin 16 Nisan 2017'de yapılan referandumla Türkiye siyasetine ve demokrasi kültürüne büyük bir darbe vurulduğunu öne sürdü.
Suriye'de barışı inşa edememenin, barış sürecine geçiş dönemini planlayamamanın ve bunda uzlaşamamanın bedelini yine Orta Doğu halkları, siviller ve masumların ödemeye devam edeceğini vurgulayan Bilgen, kim tarafından kime karşı yapmış olursa olsun kimyasal silah kullanılması iddiasının kabul edilemez bir durum olduğunu söyledi.
Suriye'nin ihtiyacının çok açık olduğunu dile getiren Bilgen, şöyle devam etti:
"Suriye'de bir an önce yeni anayasanın yapım sürecinin başlatılması, vesayet savaşının bitirilmesi, çatışmadan, demokrasiye geçiş için de gayet tabii eşit, özgür, katılımcı bir seçim planlamasının gündeme alınması gerekiyor. Bunun dışındaki her gündem, arayış ve planlama sadece kaosu uzatacak, krizi derinleştirecek ve bu kriz ile kaos sadece Suriye halklarına değil, bütün Orta Doğu'ya yeni musibetler, belalar getirecektir. Türkiye, bu bütün tarafları idare etme ve Nasrettin Hoca'nın meşhur ifadesiyle, 'Sen de haklısın, sen de haklısın' siyaseti yerine gerçekten hak temelli ve bir an önce barışı inşa edecek bir sürecin savunucusu olmalıdır."
Ekonomik verilere değinen Bilgen, yükselenin dolar ya da avro olmadığını, öyle olsaydı bunun dünya piyasalarında da yansıması olan gelişmelerin yaşanması gerektiğini, yükselenin yabancı paralar değil, düşenin Türk lirası olduğunu savundu. Bilgen, "Bu işi 'dış tehdit ve saldırı' diye izah etmeye kalkmak aslında kendi ekonomi politikalarımızın çaresizliğini de itiraf etmektir." görüşünü savundu.