''İyi ki 21. Yüzyılda Yaşıyorum!'' Diyeceğiniz, Geçmişten Kalma 8 Hastalık ve Tedavi Yöntemi (1. Bölüm)

1. Diş çürüklerine karşı:

Dişçilerden korkuyoruz pek çoğumuz, kabul edelim. O aletlerin çıkardığı vızır vızır sesler, kafamızın içini gıdıklayan o titreşim, diş sinirlerimize dokunduğunda bizlere cehennem azabı yaşatan o metal iğne...

Yine de gitmek durumundayız tabii, çünkü diş sağlığı hafife alınamayacak kadar önemli. Hattâ bir sonraki dişçi ziyaretimizde kendimizi şu cümleyle avutabiliriz: ''19. yüzyılda yaşıyor olsaydım daha mı iyiydi?''

19. yüzyıldaki tedavi yöntemi, bugünkü dişçi korkumuzdan kat be kat daha beterdi. Çünkü dişi çürüyen insanların çürük dişleri patlatılırdı. Yanlış okumadınız, hakikaten patlatılırdı.

Çürük diş, bir tabanca ile vurulmuş misali parçalarına ayrılır ve hasta bu şekilde dayanılmaz diş ağrısından kurtulmuş olurdu. Bu yöntem 20. yüzyılın başlarına kadar devam etti. Sonra neyse ki tedavülden kalktı. 2. Parazitlere ve bağırsak solucanlarına karşı:

Günümüzde genelde sosis ve sucuğu çiğ çiğ yemeye bayılan 0-6 yaş grubu çocuklarda görülen, basit ilaçlar (hattâ hap bile değil, şuruplar) sayesinde tedavi edilebilen bu bağırsak hastalığı, geçmişte çok çok daha beter durumdaydı.

Yiyeceklerin yenmeden evvel güzelce temizlenemediğinin bariz olduğu 16. yüzyılda; İtalyan kuyumcu Benvenuto Cellini otobiyografisine şöyle yazmıştı: ''13 santimetre kadar uzunluktaydı. Kusarak çıkarmak zorunda kaldım. Uzun ve koyu tüyleri vardı...'' Şu an bile bu solucanın hangi tür olduğu anlaşılmıyor.

Temizliğin daha sağlıklı yapılabildiğine inandığımız 18. yüzyılda ise İrlanda'nın en prestijli tıp dergilerinden Medical Essays and Observations'da oldukça garip bir vaka yayınlandı. 1782'de gerçekleşen olayda, mide ağrısıyla doktora giden genç bir adamın rektumundan 50 santimetre uzunluğunda bir bağırsak solucanı çekilerek çıkartıldı! Koyu kahverengi olan solucanın kalınlığı 4 santimetreydi, ve görünen o ki günlerce gencin bağırsaklarında dolaşmıştı... 3. Dünyanın en garip salgını, en garip çözümü...

Fransa'nın Strasbourg kenti 1518'de dünyanın en garip salgınına şahit oldu.
Tarih kitaplarına Dans Etme Salgını olarak geçen olay şu şekilde:

1518'in Temmuz ayında bir kadın sokakta durduk yere dans etmeye başladı. Dans eden kadın, vücudunun kontrolünün kendisinde olmadığını söylüyor ve yardım istiyordu. İşler bir noktadan sonra ilginçleşti; kadını bir süre izleyen kadına katılıyor ve istemsizce dans etmeye başlıyordu. Bu dans salgınına kapılan 100'e yakın insan birkaç gün boyunca yemeden, içmeden dans etti ve öldü.

Strasbourg yönetiminin bu salgına karşı geliştirdiği çözüm de, salgın kadar garipti: kentin ileri gelenlerine göre, bu salgına yakalananlar vücutlarından bu dürtüyü atıncaya kadar dans etmelilerdi. Müzisyenler 7 gün 24 saat müzik yapmaları için kiralandı, sayıları artık 400'e ulaşmış olan salgın hastalarına müzik yapıldı.

Eylül ayına gelindiğinde, salgın yüzünden kontrolsüzce danseden 400 insan müzikle birlikte dansedip yoruldular, yorulunca da dans etmeyi bıraktılar. Bu salgın da böyle sona erdi :) 4. Prostat kanserinden de beter:

Prostat kanseriyle ilgili başlık atmışken, elbette buraya bir penis resmi koymayacaktık. E asıl bahsedeceğimiz hastalığın sebebini koysak eminiz mideniz kalkardı... Biz de bir adet Volkswagen Beetle koymaya karar verdik.

İngilizce bilenlerin midesi kalkmaya başladı mı?

Amerikan Tıp Bilimleri Dergisi'nde 1838 yılında yayınlanan bir olaya göre, adı açıklanmayan 23 yaşındaki erkek hasta ürinal trakt enfeksiyonu yaşıyordu. Türkçeleştirelim; sağlıklı işeyemiyordu. Günlerce idrarını kanlı ve irinli şekilde zorlukla yaptıktan sonra, bir gün hiç işeyememeye başladı.

Ağrısı o kadar şiddetliydi ki, doktorlar onu acilen sonda cihazına bağladılar. Bu hastalığın sebebi ise hasta sonda cihazına bağlıyken kendiliğinden ortaya çıktı. Bezelye büyüklüğünde bir obje, irin ve kan birlikteliğinde hastanın penis deliğinden dışarı püskürdü. Etraf temizlendiğinde görüldü ki; bu obje halâ canlı olan bir böcekti!

---

Kaynaklar: News.bbc.co.uk, Bbc.com & Listverse.com