Dervişoğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasına helikopter kazasında hayatını kaybeden İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki yetkililere Allah'tan rahmet dileyerek başladı.
Helikopter kazasının herhangi bir Avrupa ülkesinde yaşanması halinde olayın kaza olarak kabul edileceğini dile getiren Dervişoğlu, "Yaşadığımız coğrafyanın jeopolitiğinden kaynaklı riskler ve emperyalist güçlerin bölgemizde sahneye koymak istediği oyunların çeşitliliği münasebetiyle rivayetler pek tabiidir ki muhtelif olacaktır." diye konuştu.
"Emperyalist devletlerin kıymetli taş, vatanlarını kader belleyenlerin ise piyon sayılacağı büyük bir oyun planlanmıştır." ifadesini kullanan Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Ancak yaşanan her olay göstermiştir ki bölgenin yegane sigortası, büyük Türk milleti ve onun kurduğu büyük Türkiye Cumhuriyeti'dir. Türkiye, kendi güvenliği ve bekası münasebetiyle ilgi alanına giren coğrafya üzerindeki tüm gelişmelere özenle yaklaşmalı, sorunları toptancı bir tarih şuuruyla kavramalı, kendisine yakışan devlet aklıyla hareket etmelidir. Üzerimizde gözü olanların, bu topraklarda güçlü bir Türkiye'ye tahammül gösteremeyeceklerini biliyoruz. Ancak onlar ne yaparlarsa yapsınlar, hangi melun planları devreye sokarlarsa soksunlar, Türk milleti tarihin kendisine yüklediği misyona sırtını dönmeyecek, şah olması icap eden coğrafyada piyon olmaya asla rıza göstermeyecektir."
Yargı sistemini eleştiren Dervişoğlu, "Hiçbir yargı kararı yok ki bir haksızlığı giderebilsin, birinin yüreğine su serpebilsin. Hiçbir mahkeme salonu yok ki gerçek suçlular, gerçek suçlarından cezalandırılsın. Hiçbir hukuk yok ki kanuna karşı gelene kanunla karşı konulsun. Artık iş öyle bir yere vardı ki bu kara düzenden kendileri bile şikayet ediyorlar." dedi.
,
Yargının vesayet döneminin muktedirlerine göre kararlar verdiğini dile getiren Dervişoğlu, darbe dönemlerindeki yargı kararlarından örnekler verdi.
Dervişoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türk milleti adına diye başlayan kararlar çok uzun zamandır, muktedirlerin takdirlerine, cemaat ve tarikatların dualarına hasredilir oldu. Kolluk kuvvetini saran şimdilik isimlendirilmemiş örgütler ve hukuk sistemini kuşatan, Sevr misali bölüşmüş ideolojik gruplar derken... Mahkemelere, yargıya, adalete artık kim güvenebiliyor ki? Kendisine yapılan haksızlığa karşı güvenle ve inançla 'Ankara'da hakimler var' diyerek kim kendini teskin edebiliyor? Hangimiz karakoldan aranınca, adliyeden tebligat gelince gönül rahatlığıyla yaptığından ve yapmadığından emin olarak oralara gidebiliyor ki? Çok yakın zamandan bir örnek olarak Ankara Organize Suçlar Müdürü, savcılığa gidip ifade vermek istiyor. Savcı ifade vermeye gelene gözaltı kararı çıkartıyor, emniyete güvenmeyip jandarmaya aldırıyor. Jandarma alıp istihbarat teşkilatına götürüyor. İl emniyet müdür yardımcısı ve beraberindekiler tutuklanıyor, hiçbir şey olmasa bile belli ki bir şeyler oluyor."
Kobani bahanesiyle düzenlenen eylemlere ilişkin davaya değinen Dervişoğlu, iddianamenin olayların yaşandığı 2014 yılından 6 yıl sonra yazıldığını, davanın ise 7 yıl sonra açıldığını anımsattı.
"Gecikmenin sebebi ayrıntıda gizlidir." diyen Dervişoğlu, "O ağalar Dolmabahçe'de 6-7-8 Ekim'den 4 ay sonra 28 Şubat 2015'te buluşup sonrasında da barış bildirisi okudular. Yani sanıklar ve iktidarın siyasi temsilcileri önce uzlaşmaya oturdular, sonra bozuştular. Mahkemenin gerekçeli kararını merakla bekliyoruz. Ülkemizi ateşe çevirmek isteyenlere verilen cezaları ayrıca değerlendireceğiz. Ama onlarla Dolmabahçe'de pazarlık edenleri de asla unutmayacağız." değerlendirmesini yaptı.
Hükümetin ekonomi politikalarını da eleştiren Dervişoğlu, toplumun her kesimi gibi emeklilerin, iktidarın "zulüm sopasından" payına düşeni fazlasıyla aldığını, iktidarın emeklileri ekmeğe muhtaç etmekten hicap duymadığını savundu.
Dervişoğlu, emeklilerin kullanımı için hazırlanacağı ifade edilen "Emekli Kart" uygulamasını anımsatarak, "Ne sağlıyormuş bu kart? Kamuya ait misafirhane, öğretmenevi, sosyal tesis ve konuk evlerinde yüzde 15 indirim. PTT’de özel emekli paketi ve indirimler. Çok güzel, sorun yok. Gençlik ve Spor Bakanlığı tesislerinden yani KYK yurtlarından uygun zamanlarda, yaz aylarında 1 ay ücretsiz yararlanma hakkı. Aynen böyle söyledi Sayın Bakan. Sağ olsunlar, yine büyük bir lütuf, büyük bir vizyon." değerlendirmesinde bulundu.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, "Bugün milyonlarca emekli vatandaşımızın asgari ücretin altında emekli maaşı almasının tek sebebi, AKP iktidarının 2008 yılında yapmış olduğu düzenlemelerdir. Güncelleme katsayısını yüzde 100'den yüzde 30'a düşürdüler. Aylık bağlama oranını yüzde 75'lerden yüzde 50'ye düşürdüler. Sonuç ise 2003 Ocak ayında en düşük emekli maaşı asgari ücretten yarı yarıya fazla iken bugün en düşük emekli maaşı asgari asgari ücretin altındadır." dedi.
Türkiye'nin farklı bölgelerinde yaşanan adli vakaları aktaran Dervişoğlu, artık büyükşehirlerin bazı yerlerinde "suç gettolarının" oluştuğunu, vatandaşların can, mal, ırz ve namus güvenliğinin kalmadığını iddia etti.
"İçişleri Bakanlığı bünyesine alınan bekçiler nerededir? Alınan bekçiler görev sahalarında görevli oldukları saatlerde gerçekten dolaşmakta mıdır? Emniyetimizin diğer birimleriyle işbirliği sağlamakta mıdır?" sorularını soran Dervişoğlu, "Bu memleket, siyasileşmiş cemaatlerin, mafyalaşmış siyasetçilerin ve siyasallaşmış mafyaların devlet içindeki güç mücadelesinden bıkmıştır. Bu millet artık, iktidarın zaaflarından beslenen karanlık güç odaklarından yorulmuştur. Bugün Türkiye'de bürokrasi ve yargı şayet devlet içinde yapılanmış ve siyasallaşmış cemaatlerin oyun sahası haline gelmişse ve suç örgütlerinin hakimiyet ve hesaplaşma alanına dönüştüyse bunun bir tek sorumlusu vardır, o da iş bilmez AK Parti'dir." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın nüfus artış hızına ilişkin açıklamalarını hatırlatan Dervişoğlu, "Böyle bir Türkiye'de 'üç çocuk getirin' diyecekseniz önce siz üç işi yapacaksınız; Birincisi: gıda enflasyonunu düşüreceksiniz, ikincisi sokaklarda asayişi sağlayacaksınız, üçüncüsü Türk gençliğinin refahını artıracaksınız. Sayın Erdoğan, 'nüfus' diyor, nüfus artış hızımızdan yakınıyor. Aileden ve ailenin kutsallığından bahsediyor. Elhak doğrudur. Ben size söyleyeyim Sayın Erdoğan, sınır güvenliği olmayan bir ülkede, can, mal, sokak, iş ve sosyal güvenliği kalmamış, milli eğitimi, barınacak ev kalmamış bir memlekette aile de olmaz, nüfus da olmaz, onun güvenliği de olmaz." diye konuştu. (AA)