İzlanda, denilince biliyoruz aklınıza yeşil arazileri, temiz havası ve doğal güzellikleriolan bir yermiş gibi geliyor. İzlandalıları ve gezginleri büyüleyen bir ülke gibi görüyoruz fakat madalyonun bir de diğer yüzü var. Her ne kadar bu güzellikleri barındırsa da, zorlu hava koşulları hem vatandaşları hem de gezginleri oldukça zorlu durumlarla karşı karşıya bırakıyor. Kısaca Bu zorluklardan dolayı İzlanda’nın başkenti Reykjavik’de gezginleri ve İzlandalıları sıcak ve stilize bir şekilde karşılayacak bir dizi ekolojik, kümbet tarzı yaşam alanlarının yapılması planlanıyor. Bunlara da Biyolojik Topluluklar deniyor.
Bahsettiğimiz bu yaşam alanları Spor i Sandinn tarafından tasarlanan ve Aldin adı verilen bu yapılar, jeotermal enerjiyle çalışan tamamen sürdürülebilir biyolojik topraklar topluluğu olarak tanımlanıyor. Kısaca İzlanda başına gelecek şeylerin ve vatandaşının rahatsız olduğunun farkında. Bu yüzden korkulan son gelmeden önlemini almak istiyor.
Reykjavik Elliðardalur Vadisi’nde yer alması planlanan bu biyolojik topraklar topluluğu, halka açık etkinlikler için geniş bir kamusal meydanın yanı sıra bir ekolojik pazar ve çeşitli kafelerden oluşacak. Kısaca hükümete hiçbir kazanç getirmeyecek olan proje sadece vatandaşlara hizmet verecek. Bir diğer güzel özelliğie geçecek olursak tropikal bitkilerin yetişebilmesi ve kent çiftliği için bu kapalı yaşam alanlarının içi 25°C ‘de tutulması planlanıyor.
Spor i Sandinn’in kurucusu ve CEO’su Hjördís Sigurðardóttir’e göre bu proje, dünyaya İzlandaca tarım’ın yeni bir yönünü gösterecek. Bu camlı, parlak yapılar insanları doğayla heyacan verici bir şekilde tekrar bir araya getirecek, tropikal iklim sıcaklığında, doğa, çiftçiler, doğal marketler ve tarımsal laboratuvarlar hepsi bir arada insanların yeniden sosyalleşebileceği otantik bir cazibe merkezi olacak. Evet dışarıda sert hava koşulları olurken cam fanusun içinde başka bir dünyada kendimizi bulabileceğiz ve bu dünya fazlasıyla organik ve sağlıklı olması planlanan bir proje.
CEO Hjördís Sigurðardóttir’e göre bireyler sağlıklı bir merkezde bir araya gelip sosyalleşebileceği ve rahatlayabileceği için turistler ilgi çekici bir yere dönüşeceği görüşünde ısrarcı. Sigurðardóttir, bu biyolojik projesinin yeni ve anlamlı altyapıların nasıl oluşturulabileceğine dair önemli bir örnek olabileceği konusunda kendinden emin. “Aldin projesi bunu temsil ediyor. Başka bir düşünce sistemiyle, enerjiyi efektif kullanabilen altyapılar mümkün” diyor. Henüz onay aşamasında olan bu projenin 2018 yılı sonlarında veya 2019’da hayata geçirme çalışmaları planlanıyor. Bu sürdürülebilirlik başarılı olursa eğer dünyanın geri kalanı için de büyük bir umut vaad etmiş oluyor.
****