- Gidelim joshua.
- "Yahudiler ve köpekler giremez." neden yahudiler ve köpekler giremiyor?
**- Onlar köpeklerin ve yahudilerin girmesini istemiyorlar. Bunu herkes yapabilir. Bildiğim bir dükkan var. Onlar da atların ve ispanyolların girmesini istemiyorlar. İleride bir eczane var. Benim kangurusu olan çinli bir dostum var. Girebilir miyiz dedim? Onlar da bana "hayır kanguru ve Çinliler'i almıyoruz" dediler. Onları sevmiyorlarmış. Ne diyebilirim ki?
- Biz dükkana herkesi sokuyoruz.
\- Hayır, artık biz de bir şeyler yazalım. Senin hoşlanmadığın bir şey var mı?
- Örümcekler. ya sen?
\- Ben Vizigotlar'dan hoşlanmam. Yarından itibaren biz de "Vizigotlar ve örümcekler giremez" diye yazalım. Vizigotlar beni hasta ediyor.**
'Bir ilişkiyi bir anda unutamadığım için kendimi hep garip hissetmişimdir. İnsanların bir kaçamakları ya da tam bir ilişkileri oluyor, ayrılıyorlar ve unutuyorlar. Mısır gevreğinin markasını değiştirmişler gibi davranıyorlar. Birlikte olduğum hiç kimseyi unutamam gibi hissediyorum. Çünkü her insanın kendine has özellikleri vardır. Kimseyi kimsenin yerine koyamazsın. Kaybedilen kaybedilmiştir. Her ilişki bittiğinde bana zarar verir. Hiç tam olarak toparlanamam. Bu yüzden bir ilişkiye girerken çok dikkat ediyorum. Çünkü beni çok incitiyor. Hatta sevişme bile.. Ki bunu yapamam.. Çünkü o insanın en olağan şeylerini özlerim. Belki deliyim ama küçük bir kızken annem okula hep geç kaldığımı söylerdi. Bir gün nedenini öğrenmek için beni takip etmiş. Kestanelerin ağaçlardan düşüşünü, kaldırımda yuvarlanmalarını, bir karıncanın yolu geçmesini, bir yaprağın ağaçtaki gölgesini izlermişim. Böyle küçük şeyler... Bence insanlar da aynı. Onlar da kendilerine has küçük ayrıntıları görüyorum. Bu beni etkiliyor. Bunu özlüyorum ve hep özleyeceğim. Kimsenin yerine başkasını koyamazsın. Çünkü herkes güzel ve özel ayrıntılardan oluşur. Mesela sakalında kızıllıklar olduğunu hatırlıyorum ve güneşte parıldıyordu. Gitmeden önceki sabah onu hatırladım ve özledim.'
“Hafıza büyüleyici bir şey. Mesela şöyle bir deney yapılmış; bir grup insana çocukluklarına ait on tane görüntü gösterilmiş. Bunlardan dokuzu çocukluklarına aitmiş, biri de sahteymiş. Kendi resimleri hiç gitmedikleri bir panayırın içine yerleştirilmiş. Yüzde sekseni o anı hatırlamış. Sahte fotoğrafın gerçek olduğunu sanmışlar! Hatırlamayan %20 evlerine yollanmış, araştırmacılar “belki daha sonradan aklınıza gelir” demiş. Denekler de fotoğrafla geri dönüp, gerçekten de hatırladıklarını söylemişler. “Ailemle panayırda çok güzel bir gün geçirmiştik” demişler. Tamamen kurmaca bir deneyimi hatırlamışlar. Hafıza hareketlidir. Canlıdır. Eğer bazı ayrıntılar eksikse hafıza bu boşlukları hiç olmamış şeylerle doldurur.''
- Bana bu kadar yakın birinin ölümünü bir daha kaldıramam. Bu çok canımı yakıyor. Büyükbabamın ölmesine çok üzülmüştüm.
+Nasıl oluyor da kadınları bu derece iyi yazabiliyorsunuz?
-Bir erkeği düşünüyorum...
-...Sonra da mantık ve sorumluluğu çıkarıyorum.
” Bunu söylemediğime pişman olabilirim. Düşün şimdi, bundan yıllar sonra evlenmişsin ve çocukların olmuş. Hayatın monotonlaşmaya başlıyor, kocandan sıkılıyorsun. İşte o gün geriye bakıp hayatına giren adamları düşünüyorsun. Ben de onlardan biriyim. Farz et ki yıllar sonra bana evet demediğine pişman oluyorsun ve yaşayabileceğin şeyleri merak ediyorsun. Şimdi benimle burada trenden in ve hayır dersen neler kaçırabileceğimizi görelim.”
"Dünya bir oyun bahçesi. Bunu çocuklar biliyor ama biz büyüdükçe unutuyoruz."