Ege Denizi'nde merkez üssü İzmir'in Seferihisar ilçesi açıkları olan depremde can kaybı 109'a yükseldi. Yaralı 1036 vatandaştan 138'inin tedavisi çeşitli hastanelerde sürüyor. Depremin ardından yıkılan binalar kolonların kesildiğine dair iddialarını da beraberinde getirdi. İstanbul Arel Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Recep Özay, depreme dayanıklı binaların nasıl olması gerektiğini anlatarak, zemin, beton ve demirin sağlamlığına dikkat çekti.
Yeni deprem yönetmeliğine göre 1999 yılında önce yapılan bütün binalar riskli çıktığını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Özay, yıkılan binaların kolonların kesildiğini iddialarını da değerlendirdi.
Binanın depreme dayanıklı tasarlanmasının önemine vurgu yapan Dr. Öğr. Üyesi Recep Özay, tasarlamanın yanı sıra iyi inşa edilmeyen yapılar da depreme dayanıklı değildir. Çizilen projeye uygun hareket edilmezse sonuç üzücü olur. O zaman depremde yıkılan binaların tasarımı yapılırken şartnamedeki yerel zemin koşulları dikkate alınmamış. Bu koşullar dikkate alınmadan inşa edildiği, malzeme kalitesi de düşük olduğu için binalar yıkılmış, hasar almış. Oysaki binalar yapılırken en kötü olasılık göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Binanın yıkılıp can kaybı olması en uzak ihtimal olmalıdır” dedi.
Gevşek, kumlu, balçıklı zeminlerin kötü olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Özay, “Zemin çok önemli, bina aldığı yükü zemine aktarır. Zemin sağlam olursa bina da sağlam olur. Kötü zeminde sağlam bina yapmak istiyorsanız önlem almalısınız. Gevşek, kumlu, çükür açtığınız zaman 2-3 metre sonra su çıkıyorsa, balçık zeminler kötüdür. Bu zeminlere 2 kata kadar önlemsiz bina yapılabilir. 2 katı geçtiği zaman mutlaka önlem almanız lazım. Zemin güçlendirmesi olduğu zaman risk azalıyor. Kazık çakılabilir, derin temel yapılabilir. Zemin ıslah edilebilir” diye konuştu.
Güçlendirme yapılan binanın yıkılmaması gerektiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Özay, “Acemice yapılan güçlendirme binanın sistemini de bozabilir. Ama bina çok zayıfsa güçlendirme de kurtarmayabilir. Herkes inşaat yapmamalıdır. İnşaat mühendisi değil, eğitimi yok ama inşaat işiyle uğraşıyor. Yasal düzenleme şart, herkes müteahhit olmamalıdır. Müteahhit olsa bile kurucu ortağı inşaat mühendisi olsun ve işin başında dursun” ifadelerini kullandı.
Dr. Öğr. Üyesi Özay, “Kolonların kesilmesi mümkün değil, bunu yapmak cinayettir. Binanın kolonuna müdahale edilemez. Bina kolonlar sayesinde ayakta durur. Kolonlar ne kadar sağlam ve büyükse bina o kadar sağlamdır. Malzeme kötü olsun ama kolununuz büyükse binayı kurtarırsınız. Yeni deprem yönetmeliğine göre 1999 yılında önce yapılan bütün binalar riskli çıkıyor. Parsel değil ada ve mahalle bazlı kentsel dönüşüm yapılırsa daha iyi kentler kurabiliriz. Tarihi binaların dışındaki binaları dönüştürmeliyiz” dedi.
Konut yaparken beton ve demirin çok önemli olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Özay, “Dikkat etmeliyiz. En çok hasar betonarme binalarda oluyor. Beton ağır bir malzeme ezilme oluyor insanlarımızı kaybediyoruz. Beton endüstriyel bir ürün oldu, santrallerde yapılıp öyle dökülüyor. Önceden elle yerinde dökülüyordu o zaman hasar daha fazla oluyordu. Betonun özenerek dökülmesi lazım. Betonun üretilmesi, yerleştirilmesi, oya gibi işlenmesi gerekiyor. Beton kötü olursa içindeki demir de paslanır. Artık teknoloji ilerledi bunları konuşmamalıyız. Özellikle 1967 ile 1995 yılları arasında yapılan binalar risklidir” diye konuştu.
(DHA)