HABER

James Bond ve kızları

Sıradışı erkeklerin dergisi Max, Kasım sayısında James Bond dosyasını açtı.

Dünyanın en ünlü ajanı, en az kendisi kadar ünlü kod adı, etrafında dolaşan güzel 'kızları' ve kullandığı teknoloji harikası aletlerle 20'nci filmi Die Another Day ile tekrar karşımızda. Takvimler 2002'yi gösterse de o hala '007 Bond,James Bond'

Efsanevi polisiye karakter James Bond yaratılırken kimden esinlenildiği tartışıla dursun, güvenilir kaynaklar bizi 16. yüzyıla kadar götürüyor. O yılların en büyük emperyalist gücü olan İngiltere, acımasız bir rekabet içinde olduğu İspanya hakkında bilgi toplamak amacıyla Dr. John Dee'yi görevlendirmişti. Kraliçe I.Elizabeth'in baş danışmanı olan Dee, doktor,kimyacı,filozof ve matematikçi olması ve hemen hemen her konuda uzman olması itibariyle İan Fleming'e de esin kaynağı olmuş olabilir.Dee'nin 007'den en büyük farkı muhteşem bilgi birikimiydi. Başarısını teknoloji harikası cihazlardan çok zekası ve engin bilgisine borçlu olan Dr. Dee'nin kütüphanesinde 4500 kitap bulunuyordu. (Yıl 1600'lerin başı ve o yıllarda Cambridge Üniversitesi'nin kitaplığında bulunan kitap sayısı 450).
Fakat her başarılı ajan gibi Dee de öldüğünde yalnız ve yoksulluk içerisindeydi.

Bond tarihindeki ilginç isimlerden biri de 007'nin yaratıcısı Ian Flemming. Kendisi de eski bir gizli servis görevlisi olan, aynı zamanda gazetecilik de yapan Fleming, renkli kişiliğini kitaplarına ve Bond karakterine çok fazla yansıtmış durumda. Moskova'da gazetecilik, Londra'da emlak danışmanlığı yapmış bir kişinin de hikayelerinin Dünya'nın çeşitli yerlerinde geçmesi sürpriz sayılmamalı. Çok fazla seyahat eden Fleming, İtalya'da tanıştığı eşiyle evlenip Bond serisinin çoğunu yazacağı Jamaica'ya balayına gittiğinde Bond'un temelini attı. Jamaica'da ortaya çıkan hikayelerdeki yer yer gerçeküstü ortam ve kişilikler biraz da bu atmosferin ürünü. 'James Bond' ismi ise Avusturalya'lı bir 'ornitolojist'den -kuş bilimci- esinlenip konuldu. Fleming'in ilk Bond'unun genel özellikleri ve hayat hikayesi ise oldukça çarpıcı. İskoç bir babayla, İsveçli bir annenin tek çocuğudur James. O henüz 11 yaşındayken anne ve babası bir tırmanış sırasında ölür ve arkalarında oğullarının eğitimi için kullanılmak üzere hatırı sayılır bir servet bırakır. Eğitimine oldukça parlak bir şekilde devam eden Bond, 16 yaşındayken Paris'te bekaretini trajik (!) bir şekilde kaybetmiştir. 1930'ların ortalarında İngiliz Gizli Servisi'ne giren Bond, çok iyi bir golfçü, asla kaybetmeyen bir kumarbaz, uzman bir sürücü ve eşi benzeri olmayan bir nişancı olmasının yanı sıra, her macerasında bir ila dört arası güzel kadının yoğun ilgisine maruz kalan adeta post modern bir süper kahraman şeklinde çıktı sahneye. Klişeleşen tavırlarıyla dikkat çeken Bond, 'sallanmış ama karışmamış Vodka- Martini'si, can dostları CIA'den Felix Leiter ve Alman kökenli işbirlikçi dostu Walther PPK ile etrafı çevrilmiş bir 'mit'dir adeta.

Gelelim yazımızın esas kahramanı 007 James Bond'un sinema serüvenine. Artık kült olan,adı söylendiğinde açıklama yapmaya gerek bırakmayan 'James Bond' efsanesinin doğuşu 1953'e denk geliyor. Yazar Ian Fleming'in kitabı 'Casino Royale' ile ortaya çıkan karakter sevilip tutulunca Fleming, romanlarında gittikçe daha çok yer vermeye başladı çapkın 007'ye. 21 Ekim 1954 tarihinde ilk defa ABD'de yayınlanan 'Climax' dizisiyle ve 'Casino Royale' adlı bölümde göründü ekranlarda. Barry Nelson ilk James Bond olma ünvanını kazandı.

24 Ocak 1963 yılına gelindiğinde ise sinema tarihinin en uzun ve başarılı serilerinden birinin başlangıcını görüyoruz. 'James Bond Dr. No'yu Avlıyor' - ya da kısaca Dr. No:)- filmiyle başlayan seri tam 21 film boyunca heyecanından ve sürükleyiciliğinden hiç bir şey kaybetmeden sondan bir önceki film olan 'The world is not enough'a -Dünya Yetmez- kadar geldi. Bugüne kadar tam 5 farklı aktör tarafından canlandıran eğlenceli ajan Bond, yeni filmi 'Bond 2002 - The Another Day ' ile Kasım ayında Avrupa'da, Ocak 2003'te ise Türkiye'de vizyonda.

Değişen Bond

Bond romanlarında ve Moonraker (1955),Diamonds Are Forever (1956),From Russia With Love (1957),Goldfinger (1959), Thunderball(1961) gibi filmlerde gerçek üstü atmosferin etkisi var. Daha sonra Bond, daha gerçek bir kimlik kazandı, 'ete kemiğe' büründü bir anlamda.
'Majestelerinin Emrinde' filminde evlenip-boşanmış, 'İnsan İki kere Yaşar' da ölmüş ve 'Altın Tabancalı Adam'da artık neredeyse 'yeniden doğmuş' bir Bond vardı perdede.

Ve Bond'lar

Sinemadaki ilk James Bond, aynı zamanda çok büyük bir Bond fanatiği de olan Sean Connery oldu. Bu rol için adeta biçilmiş kaftandı Connery. Onun ilk Bond olması sinema severler için şans, daha sonra Bond'u oynayacaklar için ise şanssızlıktı. Connery, oynadığı rol ve yarattığı muhteşem karakter-aktör uyumuyla tüm Bond kriterlerini belirledi. Bond rolü artık onun koyduğu kurallarla oynanmaya başlandı. Oynadığı 6 film ve Bond elbisesini giydiği 9 yıl boyunca, cool hatta buz soğukluğundaki dokunulmaz ajan ve birinci sınıf 'maço' İngiliz tipini hiç kaybetmedi. Kısacası karakteri o belirledi, diğerleri ondan doğan boşluğu doldurmaya çalıştı. "Aslında karakterimin James Bond'a çok benzemesiydi işimi kolaylaştıran. Fakat karakterin mazisinin boş olması beni zorladı diyebilirim. Sonuçta Bond doğduğunda 33 yaşındaydı. Benimle beraber büyüdü." 1969 yılında yerini George Lazenby'ye bıraktı Connery. Lazenby, Connery kadar yakışıklı ve karizmatik değildi ve izleyicide bir heyecan uyandırmadı. Fakat itiraf etmek gerekir ki yapılmış en iyi Bond filmlerinden olan -belki de en iyisi- 'Majestelerinin Emrinde'nde de onun adı vardı. Fakat yeterli olmadı ve 1971'de Connery geri döndü. Connery, yapım şirketiyle arasındaki sorunlar yüzünden 'Bir Daha Asla' diyerek seriyi bıraktığını açıkladı.

1973 tarihi ve Roger Moore, bu zeki İngiliz ajanı için dönüm noktası sayılabilir. Moore ile beraber Bond filmlerinin tarzı da değişmeye, daha eğlenceli olmaya başladı. Tam 7 bond filminde oynadı Moore. Daha sonra 1983 yılında çekilen filmde tekrar Connery girdi devreye. Bu filmin ismini ise Sean Connery'nin eski eşi buldu. Micheline Roqueburne 'Asla Asla Deme' adını verdiği filmde para için tekrar Bond olan Connery'ye ufak bir taş attı. Aslında bu film, 'Feuerball' filminin yeniden çekilmiş haliydi.
1985 yılına kadar Roger Moore ile can bulmaya başladı 007. 'The Saint' ile üne kavuşan Moore, karaktere daha bir eğlenceli ve muzip yön yükledi. Daha az adam öldüren daha çok kadınla gördüğümüz Bond, Roger Moore'dan izler taşıyordu.İngiliz Gizli Servisi MI6'nın zeki ve cool ajanını 1987'den sonra sadece iki maceralığına Timothy Dalton canlandırdı. Fakat tıpkı George Lazenby'de olduğu gibi bir şeyler eksik kalınca 1989'da Bond bir sessizlik dönemine girdi. En sonunda Pierce Brosnan, son Bond olarak taç giydi. Tam 21. yüzyıl Bond'uydu Brosnan. Biraz Connery, biraz Moore ve kendine has bir gülüş.

Bond filmlerinin yapımcılığını ise bu güne kadar dört isim üstlendi. İlk filmin, dolayısıyla efsanenin doğumunun ardında iki ortak vardı; Harry Saltzmann ve Albert Broccoli. Bu ikili uzun yıllar beraber çalıştılar. 1974'den sonra ise Broccoli tek başına üstlendi prodüksiyonu, ölümünün ardından ise işini üvey oğlu Michael Wilson devraldı.

Dört dörtlük bir adam

Ian Fleming büyük bir ustalıkla oluşturdu James Bond'un karakterini. Giyimi, konuşması, içkisi, otomobili, hatta kadın zevki. Bütün bu dikkate rağmen, 22 film (20+2) boyunca klişeleşmedi James Bond; hareketleri öngörülebildi fakat asla tekdüzeleşmedi. Her şey çok ince tasarlandı; bu kadar iyi dövüşen bir ajan, aynı zamanda çok iyi bir kumarbaz, bazen de çok iyi bir aşçı olabildi, ama hiçbir zaman gereksiz yere abartılmış bir 'superman' kılığına girmedi.Her Bond, zamanın ve çevrenin şartlarına her zaman ayak uydurabildi. James Bond karakterinin, İkinci Dünya Savaşı sonrası ve Soğuk Savaş öncesi bir geçiş dönemine ait olduğunu görebiliriz. Bond, yaşı itibariyle savaşın acılarında pişmiş ve tecrübe kazanmış olacak kadar yaşlı ama aynı zamanda çok soru sormayacak ve gerektiğinde kendini feda edebilecek kadar genç. Bond'un karakterini oluşturan başlıca iki öğe, savaşın getirdiği olgunluk ve yaşının getirdiği dinamizmle enerji. Bunlar, Bond efsanesini oluşturan temel öğeler. Bond karakterinin ana hatları, şaşırtıcı bir biçimde Britanya kültürü ve hayat görüşüyle örtüşüyor. Ama sonuçta Bond bir İngiliz ajanı ve İngiliz karakteri taşıması da garip değil. Romanlardaki James Bond ile filmlerdeki James Bond ve günün koşulları arasındaki paralellik Ian Fleming'in 1970'lerin ortalarındaki ölümüne kadar devam etti. Örneğin 'Goldfinger'deki uyuşturucu karşıtı tavır, 'Yaşamak ve Öldürmek' filmindeki ırkçılık karşıtı söylem, hep bu tavrın göstergeleri.

Bond, özellikle 1973'den sonra ironik, mizahı seven ama asla komik olmayan, kadınları ihmal etmeyen ve onlara mutlaka zaman ayıran bir karakter. Cool olan ama asla 'snob' olmayan, büyüklük taslamayan bir ajan o. Fakat her profesyonel gibi zaman zaman depresif olduğunun da altını çizmeliyiz.

Sean Connery'nin Bond'u, daha sabit, hatta düz, kaba sayılmayan ama kibar da olmayan, görevi başarmaya ve işini yapmaya kanalize olmuş bir İngilizken, Roger Moore, 007'ye bundan fazlasını kattı. Bond, tavrı ve konuşma şekliyle daha sempatik ve mizah yüklüydü artık. Daha az şiddet kullanıyordu. 70-80'leri temsil eden bir kimliğe büründü kısaca. Tabii ki gardırobu da dönemin koşullarına ayak uydurdu ve artık kıyafetleriyle de dikkat çeken şık bir ajan haline geldi. Bunlar ilk Bond Connery'ye eleştiri olarak da algılanmamalı. Zira Moore'un yaptığı bir anlamda dönemin zevklerini yansıtmaktı.

Timothy Dalton'un Bond'u ise, 1980'lerin ortası olmasına rağmen Connery'nin çizdiği portreye benzedi. Daha çok içen, daha az konuşan, daha kolay adam öldürebilen, fanteziden ve sürrealizmden arınmış ve hatta neredeyse monogam bir ajan. En büyük değişim ise Pierce Brosnan'ın Bond'unda oldu. Günümüz sigara karşıtı Amerikan toplumu nedeniyle, artık sigara içmeyen, pek nadir içki içen (yine de sallanmış ama karışmamış martini/votkası karşımıza çıkmıyor da değil) ve etrafındaki kadınlardan sadece biriyle beraber olan, örnek vatandaş Yeşilaycı bir James Bond. Bu yeni Bond, Fleming'in değil sadece sinemanın James Bond'u.Artık daha fazla teknoloji,daha fazla teknik destek ve tabii ki daha hızlı arabalar 007'nin emrinde.Dikkat çeken bir diğer husus da Bond'un daha uluslararası ve global sorun ve düşmanları -ve tabii ki müttefikleri- olduğu gerçeği. Aktüalitenin gerektirdiği her şey, döneminin her trendi yansıyor Bond filmlerine. Hatta ve hatta Bond kadınlarının da dönemin kadın zevkine bire bir uyduğunu da görebiliyoruz.

Bond kadınları

Bond kadınlarının filmlerdeki rolleri ve yerleri de tıpkı Bond karakteri gibi döneme uygunluk gösterdi. İlk filmde ıslak bikinisiyle deniz kıyısında dolaşan Honey Rider (Ursula Andress), soğuk ajanı kendisine aşık etti, hatta ona çok önemli görevini unutturup şarkı bile söyletti. Daha sonraki Bond'larda, özellikle Soğuk Savaş Dönemi Bond'larında, konulardaki çok ulusluluk çeşitli ülkelerden güzel kadınlara da yansıdı. Bond'un işbirliği yaptığı milletin en güzel temsilcilerinden birisinin de filme eşlik etmesi gelenek halini aldı. 'On Her Majesty's Service'de birkaç saatliğine olsa da evlenip herkesi şaşırtan Bond, eşinin öldürülmesinin ardından yine çok eşli yaşamına döndü. Özellikle Moore Bond'larında hızlı bir kadın trafiği gözlendi. Artık daha çok 'eğlencelik' halini alan Bond kadınları, zencisiyle, Japon'uyla, esmeriyle kızılıyla cool ajanın etrafında pervane oldular adeta. Sıra Timothy Dalton'a geldiğinde ise çok tartışmalar yaratan 'tek eşli' Bond çıktı sahneye. Zaten artık neredeyse 'soğuk bir ajan ve katil' imajını bürünen Dalton Bond'u için bu normal sayılabilirdi. Brosnan Bond'larında kadınlar senaryoda daha ciddi yer edinmeye başladı. Ama yine de renk ve ırk çeşitliliği korundu. Son Bond filmi için ise bir tabu yıkıldı ve 'Bond kızları asla Bond'dan çok dikkat çekemez' ilkesi tarihe karıştı. Halle Berry, 007'nin 'eğlenceliği' olmaktan uzak ve izleyicinin dikkatini vereceği bir Bond kızı portresi çiziyor.

Ursula Andress:

* İsveçli güzel, 18 Mart 1936 doğumlu
* İkinci sınıf bir sinema oyuncusuyken Bond filmiyle şöhrete kavuştu. Daha sonra verdiği cesur pozlarla döneminin seks sembollerinden biri haline geldi.
* İlk Bond filmi 'Dr. No'da canlandırdığı karakterin ismi Honey Rider idi.
* Filmde giydiği seksi mayo, son film olan Die Anather Day'de Halle Berry tarfından giyildi.

Kim Basinger * 8 Aralık 1953 doğumlu güzel yıldız, 1980'lerin seks sembollerinden biri ve hatta birçokları tarafından en güzeli olarak adlandırılıyor.
* 1983'de 'Asla Asla Deme'de karşımıza çıktı.
* Domino Petachi rolünü kariyerinin doruğundayken oynadığı için bu filmin beklenenin üzerinde gişe yapmasını sağladı.
* Artık neredeyse 50 yaşına giren yıldız daha az cüretkar, daha çok yetenek gerektiren rollerde oynuyor.

İsabella Scorupco

* 4 Haziran 1971 yılında Bialystok'da doğdu Polonyalı yıldız.
* 1995 yılında çevrilen ve en renkli Bond filmlerinden biri olarak kabul edilen 'Goldeneye'da rol aldı.
* Oynadığı Natalya Simenova rolündeki başarısıyla pekçok kişiyi şaşırttı.
* Sinemada kalıcı olmayı başardı, 1999 yapımı başarılı aksiyon filmi 'Dikey Limit'de başrollerden birini oynadı.

Teri Hatcher

*1964 doğumlu güzel kadın ününü 1989 yılında oynadığı eğlenceli komedi 'Tango ve Cash'deki Kiki rolüne borçlu.
* Bir kısmı İstanbul'da gerçekleştirilen 1997 yapımı 'Tomorrow Never Dies'da Paris Carver rolüyle çıktı 007'nin karşısına.
*Daha sonra başarılı TV dizisi 'Superman'de Clark'ın sevgilisi rolünü uzun yıllar oynadı.
*Vasat ve üstü gişe filmlerinde oynamaya devam ediyor.

Maria Grazia Cucinotta *1969 Messina doğumlu olan İtalyan güzel Bond filmiyle vitrine çıkanlardan.
*2000'li yılların Bond'u 'The world is not enough' filminde Cigar Girl rolünü oynadı.
*İtalya'da mankenlik ve modellik yapan Maria, Bond filminin sağladığı ün nedeniyle uzun süre göz önünde kaldı. Fakat daha sonra hiç bir uluslararsı yapımda rol almadı. Şu aralar sadece İtalya'da TV filmlerinde oynuyor.

Sophie Marceau

*'Twine' filminde rol alan Fransız güzel, Bond filmlerinde oynamış en ünlü kadınlardan birisi.
*17 Kasım 1969 yılında doğan Sophie, Elektra King rolünde alışılmışın altında bir süre ekranda görünmesine rağmen,filme çok büyük renk kattı.
*Genç yıldız özellikle Mel Gibson ile beraber oynadıkları 'Braveheart' filmiyle uluslararası alanda daha fazla tanınır oldu.

Denise Richards * 1971 doğumlu güzel 15 yaşından beri modellik yapıyor.
* Halle Berry'den önceki Bond kızı.
* Denise, ilk defa 'Wild things' ile sinemaya girdi.Hemen ardından 'Twine'- The World İs Not Enough-da Dr. Christmas Jones rolünü oynadı.
* Yeni çevrim 'Maymunlar Gezegeni'nde de rol alan Denise, modellik çalışmalarına şimdilik ara verdi,artık sadece sinema projelerinde yer alıyor.

Halle Berry

* Bond filmleri tarihinde Bond'un kendisinden bile öne çıkan Bond kızı. 'Die Another Day'in en büyük süksesi.
* 1968 doğumlu yıldız son yılların en çok konuşulan kadını.
* Jinx rolünü oynayacak olan siyahi yıldız ilk önce 1994 yılında çevrilen 'Flintsones', daha sonra 2000 yılının başarılı bilimkurgusu 'X-Men' ve sansasyonel politik-gerilim 'Swordfish' ile ününü pekiştirdi.
* Geçtiğimiz yıl aldığı 'Monster's Ball' filmiyle aldığı Oscar ödülü ile seksapelinin önüne dahi geçen bir prestijin sahibi oldu. Şimdi ise Ursula Andress'in efsanevi mayosunun içinde nasıl gözükeceği merak konusu.

*Bondoloji/ Bir Bakışta Bond Filmleri

Dr. No- 1962- Sean Connery : İlk film,kurgusu en güçlü Bond'lardan.En güzel Bond kızı Ursula Andress filmde göz kamaştırıyor.
From Russia With Love-1963- Sean Connery : Bir bölümü İstanbulda'da geçen bir casus kovalamacası. Suç örgütü S.P.E.C.T.R.E ortaya çıkıyor.
Goldfinger-1964- Sean Connery: Avrupa'da çıkması muhtemel bir ekonomik kaosun ve altın krizinin konu edildiği film.
Thunderball-1965- Sean Connery: Vasat bir Bond filmi,fazla ses getirmemişti ama bazı sahnelerde kullanılan çekim teknikleri görülmeye değer,zamanının özel efekt başyapıtı.
You Only Live Twice-1967-Sean Connery: 007 bu kez Japonlarla işbirliği yapıyor.Amaç dünyayı bir nükleer savaştan korumak.
On Her Majesty's Secret Service-1969- George Lazenby: Bond gerçekten aşık oluyor ve birkaç dakikilığına da olsa evleniyor. Kısa süreli bir Lazenby macerası, ama iyi Bond filmlerinden biri.
Diamonds are Forever-1971- Sean Connery: G. Afrika'da geçen bir elmas kovalamacası. Connery baskılara ve paranın gücüne dayanamayıp geri dönmüştü bu rol için.
Live And Let Die-1973- Roger Moore: Moore'lu ilk Bond filmi.Bu sefer Bond'un karşısında tarot karttları ve büyücüler de var:
The Man With The Golden Gun-1974- Roger Moore:İş başına 1 Milyon Dolar alan kiralık katil Scaramanga Bond'u öldürmeye çalışıyor. Bir baş yapıt.
The Spy Who Loved Me-1977- Roger Moore:Rusların dişi Bond'u Anya ile Bond karşı karşıya; ama bu sefer kısa süreli bir işbirliği de yaşanıyor.
Moonraker-1979- Roger Moore: Ayda geçen bir Bond filmi. Uzayda geçmesi bir durgunluk verse de iyi bir bilim kurgu.
For Your Eyes Only-1981- Roger Moore: Müstakbel Bond Pierce Brosnan'ın ilk karısı Cassandra Harris'in Bond kızı olması itiberiyle enteresan bir film. Roger Moore'un oynadığı en iyi film kabul ediliyor.
Octopussy-1983- Roger Moore: Aynı yıl vizyonu giren Never Say Never Again filminde Bond rolünü tekrar Connery oynadıysa da 'resmi' Bond filmi, 13. Bond filmi olan bu filmdi. Bond, adını temizlemeye çalışıyor.
A View To Kill-1985- Roger Moore:Moore son Bond performansını Fransız terörist ve milyarder (tanıdık bir tanım) Max Zorin karşısında sergiliyor.
The Living Daylights-1987- Timothy Dalton: İlk Timothy Dalton filmi.Hiç de romantik bir görünüşe sahip olmayan Dalton, romantik olmak için çabaladığı sahneler dışında başarılı sayılmıştı.
Licence To Kill-1989- Timothy Dalton: Benicio Del Toro'nun da yan rollerden birinde olduğu bir film. 6 yıllık 'duraklama' devrinden önceki son film. Bond,bu filmde çok fazla şiddet kullandığı için eleştirilmişti.
Goldeneye-1995- Pierce Brosnan:Bond filmi olmaksızın geçen 6 yıl sonunda yeni yüzüyle geri dönen 007, Sir Sean Connery tarafından fazla bilim-kurgu bulunmuştu.
Tomorrow Never Dies-1997- Pierce Brosnan: Artık role iyice alışan Brosnan, Connery'den sonraki en iyi Bond ünvanını bu filmle alıyor.
The World is Not Enough-1999- Pierce Brosnan: Müzikleri Garbage tarafından yapılan,çok sayıda ünlü ismin yer aldığı Bond filmi. Dünyanın bir çok değişik yerinde geçen bir macera.
Die Another Day-2002- Pierce Brosnan: Bekliyoruz.

En Çok Aranan Haberler