Ne gerek vardı ki zaten? Değil mi :) Şu an baktığımızda ne kadar gerek olduğunu anlıyor, bir saatçik öğle uykusu için evi arabayı satacak kıvama geliyoruz tabii...
Ama o zamanlar öyle değildik. Daha fazla oyun oynamalıydık, boyama kalemleriyle yaramazlıklar yapmalıydık, bahçeye çıkmalı; kaydırakları çamurlu veya kumlu ayakkabılarımızla kirletmeliydik ki kıyafetlerimiz de kirlensin. Öğretmenlerimiz bizi zorla öğle uykusuna yatırdığında da devam ediyordu içimizdeki enerji; ranza tepesindekini tekmelemeler, ranzadan aşağı tükürmeler, neler neler...
Lise hayatımız ağır sınavlara çalışmakla geçti. Derslerde hem yorgunluktan, hem de öğretmenlerin aşırı sıkıcı ders anlatmalarından dolayı ara ara uyuyakaldık. Azarlandık.
'Üniversiteye kapak at, tamamdır!' dediler, attık. Bu kez vizeler, finaller derken... E yine uykusuz kaldık? Derslerde uyuduğumuzda yoklamayı kaçırdık, profesörler başkası adına imza atılması konusunda çok dikkatli davranıyorlardı; yoklamadan gitti puanlar.
Sonra o laf evrim geçirdi tekrar: 'Diplomayı al, gerisi kolay!'. Artık saatlerce çektiğimiz trafik, ofiste yetişmeyen işlerin eve taşınması, fazla mesailer... Rezalet bir şeymiş iş hayatı. Ofis masasında, toplantılarda, toplu taşıma araçlarında uyuyakalıyoruz, e insanlık hali. Yine ayıplanıyoruz, yine azarlanıyoruz.
Güzel mi, hüzünlü mü bilemiyoruz ama; size bir haberimiz var. Bu durum her kültürde böyle değil.
Üstelik yalnızca İspanya'da da değil, tarihsel gelişiminde İspanyol kültüründen etkilenen birçok ülkede bu gelenek halâ mevcut...
Neydi siesta? Hatırlatalım: İspanya'da ve sözünü ettiğimiz diğer ülkelerde insanlar öğle saatlerinde, hattâ genelde öğle yemeğinin hemen ardından kısa bir süre 'kestiriyorlar'. Bu kısa uykular, günün sıcaklığına ve yenen yemeğin ağırlığına göre 2 veya 3 saatleri bile bulabiliyor. Son yapılan araştırmalarda İspanyol vatandaşlarında siesta yapanların oranının %7 kadar düşerek %40'lara gerilediği gözlemlense de; %40 da hiç fena oran değil!
Siestanın bir de çok sağlıklı bir tarafı var: İnsanları yüksek tansiyon ve kalp krizi riskinden koruyor. Peki bu alışkanlık neden bizim ülkemize gelmiyor?
Yani ne yazık ki, ''kültürümüzde yok'' :(
1980'lerde Japonya'ya ilk seyahatinde insanların iş ve eğlence aktiviteleriyle dolu dolu, hızlı bir hayat yaşadığını gözlemleyen BBC Future yazarı, insanların normal saatlerde uykuya pek de vakit bulamadığını farketmiş. Uykuya vakit kalmıyor oluşu bir yandan şikayet sebebi oluyormuş tabii.
Tezat değil mi?
Brigitte Steger de öyle düşünmüş olmalı ki, doktora tezini 'uyku ve kültür' üzerine yazmış. Ortaya çıkan sonuçlar hakikaten ilginç. Uyku saatlerimiz, atalarımızın karanlık çöktüğünde uyumalarından, bu alışkanlığın genden gene, kültürden kültüre aktarılmasından ibaret değil. Japon ve Çin kültürlerinde alimler ve samuraylar, geceleri uykularını bölüp çalıştıkları için takdir edilirlermiş; aynı şekilde Konfüçyüsçülük ve Budizm aşırı erken kalkmanın erdem olarak görülmesini sağlamış.
Hem uyuyamıyorlar, hem de bununla gurur duyuyorlar yani...
Yalnızca normal görülen saatlerde uyumuyorlar, yoksa boş bulundukları her anda, her koşulda ve her mekanda rahatlıkla uyuyabiliyor Japonlar. Üstelik kimse de bir şey demiyor! Çünkü İnemuri, Japon kültürünün bir parçası.
İnemuri, Japonya'da uyumak eylemi olarak sayılmıyor. Kelimenin Çince kaynağı aslında tüm durumu açıklar cinsten: İnemuri, Çince'de hem 'uyumak', hem de 'orada olmak' anlamına geliyor :) Yani sosyal ortamı bozmadığınız sürece herhangi bir yerde kısa bir uykuya dalabiliyorsunuz. Hattâ toplantı huzurunu kaçırmadığınız sürece toplantıda bile uyuklayabiliyorsunuz, HERKES DE BUNU NORMAL KARŞILIYOR!
Çünkü toplantılarda uyuyakaldığınızda, bu istemsiz davranışınız 'çok çalışmaktan bitap düştü, buna rağmen kalkıp toplantıya teşrif etme çabasını gösterdi.' şeklinde algılanıyor. Yani bir de üstüne övgü alıyorsunuz :)
Muhteşem bir kültür... Değil mi ama?
Üstelik bizdekiyle aynı durum! İş yüzünden uykusuz kalmak ve ne yapıp edip toplantıya yetişmek? Bizim hayatımızda da aynı şekilde işlemiyor mu bu rutin?
Acilen inemuri hakkını ve kültürünü kazanmalıyız. Kalbimiz için, tansiyonumuz için...
---
Kaynaklar: BBC.com, Telegraph.co.uk, Wikipedia.org