DİYARBAKIR - Irak hükümetinin Irak'ın kuzey bölgesini kimyasal silahla vurmasının ardından Türkiye'ye göç edip Türk vatandaşlığına geçen ve 1988 yılında Antalya'da askerlik görevini yaparken gizemli bir şekilde ortadan kaybolan Mehmet kılıç isimli vatandaşın eşinden Ergenekon davası kapsamında yargılanan emekli Albay Arif Doğan ile ilgili şok bir suçlama ile dava açıldı.
Diyarbakır'da avukatlık görevini yürüten Tahil Elçi aracılığı ile açılan dava kapsamında Safiye Kılıç eşinin o dönem güney doğu bölgesinde görev yapan Jitem komutanlarından Arif Doğan ve Cem Ersever tarafından eşinin vatani görevini yaptığı Antalya'da ki birliğinden alınarak Saddam rejmine bağlı güçlere 100 bin dolar karşılığında Habur Sınır Kapısında satıldığı ve eşinin Saddam rejmi tarafından idam edildiği iddasın da bulundu.
Avukat Tahil Elçi müvekkilinin iddaları doğrultusunda Antalya, silopi ve Ergenekon davasını yürüten özel görevli Cmhuriyet Baş Savcılığına'da baş vuruda bulunarak iddialarının Ergenekon davası kapsamına alınması istediğini söyledi. Mehmet Kılıçın Halepçe katliyamı öncesinde Irak'ta peşmerge Komutanı olduğunu, Halepçe'ye yapılan saldırı sonrası Türkiy'ye sığınarak Türk vatandaşı olduğunu ve Antalya'da askerlik görevini yaptığı sırada ortadan kaybolduğunu belirten Elçi "Mehmet Kılıç, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Antalya'da askeri görevini yapan bir vatandaş. O tarihte Jitem'in Komutanlarının talimatıyla Silopi'den bazı görevliler Antalya'ya gidiyorlar ve Kılıç'ı komutanlarından istiyorlar. Kılıç'ı götüreceğiz bir daha geri getirmeyeceğiz, infaz edeceğiz diyiyorlar. Bunun üzerine Alay Komutanı Tugay Komutanı ile görüşüyor diyiyorki ne yapalım? Tugay komutanı beyana göre talimak veriyor ve bunu çarşı iznine çıkarın öyle alsınlar diyiyor. Bunun üzerine ertesi gün Mehmet Kılıç'ı birliğinin nizamiye kapısından alıp ellerini arkadan bağlayarak Silopi'ye götürerek ve burada Jitem Komutanlarından Ahmet Cem Ersever tarafından 100 bin dolar karışılığında Irak makamlarına satılıyor, iddia bu. Mehmet Kılıç'ın Orak'ta zaho'da yaşayan eşi Safiye Kılıç, bana başvurdu ve eşinin akibetinin ortaya çıkarılması amacıyla Türkiye'den adli makamlara gerekli başvuruları yapmamı istedi. Yeni bir iddia değil bu aslında yeni bir beyan değil aslında daha önce 1997 yıllarında yıllarca Jiteml içinde faaliyet yürütmüş, Cem Ersever ile birlikte çeşitli faaliyetler yapmış Hacı Hasan ismindeki İbrahim Babat ismindeki kişi tüm bunları o tarihte Susurluk araştırma komisyonu üyelerine anlatmış. Olayın ana hatları bu. Mehmet Kılıç, Yıllarca KDP'nin peymerge komutanlığını yapmış yine Mesut Barzani yönetimine çok yakın bir isim ve önemli görevler üstlenmiş, askeri bir sorumlu Mehmet Kılıç bu nedenle Saddam Rajimi tarafından çok sıkı aranan bir kişi. Halepçe katliamından sonra ailesi ile birlikte binlerce Irak vatandaşı gibi oda Türkiye'ye göç etmek zorunda kalıyor ve Beytüşebap'ta ki akrabalarının yanına yerleşiyor. Kılıç evli bir insan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir insan. Askerlik görevini ve vatani görevini yapmak üzere Antalya'ya gidiyor ve Antalya'da vatani görevini yaparken Hacı Hasan isimli Jitem üyesi nin anlatımına göre Jitem Komutanları olan Arif Doğan ve Ahmet Cem Erseverin talimatı ile zorla alınıp 100 bin dolar karşılığında Baaz rejimi yetkililerine teslim ediyorlar" dedi.
BU DAVA ERGENEKON DAVASI İLE BİRLEŞTİRİLMELİ
Avukat Tahir Elçi, bu olayın Ergenekon soruşturması ile birleştirilmesi gerektiğini belirterek "Ben olayda sorumlulukları olan bütün görevlilere saptanarak ortaya çıkarılması amacıyla Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı ve aynı zamanda Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Özel Cumhuriyet Başsavcısına da başvurdum. Hacı Hasan isilmi Jitem görevlisi bu kaçırma olayını bir askerin askeri birliğinden zorla alınıp Irak makamlarına teslim etme eylemini Jitem'in faaliteyleri çerzevesinde gerçekleştiğini ve Jitem'in bir faaliyeti olarak gerçekleştirdiklerini söylüyor. Elimizdeki belgelere göre yıllardır Diyarbakır'da süren ve Diyarbakır'da Jitem davası olarak bilinen çok sayıdaki bilgi ve belgeye baktığımızda Jitem ile Ergenekon arasında tam bir örgütsel bağlantının olduğunu saptamamız mümkün. Dolayısı ile ben bu eylemin sorumlusu olarak Jitem Komutanları ile aynı kişiler olan Ergenekon soruşturması ile bağlantı olduğunu düşünüyorum. Dolayısı ile aynı zamanda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gerekli başvuruları yaptım" şeklinde konuştu.
ŞEMDİNLİ DAVASI SANIKLARINDAN ALİ KAYA'YA EŞİMİ ÖLDÜRÜP BENİ ZORLA AJAN YAPMAK İSTEDİ SUÇLAMASI Eşinin Jitem tarafından kaçırılıp öldürüldüğünü iddia eden Nesibe Haran isimli vatandaş Şemdinli sanıklarından Assubay Ali Kaya'nın eşinin kaçırılmasından 2 yıl sonra kendisini ajanlık yapmaya zorladığını iddia etti.
1994 yılında eşi İhsan Haran'ı kaçırıldığını ve 2 yıl boyunca eşinden haber alamadıklarını anlatan Nesibe Haran isimli vatandaş eşinin kaçırılmasından 2 yıl sonra Ali Kaya isimli kişinin kendisini polis görevlisi olarak tanıtıp eşinin yanlış yol seçtiği için öldürüldüğünü kendisinin doğru yolu seçerek ajanlık yapmasını istediğini söyledi. Ali Kaya'nın teklifin red ettikten sonra Ali Kaya'yı hiç görmediğini ta ki Şemdinli'de yaşanan olaylarla birlikte Ali Kaya'yı gazete ve televizyonlarda görerek tanıdığını söyledi.
Nesibe Haran, "Gitmediğimiz hiç bir yer kalmadı, bir sonuç alamadık, nereye başvurduysak öyle biri elimizde yok dediler. 2 yıl sonra 1994 sonunda eşim yakalandı. 1997'de sabah biri bana seslendi, sen kimsin dedim bana ben Ali Kaya dedi. Bende senin kim olduğunu bilmiyorum kendini tanıtana kadar seninle konuşmayacağım dedim. Orda kendini polis olarak tanıttı. O zaman ben Jitem'in ne olduğunu bilmiyorum, kimdir, nedir bilmezdim, ne olsa Emniyeten, polis'ten bilirdik. Bana eşin varmı diye sordu, bende evet var dedim. Bana boşuna bekleme gelmeyecek dedi. Ben nerden biliyorsun diye sorduğumda ise, ben biliyorum işte boşuna beklemeyin gelmeyecek. Bende biliyorum gelmeyecek ama öldürdüler mi, bir yere mi attılar, hapiste mi onu bileyim sadece. Benim başımdan geçenleri tek tek bana anlattı, son olarak bize yardımcı ol dedi. Ben o dönem temizlik işi yapıyordum evlerde, bana yazık sana sen temizliğe gidiyorsun, gitme bu işi bırak gel bize yardım et sen ne istersen, paramı, lüks arabamı, lüks dairemi, çocuklarını özel okulda okutacağız, ne istiyorsan yapacağız, yeterki bize yardım et. Yani ajanlık yap dediler. Ben ne bu işi yaparım nede kimsenin günahına girerim, kimin üzerine iftira atayım, ben kabul etmem öyle şeyleri. Ben kabul etmedim, hemen yanımızda nehir vardı, Ali Kaya'ya hemen şu nehirde kafamı kesseniz bile ben kabul etmem dedim. Oda bana kimsenin kafasını kesmiyoruz dedi. Bende niye benim eşimin kafasını kestiniz dedim, o da bana o yanlış yol seçti, Nesibe sen iyi yol seçeceksin dedi ve bende kabul etmeyeceğimi söyledim" dedi.
Nesibe Haran, eşi olan İhsan Haran'ın en azından, eşinin ölümü, sağmı, ölüyse bile eşinin en azından mezarının nerde olduğunu bilmek istediğini söyledi.