Dünya Kadınlar Günü öncesinde 5. Kadın Emeği Buluşması organizasyonuna katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Hatice Güngör isimli bir kadın işçinin mektubunun salonda okunduğu sırada gözyaşlarına hakim olamadı.
Güngör mektubunda şunları söyledi:
"Sayın Cumhurbaşkanım sizi çok seviyor ve çok değer veriyoruz. Mektubumdaki duamı tekrar etmek istiyorum. Allah'ım Cumhurbaşkanımıza hayırlı, uzun ömür ver. Hizmetlerini tamamlamasını nasip et. Ülkemizin, insanlığın ve İslam aleminin ona ihtiyacı var. Şayet buna ömrü vefa etmeyecekse ve benim ömrüm var ise Rabbim lütfen benim ömrümü ona ver. Ömrüm size annenizin ak sütü gibi helal olsun.
Benim iki tane yavrum var. Onlara herkes annelik yapabilir ama güzel yurduma, İslam'a, insanlığa herkes güzel hizmet edemez. Çok şükür hayalim gerçek oldu. Allahıma şükürler olsun ki mektubumu Rabbim sizlere doğrudan okumamı nasip etti."
MEKTUBUN ARDINDAN ERDOĞAN KÜRSÜYE GEÇTİ
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Eşitlik adı altında kadınların her türlü sömürüye açık hale getirilmesine inanıyorum ki en başta kadınlarımız karşı çıkacaktır.
* Bizim kültürümüzde kişiler cinsiyetleriyle değil insanlıklarıyla değerlendirilirler.
* Kadına insan sıfatıyla yaklaşılan bir yerde onu korumak için başka hiçbir şey yapmaya gerek yoktur. Asıl olan kadının insan sıfatıyla kabul edilmesidir. İşte kitabımız Kuranı Kerim, bir suresini nereye ayırmış? Kadına, Nisa Sursi ile...
* Çocuk doğurduğu için mükafatlandırılmalıdır. Annelerin ayaklarının altında cennet vardır. İnsanoğlu kendi bekası için kadına hak ettiği değeri vermelidir. Bizim inancımızda cennet annelerin ayaklarının altındadır. Onun için annelerin ayaklarının altı öpülür. Ben öptüm. Siz de öpün…
* Kadına haksızlık eden bütün insanlığa haksızlık etmiş olur.
* Bizim medeniyetimizde emek kutsaldır, bunun için çalışanın hakkının teri kurumadan verilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan ahilik teşkilatı çok özgün ve önemli bir kurumdur. Vakıf müessesi de emeğin korunmasında yardımcıdır.
* Dünyadaki sendikal mücadelenin tarihine bakıldığında sistemin çıkar çatışması üzerine kurulduğu görülür. Bilhassa çalışma hayatında kadınlarım emeklerinin korunması gerekir. Geçtiğimiz 14 yılda kadınların haklarının korunmasında pek çok düzenleme yaptık. Başbakanlığım döneminde kadın istihdamının yayınlanmasında bir genelge hazırladık.
* Kız çocuklarının okullaşma oranlarının artırılmasında kat ettiğimize inanıyorum. Eşimle haydi kızlar okula kampanyasını başlattık. 2007'de yüzde 87 olan kız çocuklarının okullaşma oranı geçtiğimiz yıl yüzde 96 ya çıktı. Şartlıeğitim yardımıyla hiçbir ailenin kız çocuuklarını eğitimden mahrum bırakmasına izin vermedik. Benzer bir gelişmeyi kadınların siyasete atılmaları konusunda da görüyoruz. 2002 meclisinde yüzde 4 bile olmayan bu oran 1 Kasım seçimlerinde kurulan mecliste yüzde 15 civarındadır. 2 kadın valimiz, 32 kadın büyükelçimiz var. Zaman içinde buralarda da ilerleme sağlayacağımıza inanıyorum.
* Kadına şiddet insanlığa ihanettir diyerek, bu projeye bizde eşimle dahil bizzat katıldık.
* Başında örtü varsa kadın değil, başında örtü yoksa kadın değildir. Bu kabul edilebilir mi? Yıllarca bu ülkede bu yapıldı. Örtü var diye üniveristeye, devlet dairelerine almadılar. İşte bunu hamd olsun biz değiştirdik. İnsan olduğu için değerli, giyiminden kuşamından dolayı değil.
* Bunların kadını örgürleştirmek, kadına kendi ideolojilerini benimsetmek, köle yapmak istiyorlar. Bunlar aslında nesillerimizi hedef alıyorlar.
" TERÖR ÖRGÜTLERİ AYNI KAYNAKTAN BESLENİYOR"
* Bugün topla tüfekten daha tehlikeli bir şekilde nesillerimiz hedef alınıyor. Gençlerimizi sadece dünyevi zevklerin peşinde koşmaya yönelten bu araçlara dikkat etmeliyiz. Terör örgütleri aynı kaynaklardan besleniyor. Bu operasyonlar ülkemizin neresi olursa olsun bölücü terör örgütü bu terörü estirdiği sürece durmayacaktır. Huzur yakalayacağımız güne kadar durmayacaktır. Bu ülkede parlementoya girip de hala parlementoda terör estirenlere karşı atılması gereken adımların diğer partiler tarafından atılmasını istiyorum.
MÜLTECİLER
BM Güvenlik Konseyi görevini yapmıyor, 191 ülke 5 ülkenin dudağımnın arasına sıkışmış. İşte Suriye'de, Irak'ta yapılanlar. Şu anda 3 milyon insan ülkemde, 10 milyar dolar harcadık, bunlar faturalı. Bir taraftan mülteciler gelmesin diyorlar, biz göndermiyoruz ki, denizden geliyorlar ve bir kısmı ölüyor. Biz 100 bine yakın mülteciyi kurtardık, diğerleri şişleyerek ölümüne neden oldu. Farkımız bu biz insana böyle bakıyoruz.
Bölücü terör örgütü de, DAEŞ de, paralel devlet yapılanması da aynı kaynaktan besleniyor. Bu operasyonlar güneydoğudaki, doğudaki bölücü terör örgütü, bu terörü estirdiği sürece durmayacaktır. Huzuru yakalayacağımız ana kadar devam edecektir.
Özgürlük mücadelesi insanların öldürülmesiyle gelmez. Bütün bunların bedeli silahla parlamentoya girmek değildir. Bunlara anayasanın amir hükmü ortadadır, bunun gereğini yaparız. Geldin, girdin parlamentoya demokratik şekilde mücadeleni ver. Sözle ver, kalemle ver. Ama silahla dersen kusura bakma. Bu millete şöyle de yaparım, böyle de yaparım anlayışını dayatanlar hem kadınlarımızın hem de halkımızın düşmanıdırlar.
Kadını bir fert olarak güçlendirecek adımları hep birlikte atabiliriz. İnanın bana böylesi çok daha etkili olacaktır. Eğer Batı'da gerçek anlamda kadın mücadele olsaydı, bugün Suriye'de binlerce kadınların hayatının kaybedilmesine böyle sessiz kalınmazdı. Neden Esed'in katlettiği kadınları ve masum çocukları görmezden geliyorlar. Rusya'nın bombardıman ettiği Bayırbucak Türkmenleri, oradaki Arapları, kardeşlerimizi niçin görmezden geliyorlar?