HABER

Kadının adı mezar taşında!

Türkiye, dünya kadınlar gününe ‘’Kadına şiddet kabusu’’ ile giriyor. 2002’de 66 olan kadın cinayeti sayısı, 2009’da 953’e yükseldi. Bu yılın ilk iki ayında ise 20 kadın öldürüldü.

Kadının adı mezar taşında!
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bugün tüm dünyada kadın haklarından, onların ne kadar fedakâr, cefakâr ve kutsal olduğundan bahsediliyor. Emekçi kadınların hakları, sözde de olsa teslim edilmeye çalışılıyor, kadınların hak ettikleri hayatı yaşayabilmeleri için planlar yapılıyor, projeler geliştiriliyor.
[** **](http://aktuel.mynet.com/galeri/yasam/unlu-oyunculara-dayak-sheddeathe-hayir/7114/182770/sayfa/1/)
Türkiye’de yaşayan kadınların durumu ise biraz farklı. Onların önemli bir kısmına göre kadın olmak, şiddetle, acıyla, tacizle, tecavüzle ve ölümle iç içe yaşamak demek. Onlar kadın olarak doğdukları için kendilerini şanssız hissediyorlar. Öyle ki geçtiğimiz günlerde A&G tarafından Diyarbakır'da bin 802 kadınla yapılan bir araştırmada, eşinden şiddet gören 100 kadından 52'si dünyaya yeniden gelse, kadın olmak istemediğini söylüyor. Aynı araştırmaya göre, eşinden fiziksel şiddet gören her 100 kadından 39'u aynı zamanda cinsel şiddete de maruz kalıyor.
Resmi veriler, Türkiye’deki kadın cinayetlerinin yedi yılda yüzde 1400 arttığını gösteriyor. 2002’den 2009’a kadar öldürülen kadınların sayısı 953. 2010 ve 2011 rakamları bu sayıya dahil değil. Yine istatistiklere göre Türkiye’de her 10 kadından dördü şiddet görüyor.
**BİR YILDA 76 KADIN TECAVÜZE, 45 KADIN TACİZE MARUZ KALDI**
İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin ‘Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2010 yılı Kadınların Yaşam Haklarına Yönelik İhlaller Raporu’na göre bölgede bir yıl içerisinde 72 kadın cinayete kurban gitti, 113 kadın da intihar etmek suretiyle yaşamına son verdi.
Bölgede 2010 yılında 73 kadının intihar teşebbüsünde bulunduğunu belirten İHD Merkez Yürütme Kurulu Üyesi ve Diyarbakır Şubesi Yöneticisi Reyhan Bataray, “Kadınlara yönelik taciz ve tecavüz olayları da gündemdeki yerini koruyor. 2010’da 76 kadın tecavüze, 45 kadın da tacize maruz kalmıştır. 18 kadının ölümü kuşkulu bulunurken, 13 kadın namus cinayetinde yaşamını yitirdi. Aile içi şiddete uğrayan kadınlardan 25'i hayatını kaybetti, 95'i ise yaralı olarak kurtuldu" diyor.
**18 YAŞINDAN KÜÇÜK KIZ ÇOCUKLARI DA ÖLDÜRÜDÜ**
Bataray, eşi, aile üyeleri veya sevgilisi tarafından öldürülen kadınların birçoğunun defalarca yargı ve ilgili mercilere başvurup yardım talebinde bulunmalarına rağmen hiçbir önlem alınmadan, şikâyetçi oldukları kişilerin yanına geri gönderildiklerini söylüyor.
Şiddete uğrayan veya öldürülen kadınların içinde 18 yaşın altındaki kız çocukları da bulunuyor. Bataray, "2010 yılı içerisinde bölgemizde öldürülen 72 kadından 10'u 18 yaşın altındaki kız çocukları. İntihar eden kadınlardan 28'i, intihar teşebbüsünde bulunanlardan da 10'u 18 yaşın altındaki kız çocukları. 18 yaşından küçük kız çocuklarının yaşadığı tecavüz, taciz ve şiddet oranları da ciddi boyutlarda. Kadınların sosyal ve siyasal yaşamda aktif rol almalarının toplumsal barışı geliştireceğini düşünüyoruz" diye konuşuyor.
**KADINLARIN YÜZDE 42’Sİ FİZİKSEL VE CİNSEL ŞİDDET GÖRÜYOR**
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün ‘Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’na göre, Türkiye’de kadınların yüzde 41.9’u fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor. Yüzde 49.9’la en fazla şiddete maruz kalan kadınlar ‘düşük gelir’ grubundan oluşuyor. Şiddet, yüksek gelir düzeyinde de azımsanmayacak oranda: Yüzde 28.7.
Eğitimi olmayan ya da ilköğretimini bitirmemiş kadınların yüzde 55.8’i şiddet mağduruyken, lise ve üzeri eğitim alan kadınlardan şiddet görenlerin oranı yüzde 27.2. Türkiye genelinde yaşadığı şiddeti kimseye anlatamayan kadın oranı yüzde 48.5. Düşük gelir düzeyinde bu oran yüzde 54.1, yüksek gelir düzeyindeyse yüzde 37.5. Türkiye genelinde ‘ekonomik şiddete’ uğrayan kadın oranı yüzde 23.4. Erkeklerin ‘işten çıkmaya neden olma veya çalışmaya engel olma’ oranı düşük gelir seviyesindeki kadınlarda yüzde 21.5 iken, yüksek gelir düzeyindeki kadınlarda neredeyse aynı: Yüzde 21.2.
Şiddet yaşamış kadınların yüzde 33.7’si ‘hayatına son vermeyi düşündüğünü’ söylüyor. Düşük ve yüksek gelir grubunda bu fikri aklından geçiren kadın oranı ise yüzde 34.6. Eğitimsiz kadınların yüzde 34.1’i, eğitimlilerinse yüzde 37.6’sı intihar etmeyi düşünmüş.
_**Türkiye’de son 8 yılda kadın cinayetlerinin sayısı şöyle:**_
_**2002: 66**_
_**2003: 83**_
_**2004: 164**_
_**2005: 317**_
_**2006: 663**_
_**2007: 1011**_
_**2008: 806**_
_**2009: 953**_
![]()
**SİMGE CİNAYETLER**
**5 ŞUBAT:** Tekirdağ’da Aziz Çetinkaya, başkasıyla birlikte olduğu gerekçesiyle eski eşi Songül Elçi’yi; Şanlıurfa’da Kadir Çakmak ayrılmak üzere olduğu eşi Remziye Çakmak’ı öldürdü.
**7 ŞUBAT:** İstanbul Bahçelievler’de Mustafa Akkuş, ayrı yaşadığı eşi Sakine Akkuş’u ‘Geri dön’ çağrısını kabul etmediği gerekçesiyle sokak ortasında öldürdü.
**9 ŞUBAT:** İstanbul Ümraniye’de Arzu Yıldırım’ı ayrıldığı sevgilisi Mustafa Çilingir sokak ortasında silahla vurarak öldürdü.
**11 ŞUBAT:** Kayseri Kocasinan’da Yaşar Gedik, kendisini işten çıkaran eski patronu Alper Yıldırım’ın eşi Ayla Yıldırım’ı bıçaklayarak öldürdü.
**13 ŞUBAT:** Şanlıurfa’da Abdurrahman Aktaş, kocasına açtığı boşanma davasından vazgeçen kızı Gülhan Alkan’ı av tüfeğiyle vurdu.
**15 ŞUBAT:** İstanbul Ataşehir’de Salih Erdem, beş yıldır ayrı yaşadığı eşi Saliha’yı kendisini aldattığı iddiasıyla öldürdü.
**20 ŞUBAT:** İzmit Gebze’de Çiğdem Karakuş’u, kocası aldattığı gerekçesiyle pompalı tüfekle başına ateş ederek öldürdü.
**21 ŞUBAT:** Eskişehir’de Metin Tan iki yıl önce kendisini terk eden eski nişanlısı Münise Sever’i pompalı tüfekle öldürdü.
**22 ŞUBAT:** Adana’da Vedat Yılmaz, ayrılmak üzere olduğu eşi Özlem Yılmaz’ı boğazını keserek öldürdü.

BOŞANMAK İSTEDİLER DİYE...

**23 ŞUBAT:** Adana’da Süleyman Dağlı, boşanma davası açan eşi Semiha’yı boşanmaktan vazgeçmediği için pompalı tüfekle öldürdü.
**23 ŞUBAT:** İstanbul Üsküdar’da iki çocuk annesi Arzu Odabaş’ı, ayrı yaşadığı eşi Mustafa Odabaş 6 kurşunla öldürdü.
**26 ŞUBAT:** İstanbul Maltepe’de Tarık E. birlikte yaşadığı Şehri Filiz’i cadde ortasında bıçaklayarak öldürdü.
**28 ŞUBAT:** İstanbul’dan Antalya’ya giden Ömer Dilek, ayrı yaşadığı eşi Tuğba Dilek’i silahla vurarak öldürdü.
**1 MART:** Mersin’de 19 yaşındaki Hatice Fırat, ağabeyi tarafından, aile meclisi kararıyla öldürüldü.
**2 MART:** Bartın’da Nilgün Usta, sevgilisi Ahmet Unutur tarafından öldürüldü.

**KADINI META OLARAK GÖREN ANLAYIŞIN UZANTISI**
**Prof. Dr. Kemal Arıkan, Psikiyatrist**
“Türkiye’deki kadın cinayetleri, bir tarafıyla sosyolojik, bir tarafıyla psikolojik bir olaydır. Sosyolojik açıdan bakarsak, bu cinayetleri işleyen erkekler kadını bir meta olarak görüyor. Erkek, ‘Bu benim malımdır, başkası kullanamaz’ diyor. Saldırganlığın bir nedeni buradan kaynaklanıyor. Ne yazık ki geçmişten bu yana alışılagelmiş böyle bir anlayış, bir zihniyet var. Bu alışkanlığı sürdüren erkekler bu tür olayların yaşanmasına neden oluyor.
**OLAYIN KÖKÜ, ERKEĞİN ANNESİYLE İLİŞKİSİNE DAYANIYOR**
Bir de olayın psikolojik yönü var: Erkekler, ne yazık ki kadınlarla ilişkilerinde, anneleriyle ilişkilerinden gelen bir problem yaşıyorlar, yani bu anlayışın kökü annelerine dayanıyor. Erkeklerin kafalarında çözümlenmemiş bir karmaşa var. Erkek her şeye sahip olmak istiyor ama olamıyor, sürekli kadın üzerinde ağırlığını koymak, dominant olmak istiyor. Kadınlara yönelik cinayetlere işte bu karmaşanın yansıması olarak bakmak lazım.
**YARGI DA ERKEĞİ KAYIRAN SİSTEMDE ÇALIŞIYOR**
Bunlar, normal ve sağlıklı insanlar değildir. Bunun psikolojideki adı antisosyal kişilik bozukluğu, yani psikopatik kişiliktir. Burada aslında erkek, bir başka erkekle yarışıyor. Kadını tam anlamıyla sahiplenmek istiyor, bir başka erkek veya onun varlığına dair geliştirdiği düşünce, antisosyal kişilik ![](https://imgrosetta.mynet.com.tr/file/1457536/640xauto.jpg)bozukluğu olan erkeği harekete geçiriyor. Başka bir erkeğin varlığını veya düşüncesini yok etmeye gücü yetmediği zaman şiddetini, gücünün yeteceği yere, kadına çeviriyor ve onu yok ediyor. Zayıf gördüğünü ezme, yok etme olayıdır bu. Bu kişilerde paranoid etkiler de söz konusu ama antisosyal kişilik bozukluğu ön plana çıkıyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek için cezaların ağırlaştırılması ve caydırıcı olması gerekiyor. Değerler yeniden sorgulanmalı, çünkü Türkiye’de yargı da erkeği kayıran bir sistem içinde işliyor."
**ERKEĞE, KADININ CEZALANDIRILMASI GEREKTİĞİ ÖĞRETİLİYOR**
**Prof. Dr. Bengi Semerci, Psikiyatrist**
"Bu cinayetleri tek başlık altında toplamak çok doğru değil ama genel olarak erkeğin kadına uyguladığı şiddet olarak ele aldığımız zaman, toplumsal olarak erkeğe öğretilenler, yanlış namus, ahlak ve erkeğin fiziksel olarak kadına şiddet uygulayabilir konumda bulunması ortak payda olarak değerlendirilebilir. Doğduğu andan itibaren erkeğe yüklenen, ‘kadını korumak, sahiplenmek, kontrol etmek’ gibi görevler, erkeğin kadını sahip olduğu bir meta olarak görmesine katkıda bulunmaktadır. Toplumsal olarak kadına biçilen görev ise iyi ev kadını olmak, söz dinlemek, eşe sadakat ve itaat olunca, kendine göre bu davranışlardan sapma olduğu durumlarda, kadının ‘cezalandırılması gerektiği’ erkeğin öğretisi oluyor.
**ŞİDDETE YÖNELMEDE ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU ETKİLİ**
Toplumsal baskı ve öğretiler nedeni ile olan cinayetleri ayırırsak (töre gibi), erkeğin neden daha çok şiddet gösterdiği, çok sayıda araştırmanın konusu olmuştur. Saldırgan yani şiddet uygulayan aile bireylerinin büyük oranda erkek oluşu ve bu saldırgan davranışların ilerleyen yaşla birlikte azalmaya başlaması, erkeklik hormonlarının şiddette etkili olduğunu düşündürmektedir. Sorumsuz, tepkici ve düşüncesiz hareket etme, vicdansızca ve suç niteliğinde davranışlar gösterme ve bunlardan hoşlanma biçimindeki tutumların görüldüğü antisosyal kişilik bozuklukları da şiddetin biyolojik nedenlerindendir.
**TOPLUMSAL KÜLTÜRÜ DEĞİŞTİRMEK GEREKİR**
Cinayetlerin önüne geçilmesinde erken dönem ve kısa vadede sosyal destek kurumlarının ve güvenliğin sağlanmasının önemi çok büyüktür. Cezaların caydırıcılığı yeterli değildir. Asıl önemli olan toplumsal kültürü değiştirmektir ki bu, zaman isteyen bir süreçtir. Ama bir yerden başlanması gerekiyor. Kadın ve erkek tanımları ile görev tanımları belirlenerek, yeni bir toplumsal bilinç yaratılması gerektiği düşüncesindeyim."
**TOPLUM BASKISI EN ÖNEMLİ SEBEPLERDEN BİRİ**
**Ferahim Yeşilyurt, Psikolog**
"Erkek egemen bir toplumda yaşıyoruz. Erkekler özellikle de feodal kültürün etkisini yoğun biçimde hissederek büyüyen erkekler, kadınları daha çok kontrol etmek istiyor. Kendi kontrolü dışına çıktığında da yok etmeye çalışıyor. Töre ve namus kavramları kadın cinayetlerinin en önemli nedeni olarak görülüyor. Toplum baskısı ise görünmeyen bir sebep. Toplumda özellikle de belirli kesimlerde ‘namusunu temizlemeyen kişiye’ selam bile verilmeyebiliyor. İşte bu toplumsal baskı cinayete yönelmede çok önemli rol oynuyor.
**ŞİŞİRİLMİŞ ERKEK EGOSUNUN SONUCU**
Az gelişmişlik ve dijital düşünce yapısı da bu sonuca götüren önemli bir etken. Erkek egosu o denli şişiriliyor ki ona ‘hayır’ diyen kişi, onu yetersiz görmüş olarak kabul ediliyor. Erkek, yetersizliğini azaltma yolları aramak yerine suçu karşı tarafta arayınca böyle bir sonuca gidiyor. Diğer taraftan dijital düşüncede 1 ve 0’lar vardır. Yani ya bir şey ya da o şeyin tam tersi vardır, arası yoktur. Bu tür cinayetlere yönelen kişiliklerin en önemli özelliklerinden biri de empati eksikliğidir.
**![](https://imgrosetta.mynet.com.tr/file/438149/640xauto.jpg)KIRILGANLIK KADINA, SALDIRGANLIK ERKEĞE…**
Şiddetin daha çok erkekler tarafından gösterilmesinin çeşitli nedenleri var. Bunlardan biri erkeklerin, öfke duygularını daha rahat sergileyebilecek şekilde yetiştirilmiş olmaları. Toplum kültüründe çocukluktan itibaren öfke erkeğe yakışan ama kıza yakışmayan bir duygu olarak benimsetiliyor. Kadının kızgınlığını ve öfkesine göstermesi hep yasaklanmaya çalışılıyor. Kırılganlık kadına, saldırganlık ise erkeğe özgü duygular olarak öğretiliyor.
**EKONOMİK VE SOSYAL SORUNLAR DERİNLEŞTİKÇE ŞİDDET ARTAR**
Bir ülkedeki siyasal, ekonomik ve toplumsal alandaki sorunların derinleşmesi, şiddetin artmasına neden olur. Ekonomik ve sosyal sorunlar kıskacında etkili çözümler üretemeyen ve yoğun çaresizlik yaşayan kişilerin şiddete başvurmaları daha kolay olur. Diğer taraftan ülkemizde psikiyatrik sorunlarda da ciddi bir artış görülüyor. Psikolojik sorun yaşayan kişilerin yeterince belirlenememesi ve uygun tedaviyi alamaması da şiddet olaylarındaki artışın nedenleri arasında sayılabilir.” (NTV)

En Çok Aranan Haberler