Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu, yaptığı açıklamada, düzenli ve korunmasız cinsel birliktelik yaşayan bir çiftin bir yıl sonunda gebeliğe ulaşamamasına “primer infertilite” (birincil kısırlık), daha önce bir bebeğe sahip olmalarına rağmen ikinci gebeliğin gerçekleşmemesine ise “sekonder infertilite” (ikincil kısırlık) adı verildiğini söyledi.
Sekonder infertilitenin en başta gelen sebebinin, hem erkek hem de kadında ilerleyen yaş durumu olduğunu bildiren Şatıroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnsanoğlunu işleyen bir mekanizma olarak ele alırsak, bu mekanizmada zaman içinde bazı aksamalar, bozukluklar oluşması doğaldır. Her makinenin bir miadı, arıza yapmadan düzgün bir çalışma süresi olduğu gibi insan üreme sisteminde de zamanla aksamalar meydana gelebilir. Sekonder infertilite, çoğu zaman kadının yumurtalık rezervine bağlı olarak ya da erkeğin sperm sayısı ve kalitesindeki bozulmadan dolayı meydana gelir.”
İlk çocuğa sahip olan çiftlerin genellikle ikinciyi yapmakta aceleci davranmadığını kaydeden Şatıroğlu, birincil kısırlıkta olduğu gibi, ikincil kısırlıkta da bir yıllık korunmasız cinsel birliktelik sonucunda bir gebeliğin oluşmaması durumunun söz konusu olduğunu bildirdi.
Toplumda “Kısırlığın çoğunlukla kadına bağlı sebeplerden oluştuğu” gibi yanlış bir ön yargının olduğuna işaret eden Şatıroğlu, erkek kaynaklı infertilite yüzdesinin hiç de hafife alınacak boyutlar olmadığını vurguladı.
Özellikle yaşa, strese ve sigara kullanımına bağlı olarak sperm sayısı ve kalitesinde ciddi düşüşler yaşandığını belirten Şatıroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazen en başından beri bu tür bir soruna sahip erkek tesadüfen bebek sahibi olabiliyor. Fakat ikinci bebek isteği gündeme geldiğinde aradan geçen zamanla birlikte spermlerin durumu daha da kötüleştiği için doğal yollarla çocuk sahibi olmak zorlaşıyor. Aynı durum kadın için de söz konusu olabiliyor. Kadınlar belli bir yumurtalık rezervine sahiptir. İşte bu yumurtalık rezervi kimi zaman vaktinden önce tükenir ve kadın doğurganlık özelliğini kaybeder. Bunun dışında kadının üreme organlarında meydana gelebilecek aksaklıklar da gebeliğe engel teşkil edebilir.”
Bunların başında, “endometrium” denilen rahim içi dokusunun rahim dışında konumlanmasıyla meydana gelen bir rahatsızlık olan “endometriozis”in geldiğini bildiren Şatıroğlu, şu bilgileri aktardı:
“Endometriozis, kadının yumurta kalitesinin bozulmasına sebep olabildiği gibi, tüpleri tıkayarak gebeliğe de engel olabilmektedir. Aynı şekilde yumurtalıklarda oluşan çeşitli kistik yapılar, rahimde oluşan polip ya da miyomlar da gebeliği engellemektedir. Bir diğer sebep ise kadında oluşabilecek tiroit bezi rahatsızlıklarıdır. Tiroit hormonundaki düzensizlik gebe kalmayı engellediği gibi oluşan gebelikte de düşük ihtimalini yükseltmekte ve risk oluşturmaktadır.”
Birincil ve ikincil kısırlık belirtilerinin benzeştiğini, ancak ikincil kısırlığın en büyük tetikleyicisinin ilerleyen yaş olduğunu belirten Şatıroğlu, “35 yaş üstü anne adaylarında yumurtalık rezervi belli bir düşüşe geçtiği için ikinci bir çocuk isteği olan çiftlerin ellerini çabuk tutmasında fayda vardır. Doğal yollarla ikinci çocuklarına sahip olamayan çiftler için durum, birincil kısırlık teşhisiyle tedavi gören çiftlerden çok farklı olmayacaktır. Annede yumurta, babada da sağlıklı sperm bulunduğu sürece yine yumurtlama tedavisinden tüp bebek tedavisine kadar uzanan çeşitli tedavi seçenekleriyle çocuk sahibi olmalarına çalışılır” diye konuştu.