HABER

Kadınlar gerçekten eşitlik istiyor mu?

Kadınlar gerçekten eşitlik istiyor mu? Bu soru kadınların kendisine sorması gereken bir soru çünkü gerçekten birçok kadın tam manasıyla bir eşitlik istemiyor.

Kadınlar gerçekten eşitlik istiyor mu?

Çeviri: Mustafa Cem Dönmez / Mynet Haber

Feminist kadın hareketleri, kadınların toplum içerisinde daha zayıf konumda olduğunu ve erkek egemen toplumun kadınlara karşı olduğunu, kadınların da erkeklerle aynı eşit koşullara ve faydalara sahip olması gerektiğini öne sürüyor. Ancak modern batı toplumlarında kadınlar zaten erkeklerle birçok eşit hakka hatta bazı durumlarda erkeklerden daha fazlasına sahip. Örneğin; bir buluşmada kadınların çoğu hesabın yarısını ödemeyi kabul etmez, birçok kadın kirli ve tehlikeli işlerde çalışmak istemiyor, kadınların çoğu ücretsiz korumalık yapmaz veya evin içindeki tıkırtıya ilk bakan olmak istemez. Çünkü erkeklerin hemen hemen hepsi bu işleri yapıyor, hem de her gün ve bir teşekkür bile beklemeden. Bunları yapıyorlar çünkü toplumdaki rolleri o yönde çizilmiş ve bütün bu işler onların bir görevi olarak görülüyor.

Bir kadın ve erkek aynı işi yaptığı için aynı ücretleri almalı mı? Kesinlikle. Fakat bu ücret farkı tartışması büyük ihtimalle temelsiz bilgiler ve yanlış anlaşılmalar üzerinde dönüyor. Baktığımızda erkekler daha uzun saatler çalışıyor ve kadınların seçmek istemediği tehlikeli uzmanlık alanlarını tercih ediyor. Örneğin tıp okulundan mezun olan kadınlar daha çok pediatri gibi alanlarda uzmanlaşırken kalp cerrahisi veya beyin cerrahisi gibi daha riskli, daha çok sorumluluk gerektiren ve daha çok ilgi isteyen alanları genelde tercih etmiyorlar. Bunun sonucunda da daha az para kazanıyorlar.

Enstitüler, kadınların bu alanlarda daha çok görünür olması için birçok çalışma yapıyor ancak rakamlar istedikleri şekilde yükselmiyor. Bunun sebebi ise kadınlar bu işleri yapmak zorunda değil ve yapmıyorlar. Bu tip alanlardaki cinsiyet ayrışması genelde kadınların kendi istediği mesleği seçebildiği toplumlarda görülüyor. Örneğin; Türkiye’de ve Rusya’da, Almanya veya Kanada’dakinden daha fazla kadın bilim insanı var.

Uzun süren çalışmalar kadınların daha çok anlamlı ve kendilerine özgü işlerde çalışmaya eğilimli olduğunu ortaya koyuyor. Psikolog Susan Pinker’da kitabı ‘The Sexual Paradox’ (Cinsellik İkilemi)’ta bu konuyu ele alıyor. Kitapta şöyle deniyor:

"Bir farklılık yaratmak ya da bir topluluğa ait hissetmek gibi içe dönük başarılar genelde maddi kazanç sağlamak veya toplumsal statü kazanmak gibi dışa dönük başarıların tam karşıtıdır. Kadınlar genelde işlerinde içe dönük başarılarla kendini motive eder. Bulgulara göre kadınların içe dönük başarıya yönelik işlerde çalışma oranı eğitim seviyeleri yükseldikçe artıyor. Yüksek eğitim almış kadınlar ayrıca daha çok yarı zamanlı işlerle ilgileniyor."

Bununla birlikte erkekler çocukları olduğu zaman kadınlara göre daha az izin kullanabiliyor, bu da onlara daha fazla iş deneyimi sağlıyor ve böylelikle potansiyel kazançları daha yüksek oluyor. "Erkek Gücü Miti" (The Myth of Men Power) kitabında yazar Warren Farrel, bir kadının bebeği olması durumunda üç seçeneği olduğunu söylüyor:

1- Tam zamanlı çalışabilir.

2- Tam zamanlı evde kalabilir.

3- Yarı zamanlı çalışabilir.

Tamamen aynı durumda ise erkeğin şu şekilde üç seçeneği bulunuyor:

1- Tam zamanlı çalışabilir.

2- Tam zamanlı çalışabilir.

3- Tam zamanlı çalışabilir ve duruma göre fazla mesai yapabilir.

Farrel, ‘Baba ve Çocuğun Tekrar Bir Araya Gelmesi’ (Father and Child Reunion) kitabında ise şöyle diyor:

"Kadınlar, duygusal bir alan sağlıyor, sevgiyle akraba bir alan, erkekler ise bir finansal alan sağlıyor ki bu alan erkekleri amaçlarından uzaklaştırıyor. Yani ailesini destekleme ve onlara sevgi gösterme amacından uzaklaştırıyor. Erkekler ailelerini, ailelerinden uzaklaşarak destekleyebiliyor, kadınlar ise ailenin içinde kalarak ailelerini destekliyor. Geleneksel olarak kadının ailedeki rolü kadına duygusal bir avantaj sağlıyor."

Peki kadınların eşleriyle duygusal avantajlarını mı paylaşması gerekiyor finansal baskıları mı?

Bu konu, ücret farklılıkları konusu tartışılırken genellikle gözden kaçan bir etmen. Eğer erkekler daha çok para kazandıran güçlü işleri tercih etmezse, kadınların daha çok para kazanabileceği söyleniyor. Erkeklerin tamamının bu durumu kabul etmesi durumunda bile, bu durumun gerçekleşebilmesi için kadınların tamamının gerçek manasıyla bir eşitliği istemesi gerekiyor. Baktığımızda birçok kadın hala kocasının kendisinden daha fazla para kazanması gerektiğini düşünüyor. Böylece erkek işe zaman ayırırken, kadın evde çocuklarına daha fazla vakit ayırabiliyor.

Kadınlar neden hepsine sahip değil? kitabında Anne-Marie Slaughter, erkeklerin kadınların gösterdiği kadar bir fedakârlık göstermesine gerek olmadığını söylüyor. Bu durumda erkekler de en az kadınlar kadar ailelerinin yanında olabilir ve kadınlar yüksek profilli işlerde zamanlarını harcarken eşlerinin evde çocuklarla ilgilendiğini bildikleri için içleri rahat olur.

Bu kitabından sonra çıkan ‘Bitmemiş İş’ (Unfinished Bussines) kitabında ise şöyle diyor: "Kadınlar, daha çok ilgilenen ve bu işte muhteşem olmak gibi kültürel rollerle de karşı karşıya kalıyor. Hatta 21. Yüzyılda bile birçok kadın çocuklarının bakımını profesyonel yaşamından üstte tutuyor."

Peki, kim kime baskı kuruyor?

Görünüşe göre ‘erkek olmak’ demek; ailesinin yanında olma isteğine rağmen fedakârlık göstererek, ailesine fayda sağlamak için daha çok çalışmak yerine işini ailesinin önüne koyan bir insan olmak demek. Ortalama bir erkek, ortalama bir kadına göre daha fazla para kazanıyor. Buna rağmen kadınlar, vakitlerini iş gücüne katılmak yerine çocuklarına ayırarak daha çok sevgi ile ödüllendiriliyor.

Birçok kadın çocuklarına bakıcı tutmayı düşünürse, iş gücüne daha fazla katılabilir ve daha uzun saatler çalışarak iş deneyimlerini arttırabilirler. Fakat bu durum tam olarak gerçekleştirilebilecek bir seçim olmayabilir. Hatta, ebeveynlik ödeneğinin en fazla olduğu İsveç gibi bir ülkede bile kadınlar, erkeklere göre dört kat daha fazla iş izni kullanmayı tercih ediyor.

Eşitlik konusunda kaygı uyandıran bir diğer konu da geleneksel olarak çizilmiş maskülen ve feminen cinsiyet rollerinin aile yaşantısını nasıl etkilediği. Bu soru, kadınların evde daha çok vakit harcayan bir erkeği, işte daha çok vakit geçiren bir erkeğe tercih edip etmeyeceklerini düşündürüyor. Şimdiye kadar görünen o ki "Beta erkek" denilen evde daha çok vakit geçiren erkek tipi kadınların canını sıkıyor. Örneğin psikolog Lori Gottlieb araştırmasında, boşanma oranının, erkeğin %60 daha fazla çalıştığı ve kadının %60 daha fazla ev işi yaptığı ailelerde daha az olduğunu söylüyor.

Bir diğer deyişle, eşit haklar herkes için eşit sonuçlar doğurmak zorunda değil. Ekonomik anlamda eşitlik ve sosyal kodlara uygun olmayan tarzda bir, kadın erkek arası benzerlik durumu, cinsel olarak cazibe yaratmayabiliyor. Bir erkek olmak ve evde daha çok vakit geçirmek, alfa erkek özelliklerine göre çok da değer gören bir durum değil ki yapılan araştırmaya göre kadınların çoğu alfa erkeklere ilgi duyuyor. Hatta eğitim seviyesi yüksek olan kadınlar bile daha olgun ve varlıklı erkeklere ilgi duyuyor.

Erkekler, kadınların kendisinden beklediğini yapmak ve duygusal ödülüne razı olmak zorunda.

Konuyla ilgili popüler kültürden bir örnek vermek gerekirse, ünlü fantastik roman serisi Harry Potter’da babası da tıpkı annesi gibi bebek Harry’yi kurtarmak için kendini feda etmesine rağmen bütün övgüler anne Lilly Potter’a gidiyor. Kehanete göre o gün doğan Harry’nin yaşamına mal olacağını düşünen karanlık büyücü Lord Voldemort, bebek Harry’yi öldürmek için evlerine geliyor. Baba James Potter, Lilly ve Harry’yi korumak için direnirken Voldemort tarafından katlediliyor, anne Lilly Potter ise Harry’yi korurken katlediliyor. Annenin kendini feda etmesi sonucunda Voldemort Harry’yi öldürmek isterken lanet ters tepiyor ve Voldemort’a geri dönüyor. Burada verilen birinci mesaj; sevgi nefretten daha büyüktür. İkinci mesaj ise bir annenin sevgisi, babanın sevgisinden daha üstündür.

İkinci mesaj ise öyle gömülü ki kimse görmüyor. James ve Lily’nin yaptığı seçimler aynı sonuca götürüyor fakat Lily’nin fedakârlığı daha çok öne çıkıyor. Bu da kadının fedakârlığının yanında erkeğin niyetinin ikinci planda kaldığı birçok durumdan sadece birini oluşturuyor.

Erkek çocuklarının öğrendiği şey, eğer her şeye dahil olmak istiyorlarsa finansal açıdan önemli rol oynamaları gerektiği. Düşük kazanca sahip erkeklerin daha az şansla çekici bir partner bulma olasılıkları var ve bulsalar bile boşanma ihtimalleri yüksek. Yani hayatın içinde yer almak istiyorlarsa kazançlarının iyi olması gerekiyor.

Buna ek olarak erkek çocuklarının yanlış yargıya vardığı bir diğer şey ise evde çocuklarına bakan babalar hakkında. Yakın zamanda yapılan bir ankete göre insanların %51’i annenin evde kalıp çocuklara bakmasının daha iyi olacağını düşünürken aynı şeyi babalar için düşünen insanlar sadece %8’i oluşturuyor.

Belki de bu nedenle kadınlar erkeklere göre daha yüksek bir üniversite mezuniyet oranına sahip olmasına rağmen, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında eğitim gören erkeklerin oranı daha yüksek.

Kadınlar ve erkeklerin farklı seçimler yapmasının en temel nedeni, farklı tercihlerinin olması. Örneğin erkekler yapay maddelerle çalışmayı daha çok tercih ederken kadınlar daha çok organik maddelerle çalışmayı tercih ediyor. Ayrıca matematk yeteneği olan kadınlar matematik yeteneği olan erkeklere göre daha çok sözel yeteneklere sahip oluyor ki bu da kadınlara daha geniş bir çalışma alanı sunuyor.

Kadınlar ve erkekler arasındaki farklılığın bir diğer sebebi ise, erkeklerin kendi masraflarını kendileri karşılamak zorunda olması. 1970'lerden 1990'lara kadar erkek çocuklarına eğitim konusunda verilen destek daha fazlayken, 2000'lerde bu durum tersine dönüyor.

Şu anda ebeveynler kız çocuklarına, erkek çocuklarına oranla %25 daha fazla eğitim harcaması yapıyor. Ek olarak, akademik veya sportif birçok burs programı tüm cinsiyetler ve tüm ırklar için ortak olarak sunulmasına rağmen kadınlar bu burslardan erkeklere oranla daha fazla yararlanabiliyor. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nin burs bulma ve başvuru yapma konusunda en popüler sitesi olan www.scholarship.com sitesinde burs alan kadınların sayısı burs alan erkeklerden 4 kat daha fazla.

Kadınların sağlıklı yaşam konusunda da erkeklere oranla avantajları var. Dünyanın her yerinde kadınlar erkeklere göre daha uzun yaşıyor. Meme kanseri teşhisi konulan kadınlara nispeten prostat kanseri tanısı konulan erkeklerin sayısı daha fazla olmasına rağmen meme kanseri araştırmalarına devlet tarafından ayrılan bütçe, prostat kanserine ayrılan bütçeden nerdeyse iki katı daha fazla. Erkekler, en çok görülen 15 ölüm sebebinde daha çok yer kaplıyor. En büyük farklar ise kalp hastalıkları, intihar ve ölümcül iş kazalarında görülüyor. Tehlikeli işlerde çalışan erkek oranı çok daha fazla. Amerika Birleşik Devletleri’nde iş kazasına bağlı ölümlerin %92’lik bir kısmını erkekler oluşturuyor. ()

Kadınlar, erkeklere oranla daha fazla intihara eğitimli olmasına rağmen intihar eden erkeklerin sayısı, intihar eden kadınların dört katını oluşturuyor. Aslında son 15 yıl içinde erkekler intiharlarının neredeyse yarım milyonu önlenebilir nitelikte olarak görünüyor. () ABD’de hemen hemen aynı oranda erkeğin, AIDS nedeniyle de öldüğü görülüyor. Bunların yanında evsiz erkek sayısının da kadın evsiz sayısından bir hayli fazla olduğu görülüyor. ABD’de evsiz insan sayısının çoğunluğunu ise erkek savaş gazileri oluşturuyor.

Bir diğer deyişle toplum içerisindeki birçok erkek tamamıyla görünmez. Eğer erkekler sistemin içerisinde kendisine bir şekilde yer bulamıyorsa, sistem bu erkekleri tamamen unutuyor. _Ataerkil toplum, erkeklere de pek fazla önem vermiyor.

_ Psikolog Roy Baumister’ın da dediği gibi

"Görünen o ki kültürler için en doğru yol erkeklerin birbirleriyle saygı görmek için ve diğer ödüller için adil olmayan bir düzende mücadele etmesi. Erkekler toplum değerlerine göre hareket etmek ve ortaya bir şeyler koymak zorunda kalıyor. Sıradan bir erkeğin en büyük sorunu özgüvensiz olmak ve bu büyük bir kaygı yaratıyor. Fakat bu özgüvensizlik sistem açısından gayet kullanışlı bir durum."

Sonuç olarak; kadınlar gerçekten eşitlik istiyorsa erkekler için hayatın nasıl olduğunu da sorgulamalı. Çünkü erkeğin toplumsal rolü kısıtlı kalmaya devam ettiği sürece kadının toplumsal rolü de kısıtlı kalmaya devam edecek. Eğer gerçek manasıyla bir eşitlikten söz edeceksek, sadece eşit haklardan değil aynı zamanda eşit sorumluluklardan da bahsedebilmeliyiz. Bu konuyla ilgili biyolojik farklılıklar ve toplumsal roller çerçevesinde dürüst bir şekilde konuşabilmeliyiz. Bunları yapmadığımız sürece kendimizi bu konuyla ilgili kısır bir döngünün içerisinde bulmaya devam edeceğiz.

Kaynak: Do Women Really Want Equality?

En Çok Aranan Haberler