Kütahya - Kadınların, özellikle kriz dönemlerinde, işlerini kaybetme korkusuyla cinsel tacize boyun eğerek sineye çektikleri ve yasal yollara başvurmadıkları bildirildi.
Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Bilecik İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Aydemir, cinsel tacizin, cinsiyete dayalı bir ayrımcılık olduğuna işaret ederek, istenmeyen cinsel talepler ile istihdam edilme, yükseltilme ve diğer çalışma haklarının ilişkilendirilmeye çalışıldığını söyledi.
Aydemir, araştırmalara göre en çok dullar olmak üzere bunun yanında genç, geçici olarak çalışan, azınlıklara mensup ve özürlü kadınlar ile homoseksüeller ve genç erkeklerin cinsel tacize maruz kaldığını vurguladı.
Cinsel tacizi artıran birçok sebep olduğuna değinen Aydemir, şöyle devam etti.
"Kadın ve erkekler arasındaki eşit olmayan güç farklılıkları, hızlı kentleşme, kırsal ve kentsel değerlerin çatışması cinsel tacizi artırmaktadır. Mağdurların toplumca suçlu olarak görülmesi, tacizci yerine taciz edilen kadınların suçlu olarak gösterilmesi, dışlanması, işyerinden uzaklaştırılması, başka işyerlerine de alınmaması bir diğer
faktör olarak görülüyor. Bunun yanı sıra eğitimsizlik ve bilinçsizliğin de bir diğer faktör olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle kriz zamanlarında kadınlar işlerini kaybetme korkusuyla cinsel tacize boyun eğme, sineye çekme ve yasal yollara başvurmama eylemi gösteriyorlar."
Aydemir, Türkiye'de bu konuda sınırlı sayıda bulunan araştırmaların genellikle sağlık sektörü üzerinde yoğunlaştığını belirterek, şöyle konuştu.
"Buna göre hemşirelik okulu öğrencilerini kapsayan bir araştırmada, yüzde 53'ünün cinsel tacize maruz kaldığı görülmüş. Ankara'da hemşireler üzerinde yapılan bir araştırmada ise yüzde 75'inin cinsel tacize maruz kaldığı ortaya çıkmış. İki önemli hastanede yine hemşirelerin önemli bir kısmının cinsel tacize uğradığı
görülmüş. Bir başka araştırmada da sekreterlerin önemli bir kısmına yönetici ve iş arkadaşları tarafından cinsel tacizde bulunduğu
saptanmış."