İşte Monica ve Sophie'nin sıcak temasları...
Monica ile Sophie Costes Oteli'nin Çin salonunda laklak ediyor . Seyahatlerden, film setlerinden, reklam çekimlerinden bahsediyorlar. "Bak sen, bugün mücevherlerini takmışsın" diyor Sophie. "Bunlar Vincent'ın hediyesi" yanıtını veriyor Monica. Hemen göz kırparak "Anladım" mesajını veriyor Sophie. Bazen gülerek bazen susarak sürdürüyorlar muhabbeti. Belli ki, yolları bu kadar yıl sonra aynı filmde kesişince iyi anlaşmış, iki kafadar olmuşlar. Ortaya bir birliktelik değil, adeta bir kaynaşma çıkmış.
İkinizi sinemada ilk kez bir araya getiren bu projeyi nasıl anlatırsınız?
MB- Dünyanın en kolay filmi değildi ama insanları derinden etkileyeceğini düşünüyorum. Hepimizin içinde intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir çocuk vardır.
SM- Aslında, en öncelikli korkularımız üzerine bir gerilim bu. Ürkütücü bir baba figürü, bukalemun gibi değişen anneler. Ailedeki ilişkiler üzerine kurulu bir film olunca irkiliyorsunuz.
İşte Monica ve Sophie'nin sıcak temasları...
Bu film sizde hangi duyguları uyandırdı?
MB- Filmi ilk kez izlediğimde ben farkına varmadan göz yaşlarım nehir gibi akıyordu. Artık eminim ki, yetişkinler istemeden de olsa çocuklarına kötülük yapabiliyor.
SM- Geri Dönme, insanda terk edilme, sevgisizlik, yolunu kaybetme duyguları uyandırıyor. Hani çocukken kendinize gizli gizli "Ya onlar gerçek annem babam değilse" diye sorarsınız ya, işte filmin yönetmeni Marina De Van bu endişeleri beyazperdeye çok iyi taşıdı.
Birlikte çalışmaktan çok zevk almışsınız gibi gözüküyor...
MB- Sophie ile birlikte çalışma fikrini çok sevdim. Ben Sophie'ye hayranım, o da bana hayran. Onu heyecan verici buluyorum.
SM- Birlikte çalışmanın harika bir fikir olduğunu düşündüm. Ama ikimiz de o her role bürünebilen bukalemun aktrislerden değiliz. Bu yüzden ilk başta Monica'ya nasıl dönüşeceğimi tahayyül edememiştim.
Özel efektler sayesinde yüzleriniz iç içe geçince kendinizi tanıyabildiniz mi?
MB- Sophie'nin profilden gözüküp psikiyatrıyla konuştuğu sahnede, bazı yüz çizgilerimin ona karıştığını görebiliyorum. Ama onun yüzü benimkine dönüşürken, hiçbir şey tanıdık gelmiyor bana.
SM- Bu dönüşümü çok sevdim. Çekimlerden önce ikimizin yüzünden parçaları karıştırıp fotomontajlar yapmıştık. Her kombinasyonda ortaya üçüncü bir yüz çıkıyordu; yönetmenimiz Marina'nın yüzü.
İşte Monica ve Sophie'nin sıcak temasları...
Peki, bu kadar iyi anlaşmanızı nasıl açıklayacaksınız?
MB- Bu aşk gibi bir şey. Erkek olsaydım, Sophie'nin cazibesine kapılıp giderdim. Filmde kendimi hep ona doğru uçuyor gibi hissettim.
SM- Monica haklı, aramızda doğal bir simya oluştu. Bir de tabii ilişkimiz güven üzerine kurulu.
Birbirinize çırılçıplak sarılarak verdiğiniz pozlardaki rahatlığınızı da buna mı borçlusunuz?
MB- Ben şehveti tam İtalyan usulü yaşıyorum, vücudumu özgür bırakıyorum. Sophie'de ise başlangıçta bir çekingenlik vardı. Karşılıklı güvenle bunu aştık. İlk
anda vücutlar doğal bir şekilde tek bir vücut gibi kenetlendi. Ama bu pozu başka aktrislerle verebileceğimi zannetmiyorum.
SM- Çıplak Monica'ya sarıldığımı anlattığımda çevremdekilerin gözleri faltaşı gibi açıldı. Bence aramızdaki yakınlık da bu fotoğraf çekiminden sonra oluştu. Çıplaklık sadece fiziksel olmaz, bazen kendinizi süssüz göstermek istersiniz. Tıpkı derede çıplak yüzen çocuklar gibi...
Fakat burada göğüs göğüsesiniz...
MB- İki kadın için böyle bir duruş, erkeklere göre daha kolay ve daha doğal oluyor. Biz tensel ilişkide çok daha rahatız.
SM- Eğer tam güvenim yoksa ne bir kadınla ne bir erkekle böyle bir tensel ilişkiye girebilirim. Çok kucaklayıcı ve rahatlatıcı biri olduğu için Monica bana yardım etti.
İşte Monica ve Sophie'nin sıcak temasları...
Buradan bir şehvet doğdu mu?
MB- Belki kabul etmiyor ama Sophie şehvetli bir kadın. İlk kez görüştüğümüzde ve filmden konuştuğumuzda, ağzını seyretmekten kendimi alamadım. Kontrol edemediği çok güçlü bir şehveti var.
Sanki küçük yaşlarda bu şehvetini göstermesi yasaklanmış gibi duruyor.
SM- Bakın kendim hakkında neler öğreniyorum. Boşuna değil; Monica şehvet psikolojisi doktoru! (Gülüşmeler)
İkiniz de ergenliğinizi pek yaşayamadınız değil mi?
MB- Henüz 14 yaşımdayken bir kadın vücuduna sahiptim. Ergenliği pek göremedim... Kendimi hiç küçük hissetmedim. 16 yaşında mankendim.
SM- Bence sen 13 yaşında bile bu hayata hazırdın değil mi?
MB- Elbette. Hep bir yetişkin hayatı sürmek istiyordum. 19'umda artık özgürdüm. 30'uma geldiğimde gerçek bir kadındım.
Bu erken olgunluk da ortak bir noktanız olmalı...
SM- Hayata çabucak girme, bağımsızlığımı kazanma ihtiyacı duydum hep. Bu da sanırım 12 yaşında iş aramaya başlamamdan kaynaklanıyor.
MB- O yaşta iş mi aradın?
SM- Evet, bu sebeple sinemaya girdim. Sonunda da sinema beni buldu.
MB- Vücudum 14'ümde şimdiki şeklini almıştı, çok mutluydum çünkü sonunda bir kadın olmuştum.
SM- Bense bir kadından çok yetişkin olmaya hazırdım. Kadınlık konusu benim için biraz daha zordu. Ailede erkeklerin arasında büyüdüm. Kadınlığımı başkalarının bakışları sayesinde keşfettim. "Bunu giy, bu daha seksi" deyip durdular. Bana kalsa çok sade giyinirdim.
MB- Aslında, farkında değilsin ama çok kadınsı ve seksisin.
SM- Belki. Ama hayatta ve sinemada hastalık derecesinde edepli biriyim.
İşte Monica ve Sophie'nin sıcak temasları...
Hayatınızdaki erkekler filmi seyretti mi?
SM- Henüz değil.
MB- Vincent (Cassel) internette fragmanları gördü, filmi seyretmeyi çok istediğini söyledi.