Nöronlar gün boyu çalışırlarken, adenozin olarak adlandırılan bir nörokimyasal vücudunuzda artış gösterir. Sinir sistemi vücudun adenozin seviyelerini denetlemek için özel reseptörler kullanır. Gün ilerledikçe, bu reseptörlerden daha fazla adenozin geçer ve bu da sizi uykulu yapar. Gece uykunuzun gelmesinin nedenlerinden biri de budur.
Adenozin ile aynı boyut ve şekildedir ve siz sabah kahvenizi yudumlarken, adenozin reseptörleri kafein ile adenozin arasındaki farkı anlayamaz. Diğer bir deyişle, kafein, A1 reseptörüne bağlanır.
Kafein bu reseptörlere demirlediğinde, vücudunuzun adenozin moleküllerinin çoğu bu reseptörlere giremez. Kafein bir nevi trafik sıkışıklığı yaratır. Tüm bu adenozinlerin bloke olmasıyla, kafein sizi yorgun hissetmekten alıkoyar.
Adenozin reseptörleri tıkanmış durumdayken, dopamin ve glutamat gibi nörotransmitterler avantaj sağlar. Dopamin seviyeleriniz artış gösterir, bu da sizde hafif bir enerji etkisi yaratır. Bir bakıma, kafein kapıdaki bir fedai gibidir. Daha uyarıcı molekülleri partiye alırken yorgun moleküllerin girişini engeller.
Kafein size çok fazla ihtiyaç duyulan o sabah enerjisini verebilir, ama aynı zamanda sert bir düşüşe de yol açabilir. Beynin A1 reseptörlerinin yarısını bloke etmek için yaklaşık dört bardak kahve gerekir. Bu kadar çok reseptör tıkanmışken, vücudunuzda bulunan adenozinin gidecek yeri yoktur.
Vücudunuzun bu büyük orandaki adenozin akışını işlemesi uzun bir zaman alır.
Bu sizi daha önce hissettiğinizden daha halsiz hissettirir.