Meme kanserinin her 8 kadından birinde görüldüğünün altını çizen Acıbadem Kayseri Hastanesi doktorlarından Rabia Özarslan, en çok risk altında bulunanların; adet görmüş, menopoza geç girmiş, menopozdan sonra hormon kullanmış, uzun süre doğum hapı kullanmış ayırca yüksek ağırlıkta olan kadınlar olduğunu vurguladı. Meme kanserinden korunmak için dikkat edilmesi gerekenleri sıralayan Özarslan, "Meme kanseri artık her 8 kadının birinde var, kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden birisidir. Erkeklerde de nadir de olsa bu kanser türüne rastlıyoruz ama en çok risk altında olan meme kanseri grubu adet görmüş kadınlar, menopoza geç girmiş kadınlar, menopozdan sonra hormon kullanmış kadınlar, uzun süre doğum hapı kullanmış kadınlar ayırca ağırlığını koruyamamış yüksek ağırlıkta olan kadınlar, kötü beslenmiş, alkol kullanmış, uzun süre sigara içmiş kadınlar risk grubundadır. Peki bundan sonrası için nasıl korunabiliriz veya beslenmemiz nasıl olmalı?
Tabi ki sağlıklı az ve sık beslenmeyle her konuda olduğu gibi bu konuda da yine aynı idealimizi korumakla birlikte düşük yağ içerikli besinleri tercih etmeli, yine şeker oranı yüksek besinleri tercih etmemeliyiz. Fakat bunun yanı sıra bazı besinler var biz bunlara koruyucu özellikle kanser hastalıkların da ama meme kanseri hastalıklarında daha da koruyucu nitelikte olan yiyecekler var. Bunlardan en çok göze çarpan fitoöstrojenlerdir. Bunlar soya içeren ürünler veya keten tohumu en çok tartışmaya neden olan ürünlerden biridir. Mesela soya ürününde fitoöstrojen izoflavon şeklinde bulunuyor, östrojen şeklinde vücuda girdikten sonra davranan bitkisel bir maddedir. Östrojen gibi davrandığı için de menopozdan sonraki kadınlarda koruyucu nitelik taşıyor olabilir. Fakat bir hatırlatma yapmak istiyorum, meme kanseri tanısı almış özellikle bu hormon reseptörü tanısı almış hastalarımızda soya ürünleri ya da soya ekstratı veya yüksek soya maddesi içeren besinleri düzenli bir şekilde kullanımı önerilmemektedir. Çünkü biz bunları hastalıktan korunmak amaçlı anlatıyoruz, bu hastalığa yakalandıktan sonra doktorumuza danışmamız gerekiyor tüketeceksek.
Keten tohumu da yine fitöostrojendir, bu da ninan içerir ninan östrojen gibi davranır vücuda girdikten sonra ama keten tohumunun bir güzel tarafı var ki omega yağ 3 asidi içeriyor. Bu omega yağ 3 asidi de yine koruyucu nitelik taşıyor. Bizim meme kanserinden bunun da tüketimi hormon reseptörü pozitif kanser tanısı almış hastalarımızda düzenli tüketimi önerilmemektedir. Doktorumuza danışmadan tüketmiyoruz. Bunların dışında antioksidan içeriği yüksek besinlerimiz vardır, bunlar C vitamini içeren meyvelerimiz, D vitamini içerenler, K vitamini içerenler selenyum rizvatörleri vardır. Bunlar antioksidan olarak görev aldığı için vücutta koruyucu özelliktedirler. Tabi kemik sağlımızı korumamız için D vitamini yüksek, yani güneş enerjisinden faydalanmamız gerekiyor. Bu da bize şunu akla getiriyor; günlük güneşten faydalanmak amaçlı 30 dakika haftanın 6 günü yapılan yürüyüşlerde aynı zaman da fiziksel aktivitemizi artıracağından dolayı yine bizi kanserden koruyucu etken gösterebilir. Bunların dışında sebze meyveler çeşitli ve rengarenk olmalı. Her renkli sebzeler kendisine o rengi veren pigmentin koruyuculuğu vardır. Koruyucu bir maddedir. O yüzden de vücuda alınırken de bir gün içerisinde ortalama bir kişinin 5 tane sebze, meyve grubu içeren şekilde yemesi lazım. Her öğünde salata tüketen ve bu salatayı renkli yapan kişiler için zaten 3 porsiyon sebze tüketmiş olacaktır. Günde 2 porsiyon da meyve tüketmesi o kişinin sağlıklı beslenmesi için yeterli olacaktır" dedi.
"Kahvenin koruyucu özelliği olabilir"
Kahvenin meme kanserinden koruyucu özellik taşıyabileceğini de aktaran Özarslan, "Bunların dışında kahveden de bahsetmek istiyorum. Kahve de çok tartışmalı bir konu. Kahvenin insülin direncini iyileştirici bir etkisi var. Bu yüzden de yüksek kilodan bizi koruyacağı sebebiyle belki kilo kontrolünden dolayı meme kanserinden koruyucu bir özellik taşıyabilir. Meme kanserinde zaten en çok risk faktörlerinden biri yüksek kilolu kadınlar. Tekrar yağ ağırlığını kilo altına almak oldukça önemli. Yine bahsedeceğimiz özellikli besinlerden biri yağlar. Yüksek yağ içerikli besinler önermiyoruz, özellikle sıvı yağlar tereyağları, hayvansal kaynaklı kuyruk yağları gibi bunları önermiyoruz. Ama omega 3 yağ asidi içeren balık yağı gibi yağları öneriyoruz ve tüketimini istiyoruz. Bitkisel yağların bu salt kabuklu çerezler dediğimiz o gruptan gelen yağların da yine o vücutta oldukça önemli katkısı olduğunu bildiğimiz için yine koruyucu nitelik taşımaktadır" ifadelerini kullandı.
Beslenmeye de dikkat edilmesi gerektiğini söyleyen Dr. Rabia Özarslan, "Her zaman, her yerde doğal beslenin diyorum ama ben bunu diyemeyeceğim. Çünkü şu anda doğal beslenmemiz mümkün değil. O yüzden de gezen tavuk yumurtası bulamayacağınız için herkes organik beslenemez. O yüzden de organik beslenmek yerine besinlerin zararlı etkilerinden korunma yolu seçelim. Mutlaka fiziksel aktivite yapıp bol bol su içelim. Bunu yaptığımız takdirde en azından vücuttaki toksit etkiyi azaltmış oluruz" diye konuştu.