HABER

Kainatın 10 gizemi

Kainatın 10 gizemi

Evren...Her gün üzerinde nefes alıp verdiğimiz minicik dünya ile uzayın ve zamanın sonsuz büyüklüğü arasındaki inanılmaz gizemi kavrayabilmek insanoğlunun en eski uğraşlarından biri.

Her ne kadar evrenin muazzam doluluğunun sırrını hiç keşfedemeyeceğimizi bilsek de, bu bizi evrenin gizeminin cevabını aramaktan alıkoyamadı. Önce din sonra felsefe, insan aklını meşgul etti.

Hiç bir zaman evrenin özündeki sırrı tam olarak anlayamayacak da olsak en azından onun çok kompleks bir yapıya sahip olduğu gerçeğini biliyoruz. İşte size kainatınn 10 gizemi...


En merak edilen konulardan biri. Acaba evrende dünya dışında da düşünebilen canlılar var mı? Bu konuda bilimadamlarının farklı görüşleri mevcut. Carl Sagan’a göre eğer insanoğlu varsa, evrende düşünebilen diğer canlıların ne sıklıkta varolduğunun bir önemi yok.

Sagan, dünyanın dışında evrenin herhangi bir yerinde de başka düşünebilen komşularımızın varolabileceğini belirtiyor.

Bununla birlikte Enrico Fermi’ye göre eğer yaşam bu kadar ortaksa, bu zamana kadar evrende yaşayan diğer düşünebilen canlıların hiç bir izinin saptanmamış olması görsel olarak imkansız. Dolayısıyla ortada gerçek bir gizem var.


30 Haziran 1908’de Rusya’nın ormanlık bir bölgesi olan Tunguska’da bir patlama meydana geldi. Yerel halk binlerce mil ötede parlak mavi bir ışık gördü ve ışık inanılmaz bir şiddetle patladı.

Patlamadan sonra yapılan incelemede, civardaki ağaçların havada bir çeşit patlama olmuşçasına merkez noktadan doğru ışınsal bir biçimde devrildikleri görülmüş.

Bugün hala bilim adamları o tarihte tam olarak ne olduğunun cevabını veremiyorlar. Patlama sonrası hiç bir parçanın bulunmamış olması da ayrı bir soru işareti.


Madde ve karşı madde teoride aynı zamanda ve aynı olaylar tarafından yaratılır. Ağır tanecikli atom yaratıldığında aynı kütlenin karşı atomu da yaratılır. Ancak dünya üzerinde bir laborotuarda biz bir karşı atom yarattığımızda, onu kainatta çevremizde bir yerde göremiyoruz.

Kimse yaratılan bu karşı atomların nerde olduğunu ya da nerde olması gerektiğini bilmiyor.


“Akıl ne?” Davranışcılara göre akıl bir şartlı refleks. Düşüncelerimizi dışarıya yansıtış şekillerimizin farklı ve ilginç olduğunu inkar etmek çok zor. Beynimizin çalışma şeklini etkilyen bir ana bölüm var mı? Eğer öyleyse bilgisayarlar bilinçli bir hale gelmeden bu ne kadar sürecek?

Bilinç beyin ölümünü engelleyebilir mi ? gibi akla gelebilecek bir sürü soru var. Denk bir diyalog kurabileceğimiz bir robota sahip olmadan bu soruların cevaplarını bulmak çok zor.


Yüksek teknolojik aletlerle evrende yapılan güncel deneyler gösteriyor ki uzayda görebildiğimizin üstünde milyonlarca madde miktarı var. Bizse bunların sadece %4 ünü görebiliyoruz. Geri kalanı görülmez yani karanlık.

Bunun ne olduğu hakkında birşey bilinmemekle beraber anlık bir esinlenmeyle bunu karanlık enerji olarak nitelendiriyoruz.


Zamanın ne olduğunu gerçekten bildiğinizi mi düşünüyorsunuz? Zamanla ilgili bir terim kullanmadan onun ne olduğunu anlatmayı deneyin, dilinize zaman sözcüğünden başka bir şey gelemeyeceğini göreceksiniz.

Zaman, geçmişte olan ya da gelecekte olacak her olayı birbirinden ayırmamıza sağlayan şey mi? Uzay gibi bir boyut mu, yoksa madde gibi niteliksel bir şey mi, sadece bir illizyon mu?


Evren nasıl başladı? Ya da gerçekten bir başlangıcı var mı? Güncel teoriler , geçmişte başlayan ve bugüne kadar devam eden maddenin ve enerjinin tümünden tek bir noktada kopan bir büyük patlamadan “Big Bang” den bahsediyolar. Peki bu patlamayı ne başlattı?

Maddenin tümü ve enerji nereden geliyor? Eğer tüm evreni ve onun kurallarını tanrı yarattıysa, evren bugün kendi kendine çalışırken o ne yapıyor?


Bu konuda çeşitli olasılıklar söz konusu. Bunlardan biri, dünya sonsuzluğa doğru genişleyecek. Diğeri, yerçekimi maddeyi hızla yakalayacak ve evren zamanla yavaşlayacak ve tek bir noktaya geri düşecek belki bu da yeni bir patlamayı tetikleyecek.

Başka bir teoriye göre de atomlar ve protonlar,maddenin yapı taşları, artık doğal yolla oluşamayacak gibi duruyorlar. Bu yüzden dünya yavaş yavaş gözden kaybolmaya başlayacak.


Güncel kuantum fiziği içinde bulunduğumuz dünya dışında aynı uzayda ve aynı zamanda başka evrenlerin de varolduğu ihtimalini güçlendiriyor. Fakat bunlar birbirini çok kısıtlı yollarla etkiliyor. Bu evrenler kendi tarihlerine, kendi geleceklerine hatta kendi fizik kurallarına bile sahip olabilirler.


10 yıldır fizikçiler,Newton’nun klasik fizik teorisi ile Einstein’nin izafiyet teorisi arasındaki farkın mantıksal bir açıklamasını bulmaya çalışıyorlar. Bir de bunlara ek Heisenberg’in kuantum fiziğini eklemek kesinlikle gerekli. Her üçü de oyunu kendi kurallarına göre oynuyor ve birbirini pek ciddiye almıyor.

Bu yüzden bilim adamları tüm bu teorilerle uzlaşabilecek ‘Büyük Birleşme Teorisi’ni geliştirdiler. Belki de böyle bir birleşme yok ya da insan aklının alamayacağı kadar çok karmaşık bir şey. Ama bilim adamları bu konuyu daha uzun süre tartışıcak gibi duruyor.

En Çok Aranan Haberler