Boyner Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, 17 yaşından bu yana sürdürdüğü avcılık hobisine ilişkin anılarını bir kitapta toplamaya karar verdi. Hürriyet'İn haberine göre bu yıl içinde piyasaya çıkması beklenen kitabında yer alacak avcılık anılarının ilk bölümünü CEO Life dergisi için kaleme alan Boyner, "İnsan, avdan çok, avda yaşananlardan etkileniyor ve orayı özlüyorsunuz. Şehir hayatında ben yıldızları görmüyorum, kuşların cıvıltısını duymuyorum, şafakta uyanmıyorum, böcekleri duymuyorum. Ama av doğayla bütünleşme açısından bana çok önemli bir vasıta oldu" dedi.
BUFALOYU KALBİNDEN VURDUM
Cem Boyner, Yunan mitolojisinde adı geçen ve sadece topuğundan vurulabilen yarı ölümlü 'Aşil'den esinlenerek 'Aşil'in topuğu' başlığını koyduğu yazısında 800 kilogramlık bir bufalo ile Afrika'nın Miombo ormanında yaşadığı avcılık öyküsünü anlattı: "Bufalo ile aramızdaki mesafe 50-60 metreye indi. Terleyen elimdeki 375 H&H Steyr tüfeğim neredeyse kayıp gidecek. Elimi pantolonuma siliyorum aceleyle, bilmem kaçıncı kere emniyeti kapatıp tekrar açıyorum. Nefesimi tuttuğumu fark ediyorum, veriyorum nefesimi ve normal nefes alıp vermek için koşulluyorum kendimi. 40 metreye indi ara. Ama Miombo ormanı sık. Ağaçların arasında bazen 1 metre kadar bir açıklık oluyor. İleride böyle bir açıklık var. Tam oradan geçerken atsam? Atabilsem... Tam geçerken de orda durmaz ki namussuz! Tetiği çektim, sol omuzbaşına isabet. Omzu kırıldığı için üzerine basamıyor sol ön bacağının. Mermi omzu kırıp mutlaka kalbine isabet etti ama hemen düşmeyecek. Zaten ikircikliydi, kanı bitse de adrenalinle devam eder. Bir anda bizi görüyor ve üzerimize dönüyor. İsa (profesyonel avcımız) 'Shoot again!(Tekrar ateş et!)' diye bağırıyor ensemde. Bufalo traktör gibi geliyor üzerimize. Bu kez tam göğsünün ortasına atıyorum. Tam isabet. Hâlâ geliyor. Artık aramızda 20-25 metre var. Mekanizmayı kurup bir tane daha atıyorum. Bu da tam hedefte. Kalbi, ciğerleri; mutlaka! Birer mermi daha yolluyoruz. Sarsılıyor, ama devam ediyor üzerimize gelmeye. Son kurşunumu da kalbine yapıştırıyorum. Ama bufalo artık kanla değil, adrenalinle koşuyor. Bitecek pili elbette düşecek, ama bizi temize havale ettikten sonra. Çoktan düşmesi gerekirdi. Çalışan bir kalbi kalmadığına eminim. Beynine nişan alsam? Ama daha 15 metre var. İp gibi dümdüz gelmiyor ki, kafası sürekli hareket halinde. O koca kafada yumurta büyüklüğündeki beyni ya tutturamazsam? Çabucak bunlar geçiyor kafamdan. "Fight or flight" (savaş veya kaç)... Eminim bilinçaltım bana çaktırmadan bunu da tartıyor. Sonra silahıma güvenmekten başka çarem olmadığını kabul ediyorum. Birimizden birimiz düşene kadar kurşun sıkmaya devam. Ben bizi yok etmek üzere üzerimize doğru koşmaya devam eden bufaloyu beyninden vurmanın hesaplarını yaparken rehberimiz Nat, onu ayağından vurdu. Böylece koşmasını engellemek istiyordu."