Affetmek ise hem stresi hem de öfke duygusunu azalttığı için sağlığımızı korumamıza yardımcı oluyor.
Stresin vücudunuzda yol açtığı zarar zannettiğinizden büyük olabilir. Çünkü strese bağlı olarak meydana gelen metabolik değişiklikler, damar duvarlarına ciddi zarar veriyor. Bu da kalp damarlarında plak oluşumuna ve dolayısıyla kalp krizine yol açabiliyor. Bu zararların ortadan kaldırılabilmesi için kronik stresi önlemeye yönelik çalışmaların arttığına işaret eden Bayındır İçerenköy Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Onur Özalmete, “Affetmek stresi azaltır.” diyor.
Sağlığımız için “düşman” olan stres değil, onun nasıl yaşandığı olduğunu vurgulayan Dr. Özalmete, “Anlık stres, canlıları koruyan birçok fiziksel mekanizmayı düzenliyor ve tehlikeli durumlarla başa çıkmamızı sağlıyor. Oysa kronik stres yaşantısı, hormonal ve sinirsel değişimler yoluyla bedene zarar veren bir etkene dönüşüyor” diyor. Kronik stresle birlikte sürekli yüksek kan düzeyindeki adrenalin, kortizol ve türevi olan hormonların özellikle kalp-damar sistemine zarar verdiği birçok deneysel çalışma ile gösteriliyor. Dr. Özalmete, bu konuda şunları söylüyor:
“Adrenalin artışının yarattığı tansiyon yüksekliği ve kortizol artışının yol açtığı metabolik değişiklikler, damar duvarına ciddi zararlar veriyor. Bu nedenle kalp damarlarında plak oluşumuna bağlı bir hastalık ortaya çıkıyor ki bu, hepimizin korkulu rüyası olan kalp krizine yol açabiliyor.”
Kronik stresin en önemli kaynaklarından biri, ilişkilerde yaşadığımız zorluklar. Hayatımızda önemli yere sahip olan kişilere yönelik duygusal aktarımlara öfke, kırgınlık, sitem gibi olumsuz duyguların hakim olması durumunda, bir süre sonra öfkeyi kendimize yöneltebiliyoruz. Bu davranışın erken çocukluk döneminde anne-bebek ilişkilerinde edinilen alışkanlıklara bağlı olduğuna değinen Dr. Özalmete, şöyle devam ediyor: “Çoğu bebeğin annesine kızınca yemek yemeyi reddetmek, fiziksel olarak kendine zarar vermek gibi aslında yine kendisine zarar verecek davranışlar geliştirdiği gözlenir. Eğer bebeğin bu davranışları anne tarafından yeterince iyi ele alınır ve duygusal işlemden geçirilirse, öfkenin bebeğe geri dönüşü zararsız bir düzeye çekilebiliyor. Çocukların öfke ile baş etme yetenekleri yeterince gelişmediğinde ise erişkinlik döneminde kişiler arası ilişkilerde tekrarlayan zorluklarla karşılaşıyoruz.
Bu zorlukların yarattığı kronik stresin etkileri için bir atasözümüz bile var, keskin sirke küpüne zarar.”
İlişkilerdeki stresin etkileriyle baş etmek için tercih edilecek yöntemlerden birinin de affetmek olduğunu kaydeden Dr. Özalmete, “Affetmek, istismarın genel bir kabulü ya da boyun eğmek gibi algılanmadığı sürece, çoğu zaman ruhsal yapımızı koruyan bir davranış biçimi” diyor. Çünkü başkalarına karşı sürekli hale gelen olumsuz duygusal aktarımlar, bir süre sonra öfkenin kendimize yönelmesine neden oluyor. Farkında olmadan kendimizi tahrip etmeye başlıyoruz. Dr. Özalmete’ye göre, tıpkı bir bebeğin kendini tırmalaması gibi, stres hormonlarıyla yaşamsal sistemlerimizi tırmaladıkça özellikle kalp-damar sisteminde kalıcı tahribatlara yol açabiliyoruz. Bu nedenle öfkeyi uzun süre taşımamak adına yeri geldiğinde affetmeyi öğrenmek gerekiyor.