HABER

Kamu Denetçiliği Kurumu Ombudsmanlık Sempozyumu

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Şener: - "Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oluşurken, kültürel olarak sahip olunan kodlardan istifade edilir. Hangi kodlardan? Tarihi olarak biriktirdiğimiz kültürel yapının miras olarak yeni yönetim şekline aktarılmasıyla ilgili. Eğer bir devlete kutsallık atfediyorsak, birey bu devletin iş ve eylemleri karşısında kendisini güvencede hissedemez. Çünkü sorgulanamaz bir yapı haline gelir" - "İnsan doğduktan itibaren suçsuzdur. Ne zamana kadar? Suçu ispat edilene kadar. Bizde masumiyet karinesi önemlidir. Bütün hukuk ve insan ilişkileri sistemimiz, bu iki temel üzerine bina edilmelidir, kurumsal, kültürel ve ilmi olarak... Eğer bunu başaramazsak arabesk bir toplum oluruz. Neye, kime, hangi kurala, hangi kutsala, hangi idari mekanizmaya ait olacağımız üzerine kafa yormamız gerekir. Bu da bizi içinden çıkılmaz bir hale dönüştürür"

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı İhsan Şener, yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oluşurken, kültürel olarak sahip olunan kodlardan istifade edileceğini belirterek, "Hangi kodlardan? Tarihi olarak biriktirdiğimiz kültürel yapının miras olarak yeni yönetim şekline aktarılmasıyla ilgili. Eğer bir devlete kutsallık atfediyorsak, birey bu devletin iş ve eylemleri karşısında kendisini güvencede hissedemez. Çünkü sorgulanamaz bir yapı haline gelir." dedi.

Halk arasında "ombudsmanlık" olarak bilinen Kamu Denetçiliği Kurumu, İstanbul Aydın Üniversitesi'nde düzenlenen "Kamu Denetçiliği Kurumu Ombudsmanlık Sempozyumu"nda ele alındı.

Sempozyumun "Cumhurbaşkanlığı Sisteminde İdarenin Denetimi ve İnsan Hakları Kurumları" başlıklı oturumunda konuşan Şener, Batı denilen ve 200 yılı aşkın süredir içinde olunmaya çalışılan yapıyla temel iki farkın olduğunu, bütün devlet ve üretim mekanizmalarının, kurumsal ve insan ilişkilerinin bu iki temel farklılık üzerine bina edildiğini söyledi.

Bunlardan birinin mülkiyet, diğerinin masumiyet hakkı olduğunu ifade eden Şener, sözlerine şöyle devam etti:

"Batı medeniyetinde kişiler suçlu doğar, doğduktan sonra temizlenmeye çalışırlar, mutlak mülkiyet sahibidirler, bu mutlak mülkiyet sahipliği üzerinde, sahip oldukları üzerinde istedikleri tasarrufu gerçekleştirebilirler. Dolayısıyla bütün insan ilişkileri ve endüstriyel ilişkiler bu iki temel ayrım üzerine bina edilir.

Peki Doğu dediğimiz medeniyet, yani İslam medeniyetinde bu iki temel nasıl inkişaf etmiştir? İnsanı kendi canı, hayatı dahil olmak üzere mutlak mülkiyet hakkı yoktur. Canın bile emanet olduğu bir medeniyetin mensuplarıyız.

Diğeri, masumiyet karinesi. İnsan doğduktan itibaren suçsuzdur. Ne zamana kadar? Suçu ispat edilene kadar. Bizde masumiyet karinesi önemlidir. Bütün hukuk ve insan ilişkileri sistemimiz, bu iki temel üzerine bina edilmelidir, kurumsal, kültürel ve ilmi olarak... Eğer bunu başaramazsak arabesk bir toplum oluruz. Neye, kime, hangi kurala, hangi kutsala, hangi idari mekanizmaya ait olacağımız üzerine kafa yormamız gerekir. Bu da bizi içinden çıkılmaz bir hale dönüştürür."

Şener, modern Türkiye Cumhuriyeti Devleti oluşturulurken büyük ölçüde Fransız İhtilali'nden sonra Batı'nın 1071'den itibaren Müslüman Türkleri, Anadolu'dan uzaklaştırılması gereken bir topluluk gibi gördüğü için, ihtilal sonrası da Osmanlı'nın parçalanmasına bu ulus devlet modelini önemli bir araç olarak kullandığını ifade etti.

Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi oluşurken, kültürel olarak sahip olunan kodlardan istifade edileceğini belirten Şener, şunları kaydetti:

"Hangi kodlardan? Tarihi olarak biriktirdiğimiz kültürel yapının miras olarak yeni yönetim şekline aktarılmasıyla ilgili. Eğer bir devlete kutsallık atfediyorsak, birey bu devletin iş ve eylemleri karşısında kendisini güvencede hissedemez. Çünkü sorgulanamaz bir yapı haline gelir. Örneğin biz bir sitede oturuyoruz. Bu sitenin güvenliği, temizlik elemanı var. Bunlar bizim sitemizin ortak hizmetlerini görüyorlar. Bir gün silahlı güvenlikçi size 'Bu siteye 23.00'ten sonra giremezsin' ya da 'Bu kıyafetle bu site içinde dolaşamazsın' dese, bu ne kadar abes bir durumdur. Çünkü ortak bütçemizle bizi güvenliğimizi temin etmek üzere güvenlik görevlisi vazifesini yapıyor. Eğer bu bize hayat şekli dayatıyor ya da bizim hayat tercihlerimize karşı elindeki gücü orantısız olarak kullanıyorsa bunu da bir kutsiyet olarak değerlendiriyorsa bu sorgulanamaz hal alır ve içinden çıkılmaz bir hal alır. Dolayısıyla modern toplumlarda her kurumun kendi görev tanımı yapılacak ve etkin denetimi, bireyin özgürlük alanını çerçeveleyen anayasal haklarını, devlet bizzat kendisi kontrol edecek. Birey bunun karşısında dayanamaz. Dolayısıyla bireyin özgürlük alanının, anayasal teminat altında olması ve devletin bunu kendisinin koruma altına alması lazım. Bütün bunlara rağmen, ihlal ya da idari eksiklikler olabilir. Bunların da denetimini sağlayacak, bütüncül bir mekanizma olması gerekiyor. "

En Çok Aranan Haberler