Kara gözlüm, kınalı kuzum... Hayat çok cömert. İnsan yaşadıkça, sevmenin sevilmenin her çeşidini tadıyor. Öyle güzel bir meslek seçtin ki oğlum, seni görünce gülen gözlerin varlığına tanıklık ediyorum. Aferin sana... Dedim ya sevmek, sevilmek pek çok biçimde tezahür edebiliyor bu hayatta. Ama sen bu hissin en güzelini daha yaşamadın kara gözlüm. Çünkü sevginin en güzel, en narin halini, evladını kucağına aldığında yaşayacaksın. Seni seviyorum.
Kızım seninle gurur duyuyorum. Ömrün boyunca sağlıklı, mutlu olman benim de en büyük mutluluğum. Seni çok seviyorum.
Tarih: 4 Temmuz 1987. Nefes aldırmayan bir sıcak, Allah Allah dedirten bir sancı ve iki gündür doğmak istemeyen bir bebek. Saat 17.15 ve beklenen oldu, mucizem, Pelin bebeğim doğdu. Hâlâ benim en değerlim, mucizelerin en güzeli.
Olgun'u İstanbul'a üniversiteye gönderdiğimde "daha çok küçük, nasıl yapacak oralarda" diye tedirgindim. Ana yüreği işte. Ama o hiçbir zaman beni üzmedi. Onunla gurur duyuyorum. Gerçi şimdi de kendi ayaklarının üzerinde küçük bir çocuk benim için.
Kızım 29 Ekim'de doğdu ve benim için dünyanın en güzel varlığıydı. Küçükken bile bilinçliydi, her şeyi anlamaya çalışırdı. Yıllar geçti, akıllı, esprili, sorumluluk sahibi bir kadına dönüştü. Bu kadar mütevazı ve düşünceli biri oluşu beni gururlandırıyor. O artık kendi ayakları üzerinde duran güçlü ve kendinden emin bir kadın. Kızım seni çok seviyorum.
Canım oğlum, hayatımın en güzel sürprizi sensin. Seni büyütürken beni hiç üzmedin. Hayat da seni hiç üzmesin. Seni çoook seviyorum.