HABER

Kanser ilacınız da, sucuğunuz da sahte

ATO, “Çakma Ekonomi Raporu’nu” yayımladı. Rapora göre dijital teknoloji ve elektronikteki gelişmeler sonucunda birebir taklidi yapılamayan çok az ürün kaldı. Kozmetikten elektroniğe, futbol takımı formasından sigaraya kadar her şeyin çakması yapılabiliyor. Hakikisini almaya gücü yetmeyenler marka tutkusunu taklitleriyle gideriyor.

Kanser ilacınız da, sucuğunuz da sahte

Bu çerçevede Türkiye 3 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın ikinci büyük taklit ürün pazarı haline geldi. Moda tabiriyle “çakma” ürünler cenneti olan Türkiye’de tüketicilerin yüzde 58’i çakma ürün satın alıyor. Çakma ürün pazarının başkenti İstanbul olurken, sahteciler iç piyasanın yanı sıra komşu ülkelere de çakma ürün ihraç ediyor.

ÇAKMA ÜRÜN PAZARININ MERKEZİ İSTANBUL

Rapora göre Türkiye’de çakma ürün pazarının başkenti İstanbul. İstanbul’da, her türlü taklit ürünün satıldığı sosyete pazarlarının müşterileri arasında turistlerin sayısı giderek artıyor. Turistler özellikle spor giyim markalarının taklitlerine rağbet gösteriyor. Çünkü bu ürünler orijinallerinin üçte biri fiyatına satılıyor. Sahteciler, iç piyasanın yanısıra komşu ülkelere ve yakın çevredeki ülkelere de ihracat yapıyor.

Hemen hemen tüm küresel markaların sahtesi yapılıyor. En çok taklit edilen markalar arasında Apple Iphone, Nokia, Abercrombie&Fitch, Nike, Adidas, Puma, Converse, Polo, Panasonic, Microsoft, Citizen, Ray-Ban, Versace, Armani, Gucci, Dolce&Gabbana, Christian Dior, Diesel, Louis Vuitton, Ralph Lauren, Barbie, DKNY, Prada, Lacoste, Pierre Cardin, Paul&Shark, Kappa, Harley Davidson, Casio, Aiwa, Sanyo ve Sony gibi markalar başı çekiyor. Sahteciler, bu markaları, logoları ile oynayarak ve isimlerinde bir-iki harf değişikliği yaparak taklit ediyorlar. Örneğin Pierre Cardin sahtecilerin elinde “Pierr Mardin” oluyor. Puma yerine “Pmua, Fuma, Pama, Punh, Fuma”, Prada yerine “Paradi”, Adidas yerine “adibos, adidos, adisas, odidos, avivas, adios, asedas, abcids, sdidsa, didasa, daiads”, Reebok yerine “Rccbok, Rebook, Recebok”, Nike yerine “Hike, Nire, Nikey”, Converse yerine “Conserve”, Sony yerine “Sonia, SQNY”, Panasonic yerine “Panosaonic, Kamasonic, Panaponic”, Harley Davidson yerine “Halley Davidson, Halley Dayidson”, Casio yerine “Casqu, Casiq”, Nokia yerine “Nokai”, Lacoste yerine “Lakos, Lacorte”, Polo Garage yerine “Polar Garage”, Aiwa yerine “Aima”, Sanyo yerine “Sanio”, Kappa yerine “Kaqpa”, Christian Dior yerine “Cristhian Doir” ismini kullanarak markaları koruyan yasalardan kaçmaya çalışıyorlar.

"MUTLAKA SAHTESİ PİYASAYA ÇIKIYOR"

Bir ürün çok tutulduğu zaman mutlaka sahteleri piyasaya çıkıyor. En çok sahtesi üretilen ürünlerin başında son zamanların moda ürünlerinden “ugg” adı verilen kuzu derisi yünlü botlar, saat, futbol takımı forması, spor ayakkabısı, eşofman, çanta, güneş gözlüğü, elektronik ürünler, cep telefonu, oyuncak, ilaç ve giyim eşyası geliyor. Sahtecilik sektöründe özellikle Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray takımlarının formaları rağbet görüyor. Kadınların en çok kullandığı ürünler olan kozmetikler ve temizlik malzemeleri de en çok sahtesi üretilen ürünler arasında yer alıyor. Sahte parfüm, sahte şampuan, sahte çamaşır deterjanı, sahte çamaşır suyu, sahte bulaşık deterjanı, sahte diş macunu, sahte ped, sahte çocuk bezi gibi ürünler cazip fiyatları sayesinde kolayca alıcı buluyor. Sahteciliği meslek haline getirenler, çöpe atılan şampuan ve temizlik malzemesi şişelerini toplayıp bunları kendi ürettikleri sahte maddelerle doldurarak anlaşmalı market ve bakkallara satıyorlar. Sigara yasağından sonra satışları patlayan ısıtıcıların sahteleri de piyasada bol miktarda bulunuyor.

İLAÇ SEKTÖRÜNDE DE GÖRÜLDÜ

İlaç sektörü de sahtecilikten nasibini alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün tespitlerine göre dünyadaki ilaçların yaklaşık yüzde 7’si sahte… Özellikle zayıflama hapları sahtecilerin iştahını kabartıyor. Örneğin kilo verdirdiği iddia edilen lahana çorbası kapsülü ve biber hapı gibi ürünlere kadınların gösterdiği yoğun ilgi, bu ürünlerin sahtesinin üretilmesini tetikliyor. Viagra gibi cinsel gücü artıran ilaçlar da sahtecilerin gözdeleri arasında yer alıyor. Mısır unundan yapılan sahte Viagra, borik asit, kurşun tabanlı boya ve çimento gibi zararlı maddeler de içeriyor.

Kırmızı reçete ile satılan kanser ilaçları, kolesterol düşüren ilaçlar, antibiyotikler, vitaminler ve Vermidon, Aspirin gibi ağrı kesiciler de en çok sahtesi üretilen ilaç grupları arasında yer alıyor. "Sahte antibiyotik" yapımında kireç tozu ve tatlandırıcı laktoz kullanılıyor. Sahte ilaçlar, eczanelerde satılamadığı için bakkallarda ya da pazarlarda el altından piyasaya sürülüyor. Birleşmiş Milletler, sahte ilaçların sadece “etkisiz” olmadığı, bir kısmının ölümcül potansiyele sahip bulunduğu konusunda uyarıyor.

SİGARANIN BİLE ÇAKMASI YAPILIYOR

Sigaranın bile çakması yapılıyor. Türkiye, komşu ülkelerden sokulan kaçak sigaraların yanısıra Çin’de üretilen çakma sigaralarla da mücadele etmeye çalışıyor. Örneğin Çin’de Tekel 2000 sigarasının sahtesi üretiliyor. Paketleri öyle iyi taklit ediliyor ki gerçeğini sahtesinden ayırt etmek mümkün olmuyor. Çakma sigaralar kalitesiz tütünden yapılıyor. Maliyeti düşürmek için içine tahta tozu ve bez artıkları karıştırılıyor. Hatta sahte sigaraların içinde küf, böcek ve böcek larvaları ile çok tehlikeli katkı maddeleri de bulunuyor. Ayrıca bu tip yasadışı ürünler yüksek oranda zifir, nikotin ve karbonmonoksit içeriyor.

Sigaranın olduğu gibi alkollü içkilerin de çakması var... Piyasada bol miktarda sahte viski, sahte votka, sahte şarap ve sahte rakı satılıyor. Sahte içki üretenler kılıfını da hazırlıyor. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu (TAPDK) ibareli sahte bandroller üreterek, şişelerin üzerine yapıştırılıyor.

SAHTECİLERİN RAĞBET ETTİĞİ ÜRÜNLER BELİRLENDİ

Yazıcıların ve ofis makinalarının sarf malzemeleri de sahtecilerin rağbet ettiği ürünler arasında yer alıyor. Diş macunu, çay, kahve, sakız, sigara, pil, bebek maması da sahtesi üretilen ürünler arasında bulunuyor. Sahtekarların rağbet ettiği sektörlerden biri de kuyumculuk sektörü... Özellikle "sahte altın" satışı Türkiye'de çok yaygın... Milli piyango bileti ve Kazı Kazan’ın da sahtesi yapılıyor. Özellikle büyük ikramiyeler dağıtılan yılbaşı öncesinde, piyasadaki sahte milli piyango bileti sayısı artıyor.

GIDA SEKTÖRÜNDE DURUM KÖTÜ

Gıda sektöründe, akla hayale gelmeyecek yöntemlerle sahtecilik yapılıyor. Zeytin salamurasında gıda tuzu yerine sanayi tuzu, içme suyu yerine sanayi suyu kullanılıyor.

Zeytin havuzlarına paslı demir atılarak zeytinler karartılıyor. Zeytini karartmak için tekstil boyası da kullanılıyor. Dökme baharatlar arasına kurutulmuş ot-sap karıştırılıyor.

Kırmızı bibere kiremit tozu ekleniyor. Küflü kaşardan eritme peynir yapılıyor. Kaşar peynirine soya yağı ve margarin katılıyor. Ufalanmış peynir jel ile birleştirilip yeniden kalıp peynir yapılıyor. Beyaz et klora batırılıp taze görüntüsü veriliyor. Dana kıymaya tavuk sakatatı katılıyor. Yağ ve kemik külünden lahmacun yapılıyor. Tavuk dönerlerin içine tavuk derisi, bağırsak, paça ve sakatatlar baharatlanıp karıştırılıyor. Köfte ve dönere soya kıyması katılıyor. Kalitesiz bulgura boya katılıyor. Sütün yağı alınıp yerine margarin konuluyor.

Süt tozunun içine tebeşir tozu ve pudra şekeri katılıyor. Süt pastörize edilmeden peynir ya da tereyağı yapılıyor. Zeytinyağına ayçiçek, kanola, fındık ve soya yağı karıştırılıyor. Tereyağına margarin ve patates karıştırılıyor. Kelle ve paçalar traş bıçağı ile temizlenerek tüketime sunuluyor. Helvanın içine beyaz susam yerine Sudan'dan ithal edilen ucuz siyah susam konuluyor. İyi çay, “2.5 yaprak” olarak tabir edilen çay filizinden elde ediliyor. Ancak sahtekarlar, körpe filiz yerine kart dalları da çaya karıştırıyorlar. Depoda iyi muhafaza edilmediği için küflenen çaylar da sofraya geliyor. Kakaolu fındık kremasında kakao yerine keçiboynuzu tozu, kakao yağı yerine margarin kullanılıyor.

Son kullanma tarihi geçmiş sucuklar, yeni yapılan sucukların içine karıştırılıyor. Soya baharatla karıştırılıp sucuk imalatında kullanılıyor. Salam ve sosislere hayvansal atıklar katılıyor. Sucuk, sosis ve salam gibi gıdaların raf ömrünü uzatmak için gereğinden fazla nitrat katılıyor. Salam, sosis gibi gıdaların içine et yerine nişasta, tavuk derisi, kırmızı etin kasaplarda kullanılmayan kanlı kısımları, zar, kan, bol baharat ve tuz konuluyor. Tavuk kemikleri öğütülüp renklendirici katkı maddeleri ile salama katılıyor. Baklava ve kadayıfın içine fıstık yerine bezelye konuyor. Şam fıstığına kurutulmuş bezelye karıştırılıyor. Balın içinden, zararlıları kovmak için kullanılan naftalin ve antibiyotik çıkıyor. Bala hile amaçlı katkı maddesi olarak nişasta, şeker kamışı, akçaağaç, darı ve mahua bitkilerinin çiçekleri, şeker pekmezi, hidrol, parafin katılıyor, düşük nem içeren ballara su ekleniyor. Fazla çiçek bulunmayan yörelerde kovanların çevresine şeker ve şeker şurupları konarak arılar doğal olmayan yöntemlerle besleniyor. Şeker pancarı pekmezi üzüm pekmezi diye satılıyor. Reçelin içine az miktarda meyve, bol miktarda şeker şurubu konuluyor.

ÇİN BAŞI ÇEKİYOR

Çin, dünyadaki her şeyin sahtesini yapmakta ustalaşmış durumda... Avrupa Birliği Komisyonu’nun yaptığı son araştırmaya göre, gümrüklerde ele geçirilen ürünlerde Çin başı çekiyor. Türkiye ise ikinci sırada geliyor. Tüm küresel markaların taklitlerini üreten Çin, Batılı şirketleri her yıl 16 milyar dolarlık satış kaybına uğratıyor. Popüler bir ürün piyasaya çıkalı bir hafta bile olmadan, hatta ürünün orijinali bile piyasaya çıkmadan Çinliler çakmasını yapıyor. Üstelik, Çinlilerin yaptığı çakma ürünleri ilk bakışta gerçeğinden ayırt etmek çok zor...

Çakma ürün ticareti, 400 milyar dolar civarında bir büyüklüğe sahip olan uyuşturucu ticaretini solladı. Dünya çakma ürün pazarının büyüklüğü küresel kriz ortamında tüketicilerin ucuz ürünlere yönelmesinin de etkisiyle 1 trilyon dolara ulaştı. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) ve Dünya Gümrük Teşkilatı’nın hesaplamalarına göre, çakma ürünler küresel ticaretin yüzde 7 ila yüzde 10’unu oluşturuyor. 1990’lardan bu yana yüzde 400 artış gösteren bu yasadışı ticaretin 2020 yılında 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşması bekleniyor.

Taklitçilik Avrupa’da da ciddi boyutlara ulaştı. Örneğin İtalyan polisi, mafya tarafından üretilen 20 adet sahte Ferrari ele geçirdi. İtalya ve Fransa’da sadece çakma ürünleri satanlara değil satın alanlara da ağır cezalar getiriliyor. Fransa’da çakma ürünle yakalanmanın bedeli 300 bin euro ya da 3 yıl hapis cezası… Bu ülkelerde sahte mal satın almak “çalmak” ile eşdeğer tutuluyor.

Çin’den ithal edilen ya da merdiven altında üretilen çakma ürünleri sosyete pazarlarında, küçük mağazalarda, işportada, hatta internet sitelerinde bulmak mümkün… Çakma ürün satıcıları, tezgahta sahte malla yakalanmamak için kendilerine özgü satış modelleri geliştiriyorlar. Bu modellerden biri de kadınların “gün” adı verilen toplantılarına katılarak katalog üzerinden sipariş almak… Satıcılar, aldıkları siparişleri getirttikten sonra evlere teslim ediyorlar. Kimi satıcılar ise, Çin’deki fabrikalardan sudan ucuz fiyatlara satın aldıkları çakma ürünleri, internette “orijinal” diye satıyorlar.

HEM SAĞLIĞA HEM DE CEBE ZARAR VERİYOR

Çakma ürünler, hem sağlığa hem de uzun vadede cebe zarar veriyor. Başta Çin olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen ve orijinallerine kıyasla ucuza satılan sahte kozmetik ürünleri, cilde hasar vererek erken yaşlanma, tahriş, kalıcı lekelenme, sivilce, hassasiyet, kızarıklık, kaşıntı, döküntü ve alerjiye yol açıyor. Çakma kozmetiklerin verdiği hasarı tedavi etmek için yapılan sağlık harcamaları dikkate alındığında, çakma ürünlerin astarı yüzünden pahalıya geliyor. Uzmanlar tüketicileri, bilinen markaları kullanmaları ve alışveriş için güvenli noktaları seçmeleri konusunda uyarıyor. Sahte temizlik ürünleri de alerjik reaksiyonlara, ciltte ve gözde tahrişlere yol açıyor. Genellikle açıkta satılan sahte deterjanlar hem çamaşırlara zarar veriyor hem de çamaşır makinalarını bozabiliyor. Sahte şampuan ve saç bakım ürünleri ciddi boyutlarda saç dökülmelerine ve kepeğe yol açıyor. Sahte parfümler bedeni tahriş ediyor, uzun kullanımlarda ise akciğer ve böbreklerde ciddi rahatsızlıklara neden olabiliyor.

Sahte ilaç ve sahte gıdalar, ölüm ya da sakatlığa neden olabiliyor. Sahte salam, sosis ve sucuk gibi gıdalara raf ömrünü uzatmak için gereğinden fazla miktarda katılan nitrat, böbrekleri tahrip ediyor. Etkisi 5-10 yıl içinde ortaya çıkıyor. Kaynatılmamış ya da pastörize edilmemiş sütten yapılan peynir ve tereyağı yiyenleri brusella ve malta humması hastalığı bekliyor. Küflü çay karaciğere zarar veriyor. Zeytini karartmak için zeytin havuzuna atılan paslı demir kansorejen etki yaratıyor ve alzheimer hastalığını tetikliyor. Sahte alkol, ölüme kadar varan kötü sonuçlara yol açıyor. Sahte alkolün içinde bol miktarda bulunan metanol (metil alkol), görme bozukluklarına hatta körlüğe neden oluyor. Sahte toner ve sahte kartuş yazıcıya zarar veriyor. Cihaz bir süre sonra kullanılamaz hale geliyor. Makine garanti kapsamından çıkıyor. Kullanım ömrü ve performansı azalıyor. Baskı kalitesi düşüyor.

BAŞLI BAŞINA BİR SEKTÖR HALİNE GELDİ

Rapora ilişkin değerlendirmelerde bulunan ATO Başkanı Sinan Aygün, sahteciliğin başlı başına bir sektör haline geldiğini söyledi. Sahtecilik sektörünün reel sektörü tehdit ettiğini belirten Aygün, tüketicilere, “Sahte ve taklit ürün satın alırsanız binlerce kişiyi işsiz bırakırsınız. Vergi kaybı, üretim kaybı ve kayıt dışı istihdama aracılık etmiş olursunuz. Ayrıca aldığınız sahte ürün kısa bir süre sonra kullanılmaz hale geleceği için paranız da boşa gider” dedi. Bir ürünün sahte olup olmadığının nasıl anlaşılacağı konusunda da bilgi veren Aygün, en önemli kriterlerden birinin fiyat olduğunu söyledi. Taklit ürünlerin olması gerekenden çok daha düşük fiyatlara satıldığını kaydeden Aygün, özellikle internetten alışveriş yaparken orijinal olduğu söylenen ürünlerin fiyatlarına dikkat edilmesini önerdi.

Aygün, Marka Koruma Grubu’nun araştırmasına göre tüketicilerin yüzde 58’inin çakma ürün satın aldığına, sahteciliğin Türkiye ekonomisinde toplam 11.9 milyar liralık üretim kaybına, 6.6 milyar liralık vergi kaybına ve 60 bin kişilik de istihdam kaybına yol açtığını vurguladı. Aynı araştırmaya göre, tüketicilerin yüzde 31'inin sahte malları işportadan, yüzde 22'sinin semt pazarlarından, yüzde 16'sının da sosyete pazarlarından satın aldıklarına dikkati çeken Aygün, “Öyle görülüyor ki bu konuda belediyelere büyük iş düşüyor. Belediyeler işporta ve sosyete pazarları ile yeterince mücadele etse sahteciliğe büyük bir darbe vurulmuş olur” dedi.

En Çok Aranan Haberler