Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir, kanser ve beslenme ilişkisinde doğru bilinen yanlışları anlattı.
Kanser hücreleri şekerle beslendiği için kanserli hastaların şeker tüketmemesi gerekir. Gerçekten de şeker kanser hücrelerini besler mi?
Hayır. Şekerin kanser oluşumuna doğrudan etki ettiği ya da var olan kanser hücrelerini beslediğine yönelik net bir bilgi yoktur. Ancak şeker, besleyici değeri olmayan ve yüksek kalori içerdiği için kilo alımına neden olan bir besin olduğu için, yalnız kanser hastalarının değil herkesin tüketimi sınırlandırması gereken bir besindir. Ayrıca şeker veya şeker içeren yiyecekleri tüketerek doyum sağlayan kişiler, asıl besleyici değeri olan besinleri tüketemeyerek yetersiz ve dengesiz beslenmiş olurlar. Biz kanser tedavisi öncesinde, sırasında ve sonrasında hastaların ideal kilolarını korumalarını hedeflemekteyiz. Bu nedenle kişilerin kilo durumları değerlendirilerek günlük beslenmelerinden şekeri çıkartılabilir veya eklenebilir. Kanserli hastalarda beslenmenin temel amacı, kişinin enerji ve besin öğesi gereksinimlerini karşılayarak yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamaktır. Kanser tedavisine bağlı olarak yeterli kalori alamayan hastaların günlük beslenmesine şeker eklemenin zarardan çok faydası olabilir.
Süt, kanser hücrelerini besler mi?
Kanserli hastalarda beslenmenin temel amacı kanser hücrelerini aç bırakmak değil, kişinin yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca kanser hücrelerini hiçbir şekilde aç bırakmak gibi bir durum söz konusu değildir. Kanserin tedavisi, aç bırakmayla değil: başlıca kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi müdahale gibi tedavilerle mümkündür. Süt iyi bir protein, kalsiyum ve sıvı kaynağıdır. Bu nedenle kanser hastalarının artmış kalsiyum ve protein ihtiyaçlarını karşılama konusunda yardımcıdır. Ancak kişi uzun süredir süt içmemişse sütü ılık ve yavaş yavaş arttırarak içmeli aksi halde gaza neden olabilmektedir.
Kanser hastaları et tüketmekten kaçınmalı mı?
Ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavisi gören hastaların, bu tedavilerin ardından zarar gören hücrelerini yenilemeleri ve enfeksiyondan korunabilmeleri için daha çok proteine ve demire gereksinimleri vardır. İyi kalite protein ve demir kaynakları da başlıca yumurta, kırmızı et, hindi, tavuk ve balıktır. Bu nedenle özellikle kanserli hastaların günlük beslenmelerinde kırmızı ete haftada iki gün yer verip, diğer etleri de geri kalan günlerde tüketmeleri önerilir. Ancak başta kırmızı et olmak üzere bütün etler, yağ bakımından zengindir, bu nedenle etleri görünür yağlarından arındırmak sağlık açısından dikkat edilmesi gereken bir konudur. Kanserden korunmak için kırmızı etten kaçınmak gerekli olsa da kanserli hastalar için kırmızı et vazgeçilmez bir protein, demir ve B12 kaynağıdır.
Kanserden korunmak için antioksidan haplar içilmeli mi?
Bugün için yüksek doz antioksidanların, kanserden koruyucu etkisi kanıtlanmamıştır. Örnek olarak bir antioksidan olan beta karotenin yüksek dozda kullanılmasına yönelik yapılan 3 çalışmadan ikisi özellikle sigara içen hastalarda akciğer kanseri riskini arttırdığını, diğeri ise kanserden korunmada etkili olmadığını ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle vücudumuz için faydalı olan antioksidanları almanın en güvenilir ve sağlıklı yolu, günde en az beş porsiyon farklı renkte meyve ve sebze tüketmekle mümkündür. Antioksidan haplarım etkisi kesin olarak kanıtlanıncaya kadar kullanmamak en doğrusudur.
Kanser hücreleri asitli ortamda gelişir. Bu nedenle asiditesi yüksek besinler tüketilmemeli.
Vücudun asit ya da alkali değerinin değişmesi (pH) yaşamı doğrudan etkileyecek hayati bir olay olup, vücut tarafından geliştirilen bir tamponlama sistemiyle çok sıkı bir şekilde kontrol edilir. Ayrıca yediğimiz yiyeceklerle vücudun pH değerinin değişeceği düşüncesi tamamen tutarsızdır.
Tatlandırıcılar kansere neden olur. Bu nedenle her türlü "light" üründen kaçınılmalı.
Yanlış. En sık kullanılan tatlandırıcı türleri sakarin ve aspartamdır. Sakarinin sıçanlara yüksek dozda verilmesi mesane taşına bağlı mesane kanserine neden olmuştur. Ancak sakarin, insanlarda mesane taşına neden olmadığı gibi çok yüksek dozlarda kullanılmadığı taktirde kansere de neden olmaz. Yapılan geniş kapsamlı epidemiyolojik çalışmalar sakarinin insanlarda mesane kanseri riskini arttrımadığını rapor etmiştir. Aspartam için ise şu andaki veriler kanser riskini arttırdığını göstermemektedir. Aksine tatlandırıcılar özellikle diyabetik ve/veya kilo problemi olan hastalar için büyük konfor sağlamaktadırlar. Bu nedenle çok aşırıya kaçmamak koşuluyla tüketilmesinde herhangi bir sakınca yoktur.