Kanserde erken tanıyı sadece "önemli" diye tanımlamak yetersiz. Çünkü kanserde erken tanı hayati önem taşıyor. Birçok kanseri özellikle tanısı erken konduğu zaman ortadan kaldırmak mümkün olabiliyor. Lenfoma gibi bazı türlerinde tanı o kadar erken olmasa bile hastalıktan kurtulunabiliniyor. Ama bazı kanserler var ki birkaç tedavi yöntemini birleştirerek hastalıktan tamamen kurtulmak için hastalığın yayılmamış olması gerekiyor. Akciğer kanseri, kalın barsak kanseri, prostat kanseri, meme kanseri gibi sık rastlanan birçok kanserin üstesinden gelebilmek için erken tanı esas.
Ancak, birbirine karışmış iki kavram olan erken tanı ve kanseri önlemeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. Çünkü bazı kanserleri oluşmadan önce, ileride oluşma ihtimaline karşı engellenmesi mümkün olabiliyor. Bunların başında da kalın barsak kanseri ve rahim ağzı kanseri geliyor. Bu ikisinde yapılacak basit tarama testleriyle ileride kansere dönüşmesi muhtemel lezyonları tespit edip, ameliyat olmaya gerek olmadan bunların çıkarılmasıyla kanserin önlenmesi mümkün oluyor.
Toplumda en yaygın olarak görülen kanser türleri arasında, kalın barsak, meme, akciğer, mide ve cilt kanserleri geliyor. Ve kanser toplum sağlığı açısından ayrı bir önem taşıyor, çünkü kalp hastalıklarından sonra en fazla ölüme neden olan hastalık olarak tanımlanıyor.
Gerek birey, gerekse toplum açısından bu denli ciddi kayıplara neden olan kanserin önüne geçebilmek, toplumun konuyla ilgili bilinçlendirilip, bilgilendirilmesine dayanıyor. Kanser türlerinde erken tanı dendiğinde, hastalık yayılmadan önceki aşamadan bahsediliyor. Hastalığın yayılmadan nasıl yakalanacağının cevabında ise her kanser için ayrı kriterlerden söz ediliyor.
Toplumda en sık görülen ve bunlarda erken tanı kriterleri konusunda bilgi veren Acıbadem Hastanesi Kozyatağı, Onkoloji Uzmanı Dr. Kerim Kaban, toplumun bu konuda bilgilendirilip, davranış biçimlerini buna göre değiştirmesi gerektiğine işaret ediyor. Konuşmasına kadınlarda en sık görülen kanserlerin başında gelen meme kanseri ile başlayan Dr. Kaban şu bilgileri aktarıyor:
"Kadınlarda meme kanseri en sık görülen kanserlerden bir tanesi. Meme kanserinde erken tanıda hekime gelinceye kadar olan basamakta kendi kendine muayene son derece önem taşıyor. Erken dönemde saptanan meme kanserlerinde hastalıktan kurtulma şansı çok yüksektir ve hastaya ağır tedavi programları gerektirmeyebilir."
Dr. Kaban, meme kanserinde tarama için kullanılan üç yol bulunduğunu söyleyerek, bunları kendi kendini muayene, senede bir hekim muayenesi, senede bir mammografi ve gerekirse ultrasonografi olarak sıralıyor.
Kadının kendi kendine muayenesi: Meme kanseri tarama programının ilk basamağını oluşturan kendi kendine muayenenin en az ayda bir kez yapılması gerekiyor. Dr. Kaban'ın verdiği bilgiye göre, muayene için en uygun dönem, adet bitiminden sonraki ikinci ve üçüncü gün. Bu dönemde memelerdeki dolgunluk ve duyarlılık da azalacağı için kontrol de kolaylaşıyor.
Menopozdaki kadınlar ise her ayın belli bir gününü seçerek kontrol yapabilirler. Meme kanserinin erken dönem bulgularının pek belirgin olmadığının anlatan Dr. Kerim Kaban sözlerine şöyle devam ediyor: "Kanser ilerledikçe, memelerde kadının dikkatli izlemesi gereken bazı değişiklikler ortaya çıkar.
Bu değişikler, memede veya koltuk altında ele kitle gelmesi, memenin boyutunda veya şeklinde değişiklik olması, meme başında akıntı, memenin derisinde renk değişikliği olması veya meme başının içe dönmesi olarak sıralanabilir."
Mammografi testi: 40 yaş üstü kadınların senede bir kez yaptırması gereken bir test olan mammografi, kadınların olası meme hastalıklarının erken fark edilmesinde kullanılan bir görüntüleme yöntemi. Bu yöntemde geliştirilmiş özel bir röntgen cihazında her iki meme incelenerek, değişimler gözlenir. Mammografi testinde duyarlılığın yaşa göre değişiklik gösterdiğini söyleyen Dr. Kaban, duyarlılığın 40 yaş altında kadınlarda meme yoğunluğuna bağlı daha az olduğunu ve yaş ilerledikçe giderek arttığını ifade ediyor. Dr. Kaban, bu sayede özelikle 40 yaş üstü birçok kadında, meme tümörünün hastada belirtiler başlamadan veya ele gelmeden saptanabildiğini belirtiyor.
Meme ultrasonu: Meme kanserinin erken tasında kullanılan bir başka yöntem meme ultrasonudur. Tek başına ya da meme filmiyle birlikte birbirlerini desteklerler.
Kolorektal kanserler Türkiye'de en yaygın olarak görülen kanserler arasında yer alıyor. Çoğunlukla 50 yaşın üzerinde görülen kalın barsak kanserleri hem erkek, hem de kadınlarda ortaya çıkabiliyor.
Kalın barsak kanserlerinde de yaş, aile öyküsü, beslenme şekilleri, polipler, kronik barsak iltihabı, aşırı kilolu olmak, egzersiz yapmamak, diyabet, sigara ve alkol kullanmak gibi birçok risk faktörü etken olabiliyor.
Kolorektal kanserlerde, ailesinde ailevi polipozis hastalığı bulunan ve ailevi polipsiz kolorektal kanser hastalığı bulunan ve kronik barsak iltihabı, ülserit kolit veya Crohn hastalığı bulunan kişiler yüksek riskli grup olarak değerlendiriliyor ve bu kişilerin çok daha dikkatli davranması son derece önem taşıyor. Bu kişiler için uygulanacak tanı yöntemlerinin sıklığı değişkenlik gösterdiği için hekimlerinden bilgi almaları gerekiyor.
Bu nedenle risk faktörlerinden bir ya da birkaçına sahip olan kişilerin, kolorektal kanser açısından ne zaman hangi testleri uygulayacağı konusunda hekiminden bilgi almasında yarar var. Peki kolorektal kanserin erken tanısında hangi testler kullanıyor?
Dr. Kerim Kaban, uygulanan bazı testler konusunda şu bilgileri veriyor: Dışkıda gizli kan testi (DGTK): Kolorektal kanser veya poliplerin yüzeyindeki damarlar dışkının geçişi sırasında zedelenip kanar. Ancak kanama az olacağı için özel bir test yapılmadan saptanamaz. Dışkı örneğinde bir kez bile gizli kan saptanırsa, ikincisinde saptanmamış olsa dahi araştırılması gerekiyor. Dışkıda gizli kan testinin 50 yaşından sonra senede üç kez yapılmasını öneriyoruz. Bu test öncesinde uyulması gereken bazı kurallar bulunuyor ve hekiminiz bu konuda sizi bilgilendirecektir.
Kolonoskopi: barsakların ucunda ışıklı bir kamera olan uzun bir tüple (kolonoskop) ile bakılması işlemidir. Yaklaşık yarım saat süren bir testin, her şey normalse on yılda bir tekrarlanması gerekir. Testten bir akşam önce barsaklar iyice boşaltılır ve testten önce hiç birşey yenmez. Kolonoskopi sırasında da hasta ilaçla uyumaya yakın hale getirilir ve kolonoskopla kalın bağırsağın içi izlenir. Eğer hastadan bir polip çıkarıldıysa bu kişiler kolerektal kanser riski yüksek olan grup içinde değerlendirilir ve kolonoskopi on yıl beklenmeden tekrarlanır. Kolonoskopiden kaçınılmaması gerekir. İyi ellerde yapıldığı taktirde gerçekten de hastalar hiçbir şey hatırlamaz.
Parmakla makattan muayene: Doktorun rektumun son kısmı ve anüste anormal alanları hissetmek için kayganlaştırılmış ve eldivenli bir parmağı makattan içeri soktuğu muayene şeklidir. Hasta açısından sıkıntı verici bir işlem olarak görülse de hekim açısından önemli verilerin elde edildiği bir test.
Erkeklerde en sık görülen, kadınlarda da sigara alışkanlığının artmasına paralel olarak artan akciğer kanserinde bugün için söylenebilecek en önemli şey önlemek. Dr. Kerim Kaban'ın verdiği bilgiye göre günümüzde akciğer kanseri için başarılı tarama testleri hala mevcut değil. Tetkikler geliştirilmekteyse de bunlar henüz taramada kullanılacak aşamada değil. Birçok kanserin nedenine dair somut bir nokta belirlenemez iken akciğer kanserinde durum böyle değil. Çünkü çok belirgin bir suçlu var; sigara.
Yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu gibi, akciğer kanserinin çok büyük bir çoğunluğunun sigaradan kaynaklandığını hatırlatan Dr. Kerim Kaban, akciğer kanserinde tarama testinin de bulunmaması nedeniyle önleme açısından sigara kullanımını engellemenin alınabilecek tek tedbir olduğunu söylüyor.
Kaban, "Sigarayı bırakmak dışında, hekime yardımcı olabilmek adına insanlara önerebileceğimiz şey, daha önce çekilmiş bir tomografi ya da akciğer röntgeni varsa mutlaka saklamalarıdır. Çünkü günün birinde akciğerinde bir şey saptanırsa eskiden de var olup olmadığını bilmek hekime çok yardımcı olacaktır" diyor.
Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık rastlanan ikinci kanser olan prostat kanserinin aslında biraz dikkatli davranıldığı taktirde erken safhalarda ortaya konabildiğini ve bunun da son derece büyük bir şans olduğunu anlatan Dr. Kerim Kaban, basit bir kan testi ile prostat kanserinin erken tanısının mümkün olduğunu söylüyor.
Prostat kanseri sıklıkla 50 yaşından sonra ortaya çıkıyor ve bu yaştan sonra, erken tanı için senede bir kez PSA testi yapılması, ayrıca yine senede bir kez de rektal muayene yapılması gerekiyor. Çok az kanserde sadece kan testi ile tanının konabileceğini hatırlatan Dr. Kaban, bu nedenle prostat kanserinde erken tanının hem son derece kolay hem de iyileşme sağladığını söyledi. Dr. Kaban sözlerini şöyle sürdürüyor:"Aslında prostat kanseri sandığımızdan çok daha sıktır. 85-90 yaşında başka bir sebepten dolayı hayatını kaybetmiş kişilere otopsi yapıldığında %50-60'ında prostat kanseri olduğu görülecektir. Çok büyük bir rakam olmakla birlikte çoğu kez fark edilmez.
Prostat kanseri yavaş yayılmakla birlikte, yayıldığı taktirde hastalığı kontrol altına almak mümkün olmayabilir. Prostat kanserinde de genetik risk söz konusudur. Bazı ailelerle kümelenme olabiliyor ve kümelenme olanların daha dikkatli davranmaları gerekiyor."
Türk toplumunda çok yaygın olarak görülen mide kanseri sıklık açısından kalın barsak kanserini geçebiliyor. Ama ne yazık ki mide kanserinin rutin bir tarama testi bulunmuyor. Ancak dışkıda gizli kan tanıya yardımcı olabiliyor.
Mide kanserinde erken tanı adına söylenebilecek en önemli şey, birtakım şikayeti olanların vakit geçirmeden hekime gitmesi gerektiği. Hastalığın ortaya çıkışında bazı risk faktörlerine dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatan Dr. Kaban, "Demir eksikliği olan durumlarda düşünülmesini gereken ikinci kanser türü mide kanseridir.
Mide kanserinde şüphe uyandırıcı davranışlar, erken doyma, karın ağrısı, hazımsızlık gibi şikayetlerdir. Ancak bu şikayetler her zaman görülebildiği için bu noktada önemli olan bahsettiğimiz bu sorunların uzun süreli ve ısrarcı olmasıdır. Ayrıca bizim toplumumuzda da oldukça yaygın olan helicobacter pylori bakterisini taşıyanlarda da mide kanseri riski artıyor. Bu bakterinin varlığını tespit etmek için yapılan bir solunum testi bulunuyor. Bu bakteri tespit edildiği taktirde kazımak da çok daha kolaydır" diyor.
Rahim ağzı kanseri tüm kanserler içinde önlenebilir olan tek kanser olarak nitelendiriliyor. Türkiye'de, kadınlarda meme kanserinden sonra en sık görülen kanser türü, "rahim ağzı kanseri". Fakat meme kanseri kadar yaygın olduğu bilinmediği için çoğu zaman tedaviye geç kalınıyor. Oysa senede bir kez yapılacek Smear testi ile hastalık erken tespit edilebiliyor.
Dr. Kerim Kaban, ABD'de 1970 yılından bu yana rahim ağzı kanserlerinde yüzde 90'lara varan ölüm oranı azalmasında temel etkenin bu test olduğunu hatırlatarak, cinsel ilişki dönemine giren her kadının senede bir bu testi yaptırmasının çoğu kez hayat kurtarıcı olduğuna işaret ediyor.