Dünya Sağlık Örgütüne göre dünyada en çok ölüme sebebiyet veren hastalık olan kanserle ilgili araştırmalara ve bulgulara her geçen gün bir yenisi eklenirken bu alanda yapılan son araştırma kanser hastalarına ve tüm insanlara umut verdi.
Dünyada en sık görülen 15 kanser tipinden 7’sinde ölüm oranının azaldığı belirlenirken kan kanseri ve lenf bezi kanserlerinin tedavisinde başarı oranının yüzde 90’a ulaştığı belirlendi. 3. Uluslararası LLM (Lösemi Lenfoma ve Miyelom) Kongresi’nde konuşan Türk Hematoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Muhit Özcan kan kanserlerinde son tanı ve tedavi yöntemleri ile ilgili sevindirici gelişmeleri anlattı.
En sık görülen 15 kanser tipinin tipinin 7'sinde ölüm oranının azaldığı belirlendi. Bu kanser türlerinin azalmasını neye bağlıyorsunuz?
Kanserden ölüm sebeplerinin azalması iki temel şeye bağlanabilir; birincisi kanseri önleyici yaklaşımların gelişmesine. Çünkü kanserin neye bağlı olduğunu artık daha net biliyoruz, örneğin sigara tüketiminin azalması gibi. İkincisi de tanı ve tedavideki devrimsel ilerlemeler. Bu ikisi sebebiyle kanserden ölümler azalma eğilimi gösterdi.
Lenfoma, lösemi gibi kan kanserlerinin başlıca oluşma sebepleri neler?
Sigara ile akciğer kanseri arasında net bir ilişki var ama kan kanserlerinde böyle tek bir şeye bağlayamıyoruz. Ama kan kanserleri ve lenf bezi kanserleri genel olarak bir yaşlılık hastalığıdır. Dolayısıyla yaşlı insan nüfusu arttıkça kan kanserlerinde de istikrarlı bir artışı beklemeliyiz. Tabii eğer önleyici gelişmeler kaydedilmezse.
Lenfoma, lösemi ve miyelom hastalığında yani bu 3 kan kanseri türünde parasetamol ile aralarında bir ilişki keşfedildi. Parasetamol içeren ilaçlar kanseri nasıl tetikliyor?
Yaşları 50 ila 75 arasında 65 bin sağlıklı insan üzerinde yapılan bir araştırmaya göre haftada 4 günden fazla en az 4 yıl parasetamol kullanıldığında kan kanseri riskinin en az 2 kat arttığı gözlenmiş. Bu aslında çok korkutucu bir rakam değil ama önemli bir ders var bu araştırmada. Çok güvenli kabul ettiğimiz ve yaygın kullanılan bu ilaç kontrolsüz ve doktor önerisi olmadan kullanıldığında sıkıntı yaratabilir. Düşünün ki parasetamol gibi uzun yıllardır güvenle kullanılan bir ilacın bile kötü etkileri çıkabiliyor. O halede piyasada kontrolsüz ve denetimsiz kullanılan ilaç dışı tedavi yöntemlerinin ne kadar tehlikeli olabileceğini görüyoruz.Çocuklarda da çok kullanılan bir ilaç parasetamol. Bu araştırma çocuklarda aynı neticeyi verir mi bunu söylemek zor. Bu zaten uzun süreli ve yüksek dozda bir kullanım.
Haftada 4 gün çok fazla bir kullanım miktarı değil mi?
Çok fazla bir kullanım evet. Bu zaten arada bir başı ağrıyınca ağrı kesici alan bir insan için geçerli değil. Ağrı kesici bağımlısı haline gelen insanlar var.
Türkiye'de tedavisinde en başarılı olunan kanser türleri hangileri?
En başarılı olduğumuz kanser türleri hematologların baktığı kan kanseri ve lenf bezi kanserleri. Lenf bezi kanserlerinin alt türlerinde başarı oranı yüzde 90'a ulaştı. Hatta ilaçla tedavisinde başarılı olunamadığında da kök hücre nakliyle başarı sağlandı. Türkiye’de kök hücre nakli sayısı senede 600'den 1500'e çıktı. Başarı oranları da dünya standartlarında. Bu nedenlerle hematolojik kanserler son yıllarda çok büyük başarıyla tedavi edilen kanserler sıralamasında ilk sırada yer alıyor.
Japonya'daki nükleer santral felaketinden sonra iyotlu tuza talep çok arttı. İyotlu tuzun radyasyona karşı bir kalkan görevi görmesi söz konusu mu?
İyot kullanımı sadece radyasyona maruz kalan kişilerde o anda guatr olarak bilinen tiroid bezini radyasyonun kötü etkilerine karşı korur. Böylece tiroid kanseri riski azalır. Diğer kanserlerin riski devam eder.
Japonya'daki nükleer santral yangınını söndüren itfaiyecilerin kanının dondurularak ileride kök hücre nakli ile kansere karşı tedavilerinin gerçekleştirilmesi söz konusu. Peki bu kadar yüksek dozda radyasyona maruz kalan kişiler için böyle bir tedavi, kök hücre nakli tedavisi etkili olabilir mi?
Kök hücre nakli radyasyon sonrası oluşan sorunlardan bir tanesini çözüyor sadece. Aynı iyotlu tuz gibi. Bu kemik iliği nakli de sadece radyasyondan sonra gelişen kemik iliği iflasını geriye döndürmek için kullanılıyor ancak tek iflas eden kemik iliği değil. Bütün sistemler iflas ettiği için diğer hasarların önüne geçmek mümkün değil. Elbette bu çok akıllıca bir yöntem ancak her hasta bu aşamaya kadar gelemez.
Kan kanserlerinin beslenme ile ilişkisi nasıl? Ne oranda etkiliyor beslenme ve yaşam tarzı?
Buna iki şekilde cevap verilebilir; birincisi kanser olmadan önce ikincisi kanser olduktan sonra. Elbette kötü ve sağlıksız beslenmenin bir payı var. Çevre kirliliği, yaşlılık, kötü beslenme bunların hepsi etkili. Kötü beslenmenin ne olduğunu artık herkes biliyor.
Yapılacak şey de çok büyük reçetelerin peşinde koşmak değil. Gazetelerin sağlık sayfalarında yazan şeyleri uygulayabilirsiniz. Uygun koşullarda yemekler pişirilecek, her tür besinden ölçülü alınacak. Bir de kanserli hastaların yemesi-yememesi gereken şeyler. Orada da bir takım efsaneler var.
Mesela şekerin kanserli hücrelerin yayılmasını arttırdığı doğru mu?
Kalkıp toz şeker yememelidir ama diyetten de alacağı karbonhidratı asla yok etmemelidir. Makul, yeterli ve doğru beslenme her şeyin anahtarıdır.