Dans, ilk defa Kanuni Sultan Süleyman’ın devrine denk gelen dönemde, Fransa’da yapılmaya başlanır. Bunu duyan kanuni Fransa imparatoruna bir mektup yazar. O mektupta aynen şöyle demektedir:
- Ey Fransa Kralı Fransuva! Sefir-i Kebirimden aldığım mazhara göre malumatım oldu ki, memleketinde dans namında Ala Mele-İnnas Fuhşiyyat ve Lubiyat yapıyormuşsun. İş bu Name-i Humayunumun eline vusulünden itibaren bu mel'anet rezalete son vermediğin takdirde, Ordu-yu Humayunumla gelip seni kahretmeye muktedir olurum.
Kanuni’nin bu mektubundan sonra Fransa’da yüz sene dans yapılmaz.
Sultan Mehmet 12 yaşına geldiğinde babası Sultan Murat oğluna tahti bırakıp Manisa'ya inzivaya çekilir.Bu haber üzerine hristiyanlar Osmanlı tahtında bir çocuk olduğu için Haçlı ordusu toplayıp Osmanlının üzerine saldırmaya karar verir. Bu olayı haber alan Sultan Mehmet babasını çağırır fakat babası artık sensin diye gelmez. Bunun üzerine Sultan Mehmet babasına şu tarihi mesajı yollar:
Baba,
Eğer Padişah siz iseniz geliniz ve ordunun başına geçiniz ,
yok eğer padişah ben isem size emrediyorum gelip ordunun başına geçiniz.
Fatih Sultan Mehmet'in tarihe geçmiş diğer özlü sözleri ise şöyle...
İmparatorunuza Söyleyin. Şimdi ki Osmanlı Padişahı Öncekilere Benzemez. Benim Gücümün Ulaştığı Yerlere, Sizin İmparatorunuzun Hayalleri Bile Ulaşamaz.
Ya Ben Bizans'ı Alırım; Ya da Bizans Beni.
[
**
Fatih Olmasaydım Ulubatlı Hasan Olmak İsterdim..
Yapmak İstediğimi Sakalımın Bir Teli Bile Bilseydi, Sakalımın O Telini Hemen Koparır ve Yakardım
Bu Dünya Ölümlüdür. Her Fani Gibi Bende Ölümü Tadacağım.
Dünya Devleti Ebedi Değildir. Fani Cihanda Hiç Kimse de Ölümsüz Değildir. İnsanların Dünyada Nefesleri Sayılıdır ve Ölümsüzlük Kapısı Kapalıdır.
Hayatım Boyunca ALLAH'ın Emirlerinden Dışarı Çıkmadım. ALLAH'ın Rızasını Kazanmak İçin Uğraştım. Tek Gayem Bu İdi.
Şeyhim Akşemseddin Hazretleri İle Beraber Yaptığım Zikrin Lezzetine Dünyaları Bile Değişmem. Eğer Şeyhim İzin Verseydi Zikir Yolunu Tercih Eder, Saltanatı Terk Ederdim
Yavuz Sultan Selim Padişah olmadan önce Şah İsmail'in ülkesine gider ve saraya girmenin yollarını arar.Birden aklına Şah İsmail'in satrancı çok sevdiği geLir ve köylerde kasabalarda santranç oynayarak nam salar.
Şah İsmail bu kişiyi merak eder ve sarayına çağırır.Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail satranca başlarlar.Biraz zaman geçtikten sonra Yavuz Sultan Selim Şah İsmail'i Şah Mat eder ve yener.
Şah İsmail bu duruma kızar ve Yavuz Sultan Selime ; "Sen Nasıl Şah'ını Şah Mat Etme Cürretinde BuLunursun" diyerek tokat atar.
Yavuz Sultan Selim özür diler ve ülkesine döner. Aradan zaman geçer ve Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim bir savaşta karşı karşıya gelir.
Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail'i yener. Ardından o meşhur şiirini yazar:
Sanma Şahım / Herkesi Sen / Sadıkhane / Yar OLur
Herkesi Sen / Dost mu Sandın / BeLki oL / Ağyar OLur
Sadıkhane / BeLki oL / aLemde / Serdar OLur
Yar OLur / Ağyar OLur / Serdar OLur / DiLdar OLur
Şiirin tercümesi şöyledir:
Şahım Sen Herkezi Sadık Yar Sanma
Sen Herkezi Dost mu Sandın BeLki O Düşman OLur
Sadık OL BeLki O ALemde Komutan OLur
Yar OLur, Düşman OLur, Komutan OLur, SevgiLi OLur.
Bu şiiri önemli kılan bir diğer özellik de Yavuz Sultan Selim'in yazdığı dörtlükteki o muhteşem zeka göstergesidir.
Şiirde ayırma işareti olan kelimeleri yukarıdan aşağıya okuduğumuzda aynı dörtlükle karşılaşırız. Bu da Yavuz Sulatn Selim'in hem şiirdeki ustalığına hem de muhteşem zekasına bir örnektir.
Beni evhamlı sanıyorlardı HAYIR!
Ben sadece gafil değildim, o kadar.
Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.
Tarih değil,hatalar tekerrür ediyor!
Düşmanımın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir.Esaretin bir çeşitide borçlandırmadır.
Savaş yalnız sınırlarda olmaz .Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir.Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi,yenilgi kaderdir.
Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam,zira bu vatan bana değil milletime aittir.
Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir.
Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!
İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.
Padişahların özlü sözleri kadar Türk tarihine damgasını vuran bir de vasiyet vardır; Osman Gazi'nin oğlu Orham Gazi'ye yazdığı vasiyet...
Osman Gazi'nin 1326’da Söğüt’te vefat etmeden önce oğlu Orhan Gazi’ye yaptığı bu vasiyet tam bir siyasetnâme niteliğindedir.
"Ey oğul! Her işten önce din işlerine dikkat et. Zira farizaya (farzlara) dikkat, din ve devletin güçlenmesine sebeptir. Din işlerini; dikkatli olmayan, itikadı bozuk ve doğru yoldan ayrılmaya yönelen, büyük günahlardan kaçınmayan, helala-harama dikkat etmeyen sefihlere ve ayrıca tecrübesiz kişilere bırakma, devlet idaresinde bu gibi kişilere iş verme!.
Zira yaratandan korkmayan, yaratılandan hiç korkmaz. Büyük günah işleyen ve bunu devam ettiren kimsede sadakat olmaz. Böyle kişilerin sadakati olsa ümmeti olduğu Peygamber-i Zişan'ın sadık tebligatı üzere hareket eder de şer'i şerifin dışına çıkmazdı.
Allah'ın (c.c) hakkını ve kulların hukukunu gözet!.. Ve senden sonrakilere böyle nasihat etmekten geri durma
Ve adalet ve insafa riayet ile zulmü kaldırmaya devam ile her bir işe teşebbüs de Allah'ın yardımına güven. Halkını düşman istilasından ve zulme uğratılmaktan koru!..
Haksız yere hiç bir ferde layık olmayan muamelede bulunma!.. Halkı taltif et, hepsinin rızasını kazan".