Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Kapanan CNBC-E'nin Bizi Tanıştırarak, Hayat Kalitemize Artı Değer Kattığı 10 Dizi

CNBC-E geçtiğimiz günlerde satıldı, artık yerine TLC geçecek. Biz de bu sebeple, kendisine bir veda edelim dedik.

Kapanan CNBC-E'nin Bizi Tanıştırarak, Hayat Kalitemize Artı Değer Kattığı 10 Dizi

Angel

Niye bilmiyorum, ama annem deli nefret ederdi Angel‘dan. O yüzden asıl yayınlanma saatinde değil; annemin çalıştığı için beni evde yalnız bıraktığı Cumartesi 13:00 civarında izlerdim Angel’ı. Buffy ile deli bir aşinalığım yoktu, ama Angel’a resmen hasta olmuştum. Hatta bundan mütevellit, dönemin Mynet chat odalarınıda rumuzumu “Angel” yapıp girmiş, girdiğim gibi de on beş farklı kişiden özel mesajla aşk şiirleri falan almıştım. “Vay arkadaş memleketteki Angel hayranlığı?” demeye kalmadan, beni kız sandıklarını anladım, biraz üzüldüm, biraz rahatladım.

Battlestar Galactica

Battlestar Galactica’nın final sezonu, çok azıcık ucundan memleketin “dizimag dönemi” diye tabir ettiğim periyoduna değdirdi; ama genel olarak CNBC-e’nin tek ekmek kaynağı olduğu yılların içerisindeydi. İlk bölümünden, o muhteşem plot twist ile bizi koltuğumuzdan uçurduğu üçüncü sezon finaline, oradan biraz üzen dizi kapanışına kadar; Battlestar Galactica’yı bir nesil hafta hafta takip etme şansına sahipti. Ve ne şanstı o! Buffy the Vampire Slayer

Hayatımıza Joss Whedon kavramını sokan dizi de CNBC-e’nin geniş yelpazesinin bir parçasıydı. Ben şahsen Angel’cıydım, Buffy’yi de öyle çok sıkı takip etmezdim. Ama yine de, dizinin klişelere ters gitme konusundaki ısrarı ve yeri geldiğinde ayağını frene basabilme konusundaki cesaretini çok takdir ettim yıllarca. Benim için Buffy “akşam izleyecek bir şey bulmayınca CNBC-e açılan saatlerin” dizisiydi, ama pek çok kişi için de kaçırılmaması gereken bir randevuydu defterlerde. How I Met Your Mother

Türkiye’de gelmiş geçmiş en popüler dizi olduğunu düşünüyorum How I Met Your Mother‘ın, bilmem itiraz eder misiniz? Amerika’da da baya yaygındı dizi, ama açıkça kokuşmaya başladığı beşinci sezonuyla birlikte oradaki izleyici tabanı biraz kazan kaldırdı. Bizde öyle olmadı. CNBC-e’de Ted Mosby’nin macerasına başlayan milletimiz, dokuz sezon boyunca vazgeçmedi ve baya “hddiziyihemensimdizlesakinkacirma.org” semalarında bitirene kadar da ümidi kesmedi. Rome

Rome hem CNBC-e‘de, hem de E2‘de yayınlanırdı. E2’deki sürümü, dizinin HBO versiyonu kadar olmasa da, biraz daha sansürsüzdü. CNBC-e’de ise, BBC düşünülerek çekilen sansürlü sürümü yayınlanırdı. Her ikisi de harikaydı. Günümüzün Game of Thrones seven nesline önayak olan şeydi Rome. Hem yapımcısı HBO, hem de izleyenlerde bıraktığı intiba açısından öyleydi. Lucius Vorenus ve Titus Pullo’nun maceralarını yana yakıla seyrettik, vaktinden önce bitirilmiş olmasına da bugün dahi üzülürüz. Scrubs

Hatırlayacaksınız, CNBC-e’nin ekonomi yayını bittikten sonraki yayın akışı genelde sabitti. Saat beşten sonra alttaki borsa akışı kalkar, önce çizgi filmler, sonra dizi tekrarları yayınlanırdı. Ondan sonra saat sekizde iki tane üst üste sitcom konulur, saat dokuzda bir tane 40 dakikalık drama yerleştirilir; akabinde de yaş itibariyle hak ettiğinden çok daha az takdir ettiğimiz sanat filmleri çıkardı ekrana. Bu maraton, her zaman çok sürdürülebilirdi, çünkü CNBC-e’nin daima harika sitcomları vardı. Scrubs gibi. Sonradan azalarak bitti, evet. Ama iyi olduğunda da, harbiden çok iyiydi. Six Feet Under

Ben bu dizinin Türkiye televizyonlarında yayınlandığına hâlâ inanamıyorum. Bugün ekrana gelse, kuvvetle muhtemel kılıçtan geçer, alt yazılarına “taklavat” gibi tonlarca saçma benzetme eklenir, sonra yine kanala ceza getirtirdi Six Feet Under. Ağır bir diziydi, memleket için de ağır temalar içeriyordu. Ama benim bugüne kadar gördüğüm tüm diziler arasında hâlâ gelmiş geçmiş en iyiler sıralamasında ikinciliği sert bir kararlılıkla elinde tutmaktadır. CNBC-e olmasaydı da, haberim olmazdı muhtemelen. South Park

Şimdilerde rahatlıkla görebildiğimiz bu yaş belirteçleri var ya? “Genel aile”, “7+” falan? Onlar yoktu eskiden. Sadece on sekiz yaş ve üstüne müsait dizilerde bir uyarı çıkardı. O uyarıyı, hayatımda ilk kez Pazar geceleri yayınlanan South Park‘ın başında gördüm ben. Tabii o zamanlar o uyarı bir apoletti bizim için. Ufkumuzun daha da geniş bayırlara yelken açması demekti, severek baktık o siyah üzerine beyaz duran yazılara. Gururla da açıp izledik South Park’ı. The 4400

2008 ABD yazarlar grevi, pek çok hayra vesile olmuş olabilir. Muhakkak olmuştur da zaten. Ama bence, arkasında bir de koskocaman yara bıraktı: The 4400. Grev sebebiyle gelen erteleme, zaten ihya olmayan kanalın “amaan, boşver, üşendik” deyip diziyi geri getirmeye uğraşmamasıyla sonuçlandı. Onlarca soru yarım kaldı, piyasa da Abrams ve onun dizisi Lost’a kalmış oldu. Neyse ki biz o arada vizyonlu CNBC-e yöneticileri sağ olsun, yayınlanan sezonları izleme şansına eriştik. Zira böyle düşük profilli bir dizi, memlekete gelmese, radarımızdan komple kaçardı. The Sopranos

Her hafta, yanılmıyorsam Çarşamba akşamları saat dokuzda yayınlanırdı The Sopranos. Her hafta, saat on civarında ben koltuğun altında ters dönmüş, hayran bir şekilde cenin pozisyonunda yatardım. Televizyonların gördüğü en zeki dizilerden biriydi Sopranos. James Gandolfini de şüphesiz ekrana zarafetiyle dokunan en asil oyunculardan biriydi. Ne şanslıyız ki, baya bizim televizyonlarımızda, bizim ekranlarımızda yaşanabildi bu. Ve bu, buna benzer tonlarca şey ile birlikte, bugün CNBC-e’nin gidişine üzülmemizin başlıca sebeplerinden biri. Elveda CNBC-e. Zap yaparken, “illa sevdiğimiz bir şey denk gelir” diye seni aradığımız günleri özleyeceğiz.

En Çok Aranan Haberler