Mynet Trend

BİZE ULAŞIN

Kapitalist Bir Hülya: Kariyer Yapmak

Hiç düşündünüz mü dünyadaki bütün işçilerin istisnasız hepsi işi bırakıp çalışmadığını? Çin’ den, Güney Afrika’ ya kadar, Bağcılar’da konfeksiyon atölyesinden, Apple şirketine kadar… ne olurdu?

Kapitalist Bir Hülya: Kariyer Yapmak

Kendisine ustabaşı denip beşyüz lira da fazla aldığı için patron yerine -sanki babasının işiymiş gibi- gidip grevdeki insanları tek tek ayartıp, grevi kırdırmaya çalışanlar olacaktır hep…

Merak etmeyin. Dünyanın sahipleri bunu çok daha önce düşündüler; hele bu yüzyılda kitle iletişim araçlarının yaygınlığını düşününce bu organizasyon hayal değil ama işçiler arasındaki farklar bunu yapmaya her zaman engel olacak.

Kendisine ustabaşı denip beşyüz lira da fazla aldığı için patron yerine -sanki babasının işiymiş gibi- gidip grevdeki insanları tek tek ayartıp, grevi kırdırmaya çalışanlar olacaktır hep…

Bazen tehditle, bezen korkutarak, bazen “bak oğlum yeni çocuğun oldu, manyak mısın? seni atarlar, sürünürsün, çocuğuna bez alamazsın” iknalarıyla… Şeytanın avukatları şeytan gibi açlıkla korkutuyor.
Yarın öbürgün kovulunca da ağlar.

Çalışanlara daha iyi şartlar istendiğinde “Nankör olma” deyip işsiz ordusunun hali gösteriliyor…

Bir çoğumuz saraylarda bir bardağın ederine bir ay uğraşıp duruyoruz.
“Herkes hak ettiğini yaşar” diye de bir kelime bulundu . Evsizler, garibanlar, yoksullar hep bu hayatı hak ettikleri için öyleler, başka kimsenin sorumluluğu yok…

Evet buna inandırılıyoruz içten içe. “Herkes kendi hakettiğini yaşar” gibi iğrenç bir sözle.

Gerçekten istediğiniz işi yapıyor musunuz peki?
Eğer yapmıyorsanız ne yapmak istediğinizi biliyor musunuz?
Bu yazıyı yazan bilmiyor…

Sağlığımızdan bile daha çok önem verdiğimiz “iş” hayatı, bize zorunluluk olarak dayatıldı.
Bu sistemde işsizler yok olmaya mahkum; sistem çalışmayanı perişan ediyor. İnsan yeteneklerini ortaya çıkaracak koşulları olmadığı için; çoğumuz istemediğimiz işlerde, hayatımızın nereye gittiğini bilmeden, ekonomik kriz patlamaması umuduyla birilerinin eline bakıyoruz.

Üniversite okuyan, en nihayetinde asgari geçim standartlarının üstünde “iş” bulabilmek için bunu yapıyor. Senelerce süren okul hayatı acınası bir şekilde bitiyor. İşsizlik, okumuşluk, aile, çevre baskısı kapitalizme mecbur bırakıyor.Ana babamıza göstermediğimiz saygımızı, sevimliliğimizi, hoşgörümüzü; patronlara, müdürlere, süpervizörlere gösterelim diye sanki tüm çaba.

“Gelecek beş yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?”

O kadar verilen emek, harcanan zaman, son tahvilde hayatımızın geldiği yer bu.. “LÜTFEN BENİ İŞE ALIN”
En nihayetinde bize belli bir miktarda verilen kağıt banknotlar için..
Düşününce gerçekten çok saçma!
Daha fazla kazanabileceğimiz bir “iş” için yanıp tutuşuyoruz!
Kapitalizm insanı kendisine de, çevres,ne de yabancılaştırıyor.

Çalışma haftasından sonra, Cumartesi akşamı normal günlerden değişik yaşamaya çalışıp, hayatımızın ne kadar da farklı olduğunu facebook tan ilan etme yarışına dönüyor kariyer hayatımız.

Bir şirkete işe girecekken sorulan sorulardan birisi:
“Gelecek beş yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz?”

Bu soruya çeşitli cevaplar verilebilir mutlaka.
Dürüst olup, işe girme sürecini sekteye uğratmamak için “5 yıl değil 5 gün sonra ne yapacağımı planlamadım” diyemeyiz çoğumuz.

Yazının devamı için tıklayınız

En Çok Aranan Haberler