TÜİK'in verilerine göre, geleneksel yöntemlerle yapılan iki katlı ahşap evlerin sayısı yüzde 3’e kadar düştü. Köy ve yaylalarda çok katlı, betonarme binaların sayısı hızla artıyor. Yerel yönetimler betonlaşmayla mücadele edemiyor, bölge halkı, "çok katlı betonarme evlere mecbur olduğunu" savunuyor.
Karadeniz'de geleneksel yöntemlerle yapılan iki katlı ahşap evler yok oluyor. Yerlerine yüksek katlı ve betonarme binalar yapılıyor. İnşaat sahipleri genellikle, her çocuğunun ev sahibi olmasını istediklerini, bu yüzden çok katlı binalar yapmak zorunda kaldıklarını söylüyor. Yerel belediyeler ise, kesinleşmiş yıkım kararlarına rağmen binaları yıkamıyor.
Karadeniz’in yeşilin her tonuyla bezenmiş köy ve yaylaları betona teslim oluyor @gurayervinhttps://t.co/9tc6dIRALghttps://t.co/HjruQBf4tq
— Mynet (@mynet) June 14, 2016
Aljazeera'den Güray Ervin, yaylalardaki betonlaşmayı gözler önüne serdi.
"Her çocuğuma bir kat vereceğim"
Hasan Korkmaz, ahşap evini mecburen yıktığını ve çocukları için bu binayı yaptığını söyledi.
Trabzon’dan Uzungöl’e gitmek üzere yola çıkıyoruz. Şehir merkezinden uzaklaşır uzaklaşmaz yol kenarındaki dik yamaçlarda yüksek katlı, betonarme binalar kendini gösteriyor. Binaların bir kısmında inşaat devam ediyor. Bir kısmı, tuğlaları örülmüş halde bekliyor. Dernekpazarı ilçesine bağlı köylerde de durum farklı değil. Gülen Köyü'nde inşaatı devam eden bir binanın önünde duruyoruz. Bina sahibi Hasan Korkmaz neden yüksek katlı, betonarme bina yaptığını anlatıyor:
“Önceden bu evin yerinde ahşap bir ev vardı. O evi yıkmak zorunda kaldık. Dört çocuğum var. İleriye dönük olarak hepsine mecbur birer daire yapmak istiyorum. Burada arazi yok, arsalık yer yok. Arazimiz bayırda olduğu için sıkıntılı. Buralar köy yeri olduğu için zemin etüdü yaptıramıyoruz. Aslında yapılsa daha iyi olurdu. Ben inşaatçı olduğum için sağlam yaptım. Bir katına beş, altı ton demir gitti. Bir endişemiz yok Allah'a şükür.”
“Yıkım ihalesine katılan olmuyor”
Çaykara Belediye Başkanı Hanefi Tok, kaçak yapıları mühürlemelerine rağmen vatandaşın inşaata devam ettiklerini söyledi.
Beton binaların hızlı ve kontrolsüz şekilde çoğalıyor olmasından yerel yöneticiler de şikayetçi. Trabzon’a bağlı Çaykara ilçesinin 32 mahallesi, 40'a yakın yaylası var. Belediye Başkanı Hanefi Tok, 427 kaçak bina hakkında yıkım kararı olduğunu anlatıyor:
“Belediyenin imkanları, ne ekipman olarak, ne personel olarak ne de, ekonomik olarak bu binaları yıkmaya müsait değil. Zaman zaman Bakanlıklardan kaynak talep ediyoruz. Bu yıl 427 yapının yıkılması için ihaleye çıktık. Bu ihale açık ihaleydi katılan olmadı. Pazarlık usulüyle tekrar ihaleye çıktık, buna da katılan olmadı.”
Bölgede yaşayanların anlatımına göre; yıkım ihalelerine katılım olmamasının nedeni, neredeyse herkesin birbirini tanıdığı yerleşim yerlerinde yıkım şirketinin hemşehrileriyle ilişkisinin bozulmasını istememesi.
Çaykara'nın, Karaçam mahallesindeki bu tepede daha önce ahşap binalar vardı.
Çaykara Belediye Başkanı Tok, insanların barınma ve toprağına sahip çıkma hakkı olduğunu belirtirken, meralarda ve köylerde kaçak yapıları mühürlediklerini ancak vatandaşın inşaata devam ettiğini söylüyor:
“Bölgemiz çok yağış alan bir bölge. Vatandaşımız sonunu düşünmeden dört-beş katlı bina yapıyor. Daha sonra yer kaymaları sonucu bina tehlikeye giriyor. Yatırımlar boşa gidiyor. Yüzde 60 eğim olan yerler var. Çoğu hisseli tapu. Müstakil tapulu yer çok az. Burada yüksek binalardan kaynaklı oluşan görüntü bizim de çok hoşumuza gitmiyor. Ama insanlarımız bunu yaparken yasal mevzuata çok takılmıyor. Uzungöl’de kaçak yapılaşmadan dolayı ceza alan ve cezaevinde kalan vatandaşlarımız var.”
“İki yıl bir ay hapis cezası aldım”
Yakup Ayyıldız, imar kanuna muhalefetten iki yıl bir ay hapis cezası aldı.
Uzungöl, özellikle son yıllarda Arap turistlerin sık geldikleri yerler arasında. Sadece Arap turistler değil yerli turistler için de cazibe merkezi. Kontrolsüz yapılaşmanın arttığı Uzungöl’de, imar kanuna muhalefetten mahkemelik olan ve hapis cezası alanlar var. Yakup Ayyıldız da onlardan biri:
“Burada altı yıldır işletmeciyim. Kıl çadırdan yapılmış bir kafeterya işletiyorum. Bir de bungalov tarzı tek katlı ahşap evleri kiraya veriyorum. Benim işletmem imarsız alanda kaldığı için binalarımın da ruhsatı yok. Buradaki en küçük işletme benim. Beş kişiye iş imkanı sağlıyorum. Bir ay önce imar kanununa muhalefetten iki yıl bir ay hapis cezası aldım. Yargıtay’a itirazımızı yaptık. Biz buranın tanınması için çok çaba harcadık. Turizme de katkımız var. Yetkililerin mağduriyetimizi gidermelerini bekliyoruz.”
“Karadeniz’e özel imar planı çıkarılmalı”
Ali Kemal Sevinç, Karadeniz bölgesine özel bir imar planı hazırlanması gerektiğini anlattı.
Çaykara’da gazetecilik yapan Ali Kemal Sevinç, Karadeniz’in kendine has bir imar planı olması gerektiğini savunuyor. Daha önce heyelan olan bölgelerde günümüzde inşaatların yapıldığı anlatıyor:
“Ege, Marmara veya Güneydoğu Anadolu bölgesinde uygulanan imar oranları ile Karadeniz bölgesinde uygulanan imar oranları aynıdır. Bu uygulama buradaki insanları zor duruma sokuyor. Ege bölgesindeki yüzde 40 imarla, Karadeniz bölgesinde bir ev yapamazsınız. Burada insanlar çadır kurarak yaşayacak değiller. Geleneksel yöntemlerle yapılacak ahşap evlerin maliyeti yüksek. Bakımı zor. Dolayısıyla insanlar çok katlı binalara yöneliyorlar. Bu binalarda da bir kontrolsüzlük var. Bunun bir an önce çözülmesi lazım.”
“Yüksek binalar mimari siluete uygun değil”
Prof. Dr. Kenan Gelişli, çok katlı binaların doğal yapıya da uygun olmadığını söyledi.
Bölgedeki betonlaşmayla ilgili çalışma yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Gelişli de, köylerde inşa edilen yüksek katlı, betonarme binaların yöre iklimine de uygun olmadığını söylüyor:
“Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre bölgemizde ahşap evlerin oranı yüzde 3'e kadar düştü. Yüksek katlı binalar doğal yapıya da, mimari siluete de uygun değil. Bu sorun büyük. Kentselleşmeyle alakalı. Karadeniz insanı kendi hâkimiyet alanını ilân eder. Tepelere ev yaparlar. Toplu bir yaşam kültürümüz yoktur. Her eve bir yol yapmak, su, elektrik bağlatmak gerekiyor. Örümcek ağı gibi yollarımız var. Bu heyelan riskini de arttırıyor. Sel ve taşkın riskini arttırıyor. O köylere ambulans bile gidemiyor.”
Betonlaşma, sadece Trabzon ve çevresinde değil, Doğu Karadeniz'in genelinde yaygınlaşmış durumda. Bölgenin coğrafi yapısı, ailelerin kalabalık oluşu, arazi sıkıntısı gibi nedenler çok katlı, betonarme binaların yapılmasına neden oluşturuyor. Yerel yönetimler, yıkım kararı olan çoğu binayı yıkamıyor. Sonuçta; köylerin, yaylaların doğasına aykırı, aynı zamanda da heyelan, su taşkını gibi doğal afetlerde içinde yaşayanlar için risk oluşturan çok katlı beton binalar yemyeşil coğrafyanın içinde yükselmeye devam ediyor.