HABER

Karikatür krizi, IPI kongresinde masaya yatırıldı

İSTANBUL (ANKA) - Danimarka'da yayınlanan Kristeligt Dagblad Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Michael Ehrenreich, karikatür krizi sonrasında Danimarkalıların artık ifade ve yayınlama hakkının, din alanının önemli ve hassas olduğunun farkına vardığını belirterek, karikatür sonrasında Danimarka'daki Müslüman azınlıkla ilgili bilgilerinin arttığını ve görüşlerinin ne olabileceğine ilişkin yaklaşımlarının da farklılaştığını söyledi.

Uluslararası Basın Enstitüsü'nün Dünya Kongresi ve 56'ıncı Genel Kurul toplantısı çerçevesinde düzenlenen "Hepimizin diğerleri olduğu bir dünyada habercilik" başlıklı oturumunda, Danimarka'da yayınlanan Hz. Muhammed karikatürleri çerçevesinde yaşanan gelişmeler ışığında gazetecilik mesleği ve "ötekiler" ele alındı.

"Karikatür krizinden sonra müslümanlar ile ilgili bilgilerimiz arttı"

Başkanlığını Hürriyet Yayıncılık Kurumsal İletişim Direktörü Temuçin Tüzecan'ın yaptığı oturumda konuşan Danimarka'da yayınlanan Kristeligt Dagblad Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Michael Ehrenreich, ağırlıklı olarak konuşmasını "karikatür krizi" ve sonrasında yaşananlara ayırdı. Ehrenreich, ülkesinin artık "karikatür yayınlayan ülke" olarak anıldığını belirterek, Danimarka'da bu süreçte ifade ve yayınlama hakkının aynen yerinde durduğunu söyledi. Karikatür krizi sonrasında çıkarılan dersleri sıralayan Ehrenreich, Danimarkalıların artık ifade ve yayınlama hakkının, din alanının önemli ve hassas olduğunun farkına vardığını kaydetti. Ehrenreich, ülkesinin son derece "laik" bir ülke olduğuna dikkat çekerken, karikatür sonrasında Danimarka'daki Müslüman azınlıkla ilgili bilgilerinin arttığını ve görüşlerinin ne olabileceğine ilişkin yaklaşımlarının da farklılaştığını aktardı.

"Karikatür krizi dünyanın en ücra köyünde bile yankı buldu"

Bu kriz sonrasında çıkarılan bir diğer dersin de dünyanın "global köy" haline dönüştüğü olduğunu ifade eden Ehrenreich, bu dönemde gazeteciler için yeni temel kuralların da oluştuğunun altını çizdi. Karikatürlerin yayınlanmasının dünyanın en ücra köyünde bile yankı bulduğunu belirten Ehrenreich, bu sürecin pek çok yanlış anlamayı da beraberinde getirdiğini söyledi. Ehrenreich, birçok kesimin Danimarka Hükümetinin karikatürü yayınlayan gazeteyi neden kapatmadığını anlamakta güçlük çektiğini vurguladı ve bu süreçte hükümet diplomasinin siyasi değil, kamusal yürütüldüğünü kaydetti.

"Totaliter devletler karikatür krizini kullandı"

Bu süreçte birçok suistimal yaşandığını öne süren Ehrenreich, totaliter ülkelerde hükümetlerin, kendi üzerlerindeki baskıları azaltmak amacıyla, bu olayı kullandığını belirtti. Karikatürlerin yayınlanması sonrasında İran ve Suriye'de gerçekleşen gösterilerin kendiliğinden olmadığını savunan Ehrenreich, karikatürleri yapanların çoğunun hala "öldürülme korkusuyla" saklandığını söyledi.

"Türk ordusu da Tayland ordusu gibi son derece hevesli"

Bangkok Nation Multimedia Grup Editör Yardımcısı Kavi Chongkittavorn da, sözlerine "Türkiye'de kendimi evimde gibi hissediyorum. Tayland'da da son derece hevesli bir silahlı kuvvetlerimiz var" sözleriyle başladı. Chongkittavorn, uluslararası gazetecilik etik kurallarına uyulması gerektiğini, gazetecilerin küreselleşmeye tek boyuttan baktığını belirterek, "Tayland ordusu da demokrasiyi seviyor ve kontrol altına almak istiyor. Ben de işte Tayland'daki orduyu Türkiye'dekiyle bağlantılandırabiliyorum" dedi. Chongkittavorn, tüm gazetecilerin dikkatli olması ve tüm bilgilere sahip olması gerektiğini ifade etti.

"Gazeteciler yeterli bilgelik ve olgunluğu sergileyemedi"

AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Miklos Harasti ise, konuşmasını ağırlıklı olarak ifade özgürlüğü ve bu çerçevede hükümetlerin hukuki düzenlemelerine ayırdı. Harasti, ifade, din ve inanç özgürlüğünün bir birinden farklı şeyler değil, aynı madalyonun iki tarafı olarak nitelendirdi. Karikatür krizi sonrasında alınan derslerden daha az ifade özgürlüğü, daha fazla din özgürlüğü sonucunun çıktığını belirten Harasti, küresel köy haline gelen dünyanın her hangi bir yerinde çıkan bir haberin tüm dünyada yankı bulabildiğini ve gazetecilerin de buna karşı bilgelik ve olgunluk sergileyemediğini ifade etti.

"Şiddeti özendiren yayınların sayısı arttı"

Harasti, Arap ve Müslüman ülkelerinde karikatüristlere ve yazarlara karşı açılan davaların çokça olduğunu aktarırken, "Müslüman dünyasında ve farklı ülkelerde, karikatüristlerin öldürülmesi için milyonlarca dolar ödüller verildi. Bu konuya ilişkin her hangi Avrupa kuruluşundan kınama dahi gelmedi. Gazetecilerin öldürülmesi konusu da ele alınmadı" dedi. Harasti, hükümetlerin kendi medyalarını kısıtlamaması, ifade özgürlüğünü kısıtlayacak yeni mevzuatlar çıkarmaması gerektiğine de dikkat çekerek, kültürlerarası diyalogun artırılması gerektiğini söyledi. Müslüman dünyasında basın ve hükümetlerin ayrıştırılmasının önemine de işaret eden Harasti, günümüz dünyasında nefret dolu yayınların sayısının arttığını, gazetecilere bu yayınlarını kısıtlayacak düzenlemelerin geldiğini ve bunun da uluslar arası ifade özgürlüğü standartlarını öldürdüğünü söyledi. Harasti, şiddet özendiren yayınların özendirilmesine de karşı olduklarını belirtti.

"Kariktürler siyasi çatışmayı körükledi"

Göttingen Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Merkezi'nden Prof.Dr Bassam Tibi, Suriye asıllı, Avrupa'da yaşayan bir Müslüman olduğunu belirterek, hakaret içerikli karikatürleri çizenleri kamuoyunda tartışılması gerektiğini ancak bunun yapılmadığını belirterek, karikatürlerin siyasi çatışmayı körüklediğini söyledi. Tibi, çatışmaya değil, diyaloga ihtiyaç olduğunu ifade ederken, kendisinin de radikal Müslüman olmadığının altını çizdi. Tibi, İslamifobi yapanlara da, bunu kullananlara da izin verilmemesi gerektiğini kaydetti.

"Yabancı düşmanlığı gündelik hayatın bir parçası oldu"

Yazar Elif Şafak ise, 11 Eylül saldırılarının ardından doğu ile batı arasındaki eşik konseptinin tehlikeye düştüğünü belirterek, dünyanın giderek kutuplaşmaların yaşandığı bir yer haline geldiğini söyledi. Şafak, İslam ile batı arasında çatışmaların arttığını düşünenlerin sayısının gün geçtikçe arttığını vurgulayarak, 11 Eylül saldırıları sonrasında, Osmanlıların "cinlerin alanı" olarak nitelendirdikleri "eşik konseptinin" de tehlikeye girdiğini kaydetti. Bilgi çağında yaşanılmasına rağmen, kültürel ve dinsel cehaletin dünyada çok rahat yer alabildiğine dikkat çeken Elif Şafak, yabancı düşmanlığının da artık gündelik hayatın içine girdiğini söyledi. Şafak, her ülkede görüşler çatışması yaşandığını, bu ülkeler arasında Türkiye, Fransa ve Amerika'nın da yer aldığını vurgularken, 11 Eylül sonrasında demokratik ileri güçler arasında diyaloga ihtiyaç olduğunun ortaya çıktığını kaydetti.

"Benden 'müslüman kadın yazar' eserleri bekliyorlar"

Konuşmasında başörtüsü konusuna da değinen Elif Şafak, batıdaki kadınların doğuda başörtüsü takan kadınların baskı altında olduğunu düşündüklerini ve üzüldüklerini aktarırken, Ortadoğu'daki kadınların da batıdaki kadınlar için üzüldüklerini söyledi ve "Kimlik politikası bizim üzerimizde gidiyor ve bizi kategorize ediyor. Ben ‘Müslüman kadın yazar' olarak tanımlanıyorum. Buna göre de benden eserler bekleniyor. Bu da ürettiklerimizin geride kalmasına neden oluyor. Sanatın kalitesi bir adım geride kalıyor" dedi. Şafak, fikir özgürlüğü ve evrensel değerlere saygı duyulması gerektiğini de ifade etti.

En Çok Aranan Haberler