Özellikle anneler, çocukları üzerindeki bu tehlikeli hastalığın belirtilerini, bilgi sahibi iseler evde teşhis edebiliyor. Eğer çocuğunuzda sebepsiz yere şişkinlik, karın ağrısı, deri döküntüsü, mide bulantısı, kemik erimesi ya da gelişme geriliği gibi rahatsızlıklar varsa bu sinsi tehlike sizin de yanı başınızda olabilir.
“Çocuğumu beslerken her şeye dikkat ediyorum ama bir türlü büyümüyor” veya “ne yese karnı ağrıyor” diyorsanız çocuğunuz çölyak hastası olabilir. Genetik bir hastalık olarak tanımlanan çölyak, her yaşta ortaya çıkabiliyor. Çocuklarda tanısı daha kolay konulan Çölyak hastalığı büyüme geriliği, sebepsiz karın ağrısı, iştahsızlık, hazımsızlık, gaz şikayetleri, yağlı ve kötü kokulu dışkılama gibi belirtiler gösteriyor.
Günümüzde her 200 kişiden birinin sorunu haline gelen çölyak hastalığının nedenini, yiyeceklerin içinde bulunan glüten maddesi oluşturuyor. Çölyak hastalığı hakkında konuşan Elab Laboratuvarları Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Aytaç Keskineğe Çölyak hastalığının genetik geçiş gösteren bir bağışıklık sistemin rahatsızlığı olduğunu söyleyerek “Çölyaklı kişiler buğday, arpa ve çavdarda bulunan protein olan glütene karşı hassastırlar. Genel popülasyonun %30’u çölyak hastalığı genini taşımaktadır. Ancak çölyak olan kişileren %5’i hastalıkla ilgili semptomları gösterir” dedi.
Yapılan çalışmaların emzirmenin bebeği çölyak hastalığından koruduğunu ortaya koyduğunu belirten Dr. Keskineğe “Emzirme sırasında anne sütünden bebeğe az miktarda glüten geçer. Bu da bebeği çölyak hastalığından korur ya da en azından hastalığı erteler. Ayrıca yaşamın ilk aylarında glütenden zengin beslenmenin ciddi risk yarattığı bilinmektedir. Yaşamın ilk 4-6 ayında sadece anne sütü ile beslenme bu açıdan çok önemlidir. Çölyak hastalığı her yaşta ortaya çıkabilmesine rağmen 8-12 aylık çocuklarda daha sık görülmektedir” diye konuştu.
Çölyak hastalığının tanısı şikayetlerin değişkenliği yüzünden zor olabiliyor. Ancak tanıyı destekleyen laboratuvar bulguları hastanın glütenden zengin ve glütenden fakir beslendiği dönemler arasında ortaya çıkan farklılıklar dikkate alınarak kolaylaştırılıyor. Her ne kadar hastanın damarından alınan kan örnekleri ile çalışılan testler tanıya yardımcı olsa da bazı hastalarda, tedavi ile ortaya çıkan etkilerin görülebilmesi için, ince barsak biyopsisi gerekebiliyor.
Çölyak belirtileri ise şöyle sıralanıyor; 12-24 aylık bebeklerde ishal veya kabızlık kusma, mide gazı, şiddetli karın ağrısı, kilo kaybı, gelişim geriliği ve kas kaybı, anemi. Bu belirtiler varsa mutlaka Çölyak akla getirilmesi gerekiyor.
Çölyak; tüm sistemi ilgilendiren bir hastalık olduğundan tanının gecikmesi halinde birliktelik gösteren diğer hastalıklar ile ilgili bilgi veren Dr. Keskineğe “Çölyaklılarda non-Hogkin lenfoma görülme olasılığı 3-6 kez daha fazladır. Lösemi, malign melanom, meme kanseri çölyak hastalarında daha sık görülmektedir” dedi.
Çölyak hastalığı olan insanlar glütensiz diyetle beslendiklerinde bağırsaklarında oluşan harabiyet düzeliyor. Ama bu düzelmeye aldanıp tekrar glütenli gıdaları tüketmeye başlamaları halinde hastalığın bulguları yeniden ortaya çıkabiliyor. Konuyla ilgili Dr. Keskineğe “Çölyak hastalığının tek tedavisi glütensiz diyet. Buğday, çavdar, arpa ile bunlardan yapılan her türlü yiyecekten uzak durmak gerekiyor. Diyette tahıl grubundan pirinç ve mısırdan yapılan yiyecekler tüketmeye özen göstermek yerinde olur. Ayrıca teflon, tahta kaşık gibi mutfak aletleri ne kadar iyi temizlenmiş olsa bile gözeneklerinde glüten kalıntıları kalabilme riski olduğundan bu tür materyalleri kullanmamaya itina gösterilmesi gerekiyor” diye konuştu.