Ababey, “Son olarak Ağaoğlu’nun reklamını aldık. İlanın bedeli 6800 liraydı. Twitter’da bu olay büyüdü. 3 yazarımız istifa etti. Bundan dolayı okuyucular da koptular. Çöküşün nedeni bu oldu. Ağaoğlu’ndan da o reklamın parasını alamadık” dedi.
KARŞI gazetesinin sahibi tekstilci Turan Ababey, gazetenin kapanmasının ardından işini de kaybetti. Hacizlerle mücadele eden Ababey, bir akrabasının taksisinde şoförlük yapmaya başladı. Karşı gazetesi ‘Yalana karşı gerçeğin gazetesi’ sloganıyla 9 Şubat 2014’te yayın hayatına başlamıştı. 65 gün sonra, 14 Nisan’daki son sayısıyla okuyucularına veda etti. Gazetenin sahibi Turan Ababey, çalışanların paralarını ödememekle suçlandı. Daha sonra da sessiz sedasız ortadan kayboldu. İstanbul sokaklarında gece taksicilik yapmaya başlayan Ababey, sessizliğini Hürriyet için bozdu, Karşı’yı ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:
GEZİ’DEN ETKİLENDİM
“Gezi Parkı protestoları sırasında Eren Erdem’le tanıştık. Arkadaş olduk. Gazeteprojeleri vardı. Finansman arıyorlardı. Beraber araştırdık. Gazeteyi çıkartacak kadar paramız vardı. Yazarlarla konuştuk. Birçok kişinin fikrini aldık. Günlük 30 bin gazete satabilirsek kendi kendine yetecek güçte bir gazete kurabilirdik. Günlük 30 bin tiraj alırsak kendimize yetiyorduk. Öyle bir durum oldu ki... Eş, dost, akrabalardan adam alındı. İşe 110 çalışanla başladık. Projede 34 çalışan olacaktı. Çalışan sayısını 30 bin tirajdan hesaplamıştık. Çok adam alınmasının nedenini 100 bin tirajlık adam alıyoruz diye açıkladılar. Gazete içinde bölünme oldu. Eren Erdem’in adamları ve Kutlu Esendemir’in adamları diye. Kutlu’nun ekibi daha çoktu. Bu kişiler Eren Erdem’le çalışmak istemediklerini söylediler. Ben de Eren’i göndermek zorunda kaldım. Kutlu bazı planlamalar yaptı. İkinci kez çıkmış gibi olacaktık. Bu zamanda tirajımız da düştü. Son dönem gazetenin üzerinde büyük bir baskı vardı. Kâğıt alamıyorsunuz, kimse gazeteyi basmak istemiyor. Kâğıtçı, “Parasını verseniz de size kâğıt veremem” diyordu. Son olarak Ağaoğlu’nun reklamını aldık. İlanın bedeli 6800 liraydı. Twitter’da bu olay büyüdü. 3 yazarımız istifa etti. Bundan dolayı okuyucular da koptular. Çöküşün nedeni bu oldu. Ağaoğlu’ndan da o reklamın parasını alamadık.
TEK KELİMESİNE KARIŞMADIM
Gazetenin çıktığı ilk günden, kapandığı güne kadar tek bir harfine bile karışmadım. Gazeteciler yazdı, gazeteciler söyledi. Ancak Türkiye’de gazete çıkartmanın zorluğunu gördüm. Türk’e Türk diyemiyorsun, Kürde Kürt diyemiyorsun, PKK’ya PKK diyemiyorsun. Böyle düşünüyorsun ve senin gibi düşünen 30 bin kişi bulacaksın. Gazeteyi kapattığımızda çalışanların 14 günlük alacakları vardı. Bizim de alacağımız paralar vardı. Çalışanlardan Hakkı Burak Öz’e temlik verdim alacaklar için. Ama kimse bunu söylemedi. Gazetede direniş başladı. Destek için gelen siyasiler sadece çalışanlarla konuştu. Kimse bir kez bile beni dinlemedi.
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM
Direniş 47 gün sürdü. Sonunda binaya gittiğimde bomboştu. Tüm malzemeler taşınmış ve satılmıştı. Malzemelerin bir kısmının satıldığı yerleri buldum. Malzemelerin satışıyla ilgili suç duyurusunda bulundum. Eşyaları satan 39 kişi ve alan 3 kişiyle ilgili suç duyurusunda bulundum. Bu soruşturmayı Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı yürütüyor. Gazetenin isim hakkını 120 bin TL’lik borca karşılık devrettim. Daha sonra devir alanlar da 55 bin TL’ye satmışlar.
CEMAAT’TEN KİMSEYİ TANIMAM
Cemaatçi yaftasını ilk olarak bir köşe yazarı yapıştırdı. Sonra hep konuşuldu. Ben bu yaşıma kadar Cemaat mensubu hiç kimseyle görüşmemiştim. Gazete çıktıktan sonra tanışma toplantısı için her yere olduğu gibi TUSKON’a da gittik. Bir kez görüşmemiz oldu. Ben Iğdırlıyım. Azeri kökenliyim. Caferiyim. Ama gazetenin bununla da alakası yok.
GÜNDE 60-70 TL KAZANIYORUM
Gazete kapandıktan sonra hiç konuşmadım. Adıma ve şirketime açılmış 84 tane dava var. Tekstildeki işlerimiz de kötü gitti. İşyerimize, araçlarımıza, her şeyimize haciz yağdı. Manevra yapılacak bir alanım kalmadı. İş arıyorum kimse çalıştırmak istemiyor. Adımızdan korkuyorlar. Bunalıma girmiştim. Aylarca anti depresan haplarla ayakta durdum. Bir akrabam taksicilik yapıyordu. Gel çalış dedi. Mecburen takside çalışmaya başladım. Öğle saat 15.00’te başlıyorum. Sabah 04.00’te arabayı teslim ediyorum. Günlük kazancım hafta içi 60-70, hafta sonu ise 100 liraya çıkıyor. Ama bel fıtığı nedeniyle oldukça zorlanıyorum. Son birkaç gündür de çalışmaya çıkamadım. Gazetenin en tepe yöneticisinden çaycısına kadar kimse benim durumuma düşmedi. Buradan da tekstil firması sahiplerine duyuruyorum. Tekstil işinden iyi anlıyorum. İş arıyorum. Biz bir gazete kurduk. Kötü bir şey yapmadık. İnsanların doğruya ulaşması için iyi bir işti. Yine olsa yine yaparım. (DHA)