Kadınlarda kasık ağrısı sık görülen bir şikayettir. En sık rastlanan nedenleri, idrar yolu enfeksiyonu ve adet dönemi sorunlarıdır. PKS yani pelvik konjesyon sendromu da kasık ağrısının önemli nedenlerinden biridir. Bu durum her 10 kadından 1’inde kasık ağrılarına yol açmaktadır ve daha çok 20-45 yaş arasındaki kadınlarda görülmektedir.
Özellikle çok doğum yapan kadınlarda görülen PKS kasık toplardamar kapakçıklarının bozulmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bacaklardaki varis oluşumunda olduğu gibi rahim, yumurtalık ve idrar torbasını çevreleyen toplardamarlarda varis oluşabilmektedir. Oluşan varisler şiddetli ağrılara yol açabildiği gibi, bazı kadınlarda süreç ağrısız ilerleyebilmektedir.
PKS yani pelvik konjesyon sendromunun en belirgin belirtisi kasıklardaki ağrıdır. Pelvik konjesyon sendromundan kaynaklanan kasık ağrıları uzun süre ayakta kalmaya bağlı akşam saatlerinde artabilmektedir. Ayrıca cinsel ilişki sonrasında veya gebeliğin ilk evrelerinde görülen kasık ağrıları da PKS kaynaklı olabilmektedir. Karnın alt kesiminde dolgunluk, bacak arasında veya kalçada varis görüntüsü de PKS belirtisi olabilmektedir.
Kadınlarda kasık ağrısının birçok nedeni olabilmektedir. Endometriozis, kronik pelvik inflamatuar hastalık, kronik veya sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, irritabl bağırsak hastalığı, divertikülit, aşırı aktif mesane gibi birçok rahatsızlık kadınlarda kasık ağrısına yol açabilmektedir.
Pelvik konjesyon sendromunun teşhisi için kadın hastalıkları ve doğum doktorunun muayenesinin ardından ultrason veya ilaçlı tomografi yöntemleriyle rahim ve yumurtalık çevresinde varislerin belirlenmesi teşhis için yeterli olabilmektedir.
Pelvik konjesyon sendromu tedavisinde ilaç ve cerrahi yöntemler de kullanılmakla birlikte, son yıllarda en etkili tedavi olarak girişimsel teknikler ön plana çıkmaktadır. Ameliyatsız tedavide önce anjiyografik yöntemlerle toplardamardan girilerek yumurta damarları görüntülenir. Sorunlu olan her iki toplardamar koil veya sıvı tıkayıcı ajanlar ile kapatılır. Yaklaşık 1 saat süren işlemin ardından hasta birkaç saat gözlem altında tutulduktan sonra taburcu edilmektedir. Hastalar genellikle 1 gün sonra sosyal yaşamlarına dönebilmektedir. Girişimsel yöntemlerle gerçekleştirilen tedavinin ardından rahatsızlığın tekrarlama ihtimali çok düşüktür.