HABER

Kaşıkçı cinayeti - Erdoğan Washington Post'a yazdı: Soruları sormaya devam edeceğiz, gerçek dost acı söyler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yazısında; "Kaşıkçı'nın bedeni nerede?", "Suudi gazetecinin ölüm fermanını kim imzaladı?", "Aralarında bir adli tıp görevlisinin de bulunduğu 15 katili iki uçakla İstanbul'a kim yolladı?" diye sordu. "Gerçek dost acı söyler" diyen Erdoğan, bu ülkedeki yargı sürecini eleştirdi.

Kaşıkçı cinayeti - Erdoğan Washington Post'a yazdı: Soruları sormaya devam edeceğiz, gerçek dost acı söyler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün Amerikan Washington Post gazetesinde yayımlanan yazısında, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın yaklaşık 1 yıl önce ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesini ve sonrasında yaşananları değerlendirdi. Erdoğan; "Kaşıkçı'nın bedeni nerede? Suudi gazetecinin ölüm fermanını kim imzaladı? Aralarında bir adli tıp görevlisinin de bulunduğu 15 katili iki uçakla İstanbul'a kim yolladı?" diye sordu.

Suudi Arabistan'ı dost bir ülke olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan, "Gerçek dost acı söyler" diyerek bu ülkedeki yargı sürecini eleştirdi.

Erdoğan, Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesinin, "11 Eylül 2001'deki terör saldırıları sayılmazsa", muhtemelen 21. yüzyılın en etkileyici ve tartışmalı olayı olduğunu yazdı.

Başka hiçbir olayın uluslararası düzen için böylesi bir tehdit oluşturmadığını belirten Erdoğan, "Üzerinden 1 yıl geçmişken dünya kamuoyunun ne olduğuyla ilgili bu kadar az şey bilmesi ciddi bir endişe kaynağı" dedi.

"Bu ölümün bütün yönleriyle aydınlatılıp aydınlatılmayacağı çocuklarımızın nasıl bir dünyada yaşayacağını belirleyecek" diyen Erdoğan, yazısını şöyle sürdürdü:

"Kaşıkçı'nın başına gelenlerden sonra hükümetim şeffaflık politikası benimsedi. Geçtiğimiz yıl boyunca şeffaflık politikası izleyen Türkiye'nin istihbarat ve kolluk kurumları, diplomat ve savcıları Suudi yetkililerle yakın bir işbirliği içinde hareket ettiler ve gerek ulusal gerekse uluslararası düzeyde kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik adımları attılar. (...) Son olarak cinayeti işleyenlerin suçun işlendiği Türkiye'ye iadesi için başvurduk."

Kral Salman ve Veliaht Prens Muhammed bin Salman Kaşıkçı ailesiyle biraraya gelerek üzüntülerini bildirmişlerdi

Suudi Arabistan'ı geçmişte ve halen hep bir dost ve müttefik olarak gördüklerini vurgulayan Erdoğan önce cinayetten dolayı Suudi Arabistan hükümetini suçlamadıklarını, katillerle Kral Salman ve çevresini ayrı tutmaya özen gösterdiklerini, hükümet içindeki bir "gölge devlet" kavramını kullandıklarını hatırlattı:

"15 üyeli suikast timi Kaşıkçı'yı İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'nun içinde öldürüp bedenini parçalara ayırdı. Bunu Suudi devleti ya da halkının değil, kraliyet hükümeti içindeki bir gölge devletin çıkarları için yaptılar.

"Böyle olmadığına inansaydık bu suçu hakikaten ikili ilişkilere dair bir sorun olarak ele alırdık. Ne var ki biz olayı politikanın değil adaletin çözmesi gereken bir sorun olarak gördük, ulusal ve uluslararası mahkemelerin adaleti sağlayabileceğinde ısrar ettik.

'Cezasızlık kaygı verici**'**

Buna karşılık Erdoğan, dostluğun açık sözlü olmayı da gerektirdiğini "Gerçek dost acı söyler" deyişiyle ifade ederek, eleştiri oklarını Suudi Arabistan'a yöneltiyor:

"Kaşıkçı'nın öldürülmesi bir trajedi olmanın yanısıra diplomatik dokunulmazlığın da pervasızca suistimaliydi. Katillerin diplomatik pasaportlarla seyahat etmesi, bir diplomatik temsilciliği suç yerine dönüştürmeleri ve görünüşe göre Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki en üst düzeydeki diplomatından da olayın üzerini örtmek için yardım almaları çok tehlikeli bir emsal oluşturuyor. Belki de daha tehlikeli olan ise katillerden bazılarının ülkelerinde cezasız kalmış gibi görünmesi.

"Suudi Arabistan'daki mahkeme süreci hakkında birçok soru işareti bulunduğu bir sır değil. Mahkemeyi çevreleyen neredeyse tam bir şeffaflık yokluğu, duruşmaların kapalı yapılması ve Kaşıkçı'nın katillerinin fiilen serbest oldukları iddiaları uluslararası toplumun beklentilerini karşılamıyor ve Suudi Arabistan'ın itibarını zedeliyor."

Cemal Kaşıkçı

Eichman'ın kaçırılması örneği

Cumhurbaşkanı Erdoğan mektubunun bu noktasında Kaşıkçı olayı ile başka bir tarihsel olay arasında meşruiyet ve ulusal güvenlik açısından karşılaştırma yapıyor: 1960 yılında Nazi savaş suçlusu olarak aranan Adolf Eichmann'ın İsrail istihbarat örgütü Mossad tarafından Arjantin'den kaçırılması, daha sonra İsrail'de yargılanarak idama mahkum edilmesi olayı...:

"Şeffaflık yokluğunu ulusal güvenliğe atıfta bulunarak meşrulaştırma çabası var. Teröristleri adalete teslim etmek için elinden gelen herşeyi yapmak ile siyasi görüşlerinden dolayı bir kişiyi teammüden öldürmek arasında kalın bir çizgi var. Örneğin Nazi savaş suçlusu Adolp Eichmann'ın kaçırılması gayet meşruydu. Fakat Kaşıkçı'nın öldürülmesinin herhangi bir şekilde adalete hizmet edebileceğini söylemek gülünç olur."

Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann'ın 1941'de çekilmiş bir fotoğrafı

'Devam edeceğiz'

Erdoğan bundan sonrası için de Türkiye'nin Kaşıkçı cinayetinin aydınlatılmasına yönelik çabalarını sürdürmekte kararlı olduğunu kaydetti ve yazısını şöyle noktaladı:

"Bizim, insanlığın çıkarları böylesi bir suçun bir daha hiçbir yerde işlenmemesini sağlamaktan geçer. Cezasızlıkla mücadele bu neticeye varmanın en kolay yoludur. Ve Cemal'in ailesine bunu borçluyuz."

Kaşıkçı cinayeti - Erdoğan Washington Post'a yazdı: Soruları sormaya devam edeceğiz, gerçek dost acı söyler

En Çok Aranan Haberler