HABER

''Kaşıkçı cinayetinde günah keçisi aranıyor''

Uzmanlar, Suudi Arabistan ile silah satımı, petrol fiyatları ve İran'a ambargo konusunda işbirliği içinde oldukları ve bölgede İsrail'i korumaya yardım edecek başka ortakları olmadığı yönünde değerlendirmeler yapan ABD Başkanı Donald Trump'ın kendi girişimleriyle iktidara taşıdığı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı sonuna kadar korumaya çalıştığını savundu - ORSAM Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal: - ''(Kaşıkçı cinayeti) Trump'ın olayın başından beri konuyla ilgili çelişkili açıklamalar yapması, Suudi Arabistan ağzı ile ''Ben biliyorum onlar yapmamıştır, kazara ölmüştür'' gibi demeçler vermesi tamamen Veliaht Prensi Selman'ı korumaya yönelik'' - ''(Trump ve Selman) İsrail'in bölgedeki güvenliği ve İran'ın yayılmacılığını önlemek için 'Yüzyılın Anlaşması'ına imza atmış iki müttefik'' - Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Faik Demir: - ''Kaşıkçı cinayeti Suudi Arabistan'da bugüne kadar demokrasiye ve özgürlüklere karşı yapılan olumsuz uygulamaları ilk defa tüm dünyaya en sıcak şekilde gösterdi'' - ''Adalet-çıkar ikilemi tüm uluslararası ilişkiler aktörleri için hayati önemdedir. Dengelerin ve ilişkilerin değişmesi de olasıdır. Kaşıkçı cinayetinde kimlerin kurban edileceği bize geleceğe yönelik projeksiyonlar yapmamız için en değerli veri olacaktır. Günah keçisi kim olacak ve yola kimler kimlerle beraber devam edecektir''

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Uzmanlar, Suudi Arabistan ile silah satımı, petrol fiyatları ve İran'a ambargo konusunda işbirliği içinde oldukları ve bölgede İsrail'i korumaya yardım edecek başka ortakları olmadığı yönünde değerlendirmeler yapan ABD Başkanı Donald Trump'ın kendi girişimleriyle iktidara taşıdığı Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı sonuna kadar korumaya çalıştığını savundu.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın evlilik işlemleri için 2 Ekim'de gittiği İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesine ilişkin Washington Post'a verdiği söyleşi tartışmalara neden oldu.

Uzmanlar, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Kaşıkçı olayını görüşmek üzere gittiği Riyad'da, terör örgütü PKK/PYD'ye destek için 100 milyon dolar aldığı iddialarını da ABD'nin bu süreçte ne isterse Suudi Arabistan'ın karşılayacağı yönünde değerlendirdi.

- ''Trump Kaşıkçı olayını malzeme yapamadı''

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal, Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi yönetimi tarafından öldürülmüş olabileceği ihtimalinin ABD'nin Suudi Arabistan ile ilişkilerini zora sokabileceğini, Trump'ın, Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı korumaya yönelik ikircikli açıklamalarının bundan kaynaklandığını söyledi.

Trump ile damadı ve danışmanı Jared Kushner'ın, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı iktidara taşıyan kişiler olduğunu ileri süren Uysal, ''Trump'ın olayın başından beri konuyla ilgili çelişkili açıklamalar yapması, Suudi Arabistan ağzı ile 'Ben biliyorum onlar yapmamıştır, kazara ölmüştür' gibi demeçler vermesi tamamen Selman'ı korumaya yönelik. Çünkü kendisinin iktidara getirdiği bir isim. İsrail'in bölgedeki güvenliği ve İran'ın yayılmacılığını önlemek için 'Yüzyılın Anlaşması'ına imza atmış iki müttefik.'' diye konuştu.

ABD'de de etkili olan İsrail lobisinin söylemini devam ettirerek bir yere varmaya çalıştığını ama bu söylemi daha fazla sürdüremeyeceğini vurgulayan Uysal, ''Kaşıkçı olayı insani bir mesele olduğu için Trump, Veliaht Prensi Selman'ı koruyamadığı gibi olayı seçim malzemesine de dönüştüremedi. Seçimlere yakın bir dönemde bunu başaramıyor oluşu Trump'ın şu andaki en büyük sıkıntısı. Trump'ın Suudi Arabistan'ı koruma konusunda daha fazla direnebileceğini sanmıyorum. 6 Kasım seçimleri öncesi kamuoyunun baskısı karşısında bir şeyler yapmak zorunda kalacaktır.'' ifadelerini kullandı.

- ''Kaşıkçı tezgahlarını bozuyordu''

Veliaht Prens Selman'ın içeride ve dışarıda verdiği reformcu, özgürlükçü imajın bir propagandadan ibaret olduğunu kaydeden Uysal, şöyle devam etti:

''Kraliyet ailesi içinde oldukça güçlü olan Selman dünyaya reformcu, özgürlükçü imajını yaymak için çok büyük paralar harcadı. Yoksa Suudi Arabistan'da ciddi anlamda bir demokrasi ve reform yaşanıyor denemez. Kadınların araba kullanmasına izin vermek reform olarak tanımlamak ne kadar doğru?

Veliaht prensin, yolsuzlukların önlenmesinin yanı sıra özellikle kadınların giyimini denetleyen Suudi ahlak polislerinin yetkilerini kısıtlaması, kadınların araba kullanması, maçlara gidebilmesi, kızların okullarda beden eğitim derslerine girebilmesi gibi kozmetik reformları dünyanın gözünü boyamaya yönelikti. Kaldı ki bunların hiçbiri uygulamaya geçmedi. Kaşıkçı, işte bu sözde reform ya da özgürlükçü imajlarını ya da tezgahlarını bozduğu için öldürüldü.

Suudi yönetimi eleştiren çok sayıda muhalif olmasına rağmen Kaşıkçı'nın ortadan kaldırılması Suudi Arabistan için önemliydi çünkü Kaşıkçı, hem ABD'de yaşıyordu hem de Washington Post'ta yazıyordu. Çok sert eleştirilerde bulunuyordu ve Batı'da da sözü dinleniyordu. Dolayısıyla muhaliflere yönelik ilk hareketi Kaşıkçı'dan başlattılar. Kendilerine çok güveniyorlardı ama beceriksizce yaptılar.''

Pompeo'nun Kaşıkçı olayını görüşmek üzere gittiği Riyad'da terör örgütü PKK/PYD'ye destek için 100 milyon dolar aldığı iddialarının doğru olabileceğini savunan Prof. Dr. Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Suudi Arabistan'ın PKK/PYD'ye destek verdiği bilinen bir şey. Türkiye ile ilişkilerinin sıkıntılı bir sürece evrilmesinin nedenlerinden biri de budur. Suudiler, PKK'ya destek verdikleri gibi Türkiye üzerinde ekonomik baskı da uyguluyor. Suudi medyasında Türkiye ile ilgili ciddi bir kara propaganda yürütüldüğünü de biliyoruz. Tüm bunları da İsrail ile ilgili politikalarından dolayı yapıyor. Dolayısıyla Pompeo'ya bu paranın verilmiş olması iddia ötesinde bir gerçeklik olabilir."

- ''Dengeler değişecek''

Galatasaray Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Faik Demir ise Kaşıkçı cinayetinin Suudi Arabistan özelinde uluslararası ilişkilere dair dengeleri ve konuları gündeme getirdiğini ve tartışmaya açtığını söyledi.

Devletlerin liderler düzeyinde yaptıkları açıklamaların son derece önemli olduğuna vurgu yapan Demir, ''Temel soru, 'Kaşıkçı'yı kim öldürdü?' değil, 'kim öldürttü ve hangi nedenle?' Bu noktada tüm gözler Suudi Veliaht Selman'a döndü. Muhaliflere karşı başlattığı cadı avı uzun zamandır bilinmekte ve yapılanlar görülmekteydi. Bu aşamada en çok adı öne çıkan kişi de Veliaht Selman'a yakın olan istihbaratın ikinci adamı Tümgeneral Ahmet el Asiri idi. Yemen'deki müdahalede ön plana çıkan ve 'Güney Kaplanı' diye tanımlanan Asiri, geçen sene muhalifleri içeride ve dışarıda devre dışı bırakmak için 'Kaplan Timi' adında özel bir grup kurdu. İşte bu ciddi bir dönüm noktasıydı.'' diye konuştu.

Bu cinayeti kimin yaptırdığı sorusunun ötelendiğini, onun yerine kimlerin bu süreçte rol oynadığı gibi soruların gündemde tutulmaya çalışıldığına dikkati çeken Demir, şunları kaydetti:

''İlk aşama soruları gündemde tutulmaktadır. Bu şekilde bir günah keçisi bulmak daha kolay olacaktır. ABD içinde bu konuya yönelik ciddi eleştiri ve Suudi ilişkilerinde çekince ve mesafe isteği gerek Cumhuriyetçi, gerek Demokratlarda görülmektedir. Trump'ın açıklamaları her zamanki gibi çelişkilidir. Adalete vurgu yapmakla beraber, ABD çıkarlarını da dile getirmektedir. Avrupa'da bu olayı çok sert bir tavırla kınamakta ve yaptırımları tartışmaktadır.

Türkiye bu konuda hassasiyet göstermektedir. Cinayetin ortaya tüm boyutlarıyla açığa çıkarılması gerekliliği her düzeyde dile getirilmekte ama Suudi ilişkilerinin daha da bozulması arzulanmamaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şüphelilerin Türkiye'de yargılanmasına yönelik dileğini Suudi yetkililer ve kamuoyuyla paylaşmıştır…''

- ''Suudiler olumsuz algıyı uzun süre değiştiremez''

Doç. Dr. Demir, Kaşıkçı cinayetinin, Suudi Arabistan'da bugüne kadar demokrasiye ve özgürlüklere karşı yapılan olumsuz uygulamaları ilk defa tüm dünyaya gösterdiğini söyledi.

Suudi Arabistan'ın dünyada oluşan bu olumsuz algıyı kısa sürede değiştirmesinin çok zor olduğunu dile getiren Demir, ''Bu uygulamalara yönelik olarak tepki vermemek ya da görmezden gelmek imkansız hale geldi. Suudilerin parasal gücüyle süreci değiştirme şansı da kısa vadede kalmadı. Özellikle ABD'deki lobi şirketleri vasıtasıyla da sonuç almaları olası gözükmemektedir. Suudiler ile fazlasıyla yakınlık içindeki Trump ve ekibinin bile bu yeni duruma uyum sağlaması ve yeni bir politik kurgu yapması gerekmektedir. Bunun kolay olmayacağı da ortadadır.'' dedi.

- ''Adalet-çıkar ikilemi hayati önemde''

Doç. Dr. Ali Faik Demir, İran'ın ''Kaşıkçı'nın öldürülmesi Suudiler tarafından yapılsa da ABD'nin işin içinde olmadığı söylenemez'' şeklindeki iddialarına da değinerek şöyle devam etti:

''ABD içinde hangi grupların Suudilere bu şekilde destek verdikleri ayrı bir araştırma konusudur. Bu cinayetin ABD-Suudi ilişkilerine olumsuz yansımasını kim arzulamış olabilir? Birileri bu ilişkiler bozulsun mu istedi? Trump'ın İran hedefi bu kadar öndeyken bölgedeki en büyük müttefikiyle böyle bir duruma düşmesinin müsebbibi kimdir?

Adalet-çıkar ikilemi tüm uluslararası ilişkiler aktörleri için hayati önemdedir. Dengelerin ve ilişkilerin değişmesi de olasıdır. Kaşıkçı cinayetinde kimlerin kurban edileceği bize geleceğe yönelik projeksiyonlar yapmamız için en değerli veri olacaktır. Günah keçisi kim olacak ve yola kimler kimlerle beraber devam edecektir."

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun kayıp gazeteci Cemal Kaşıkçı olayını görüşmek üzere Riyad'a gittiği sırada, Suudi Arabistan'dan PKK/PYD'ye destek için 100 milyon dolar aldığı iddialarıyla ilgili ise Doç. Dr. Demir, ''Bu aşamada ABD ne istiyorsa Suudi Arabistan da verecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Trump'ın 'Biz ne satarsak alıyorlar.'' açıklamasını da hatırlatan Demir şunları kaydetti:

''Her ne kadar Suudi basınında farklı şeyler söylense de Suudi Arabistan'ın varlığını ve ilişkilerini koruması ABD'ye bağlı. O yüzden Pompeo'nun ziyareti sırasında bu para verildi mi verilmedi mi ayrı bir şey ama ABD 'ver' dediği zaman Suudi Arabistan'ın ne istiyorsa ABD'ye vereceğini düşünüyorum. Zaten Dışişleri Bakanı Pompeo Suudi Arabistan'a gittikten sonra her şey ardı ardına açıklandı.

Pompeo'nun gitmesi muhtemelen ABD, Suudi ilişkilerinde bu konunun çözüm yolunun ve ABD'nin kırmızı çizgilerinin hassas noktalarının bildirilmesi şeklinde oldu. Muhtemelen bu mizansen yani Kaşıkçı'nın öldürülmesinin kabul edilmesi ve sürekli değişen senaryolar, Pompeo'nun gidişinden sonra sürece girmiş oldu.''

En Çok Aranan Haberler