Konya’nın Derebucuk ilçesinde, “Kaşıkçıbeli Zaferi” 865. yıldönümünde tarihçi akademisyenlerin katıldığı bir konferansta ele alındı.
Konferansa, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Refik Turan, Doç. Dr. Güray Kırpık, Hamideli Derneği Başkanı Prof. Dr. Ramazan Topraklı, Tarih Öğretmeni Serhat Altınkaynak ile vatandaşlar katıldı.
Yaklaşık iki saat süren konferansta bir konuşma yapan Prof. Dr. Ramazan Topraklı, Kaşıkçıbeli Zaferi’nde, Haçlıların Beyşehir ve Derebucak üzerinden Side’ye indiğini vurgulayarak, “Side’den gelen yol, Derebucak’ta ikiye ayrılır. Bir kol, Kaşıkçıbeli-Çetmi üzerinden Beyşehir’e, diğer kol, Düden Gediği-Esengazibeli üzerinden Karaman Larende’ye gider. Haçlılar, hiçbir bilim adamı tarafından Derebucak’tan geçirilmezken, Derebucaklı Müderris Hacı Hamid Efendi’nin, ‘Haçlılarla Selçuklular bu topraklarda savaştılar, Düden Gediği’nden geçen Haçlının sayısını ancak Allah bilir’ sözleri çok şayanı dikkattir” dedi.
Doç. Dr. Güray Kırpık ise, 1148’de gelen ikinci Haçlıların ordularından birincisinin Yalvaç’a uğradığını, burada meydana gelen küçük bir karşılaşmada Türkmenlerin kale içine sığındığını ancak ilerleyen güzergahta aç ve çaresiz kalan Haçlıların Kaşıkçıbeli’nde Türklerin saldırıları karşısında mağlup olup, dağlara düştüğünü aktardı. O dönemde, Haçlılardan bir kısmının Müslüman Türklerin yardım ve merhameti karşısında bundan etkilenerek din değiştirdiklerine de dikkat çeken Kırpık, şunları kaydetti:
“Kaşıkçıbeli mevkiindeki olay tarihte eşine az rastlanır bir tablo olarak gözler önüne gelmektedir. 1190 yılında gelen Frederik Barbarossa ve ordusunun bir kolu Akşehir’den veya daha önce Miryokefalon mevkiinden Yalvaç’a geçerken karşılaştıkları Türklerle savaşmışlar, bu çarpışmada (3 Mayıs 1190) Dük de Suvap yaralanmış ve güçlükle geri kaçabilmiştir. Böylece bölge, Haçlı ordularından ilk dördü tarafından özellikle geçilmek istenen veya uğrak yeri olarak kabul edilen dini, ekonomik ve siyasi açılardan önemli bir merkez hüviyetindedir.”
Prof. Dr. Refik Turan da, yaptığı konuşmada, bölgenin tarihi bakımdan yerleşime açık büyük başkentlerin bulunduğu bir saha olmasının dikkatlerden kaçırılmaması gereken bir husus olduğunu belirtti. Prof. Dr. Turan, “Uluborlu, Eğirdir, Atabey, Yalvaç ve Beyşehir birer başkent olarak görev yapmış büyük yerleşimlerdir. Antik dönemlerde de bölgede önemli merkezler olduğu bilinmektedir. Bu veriler ışığında Selçuklular açısından da bölge kıymetli bir üs olarak kullanılmıştır. Nitekim Türkler bölgeye geldiklerinde bölge halkının antik kentleri yıkık. virane halde idi ve nüfus birdenbire Türklerin çoğunluğu oluşturmasıyla bölgede değişmişti. Bizans ile sınır boylarındaki çekişmeler Haçlı Seferleri adı verilen Orta Çağın birinci dünya savaşı denilebilecek çarpışmalar ile birlikte büyük başka olayların sahnesi olmuştur. Göller bölgesinin bir medeniyetler çarpışması sahası olmasına da neden olmuştur. Bölgenin tarihi zenginlikleri genç nesillere aktarılmalı, bunun için tarihi sit sahaları, tarihi parklar keşfedilerek tanıtım ve kültür sahasında bir atılım yapılmalıdır. Bu bölge Türkiye’nin de nadir tarih havzalarından biridir. Bu tarihin akışının içinden bize kalan bir miras olarak çocuklarımıza çok iyi bir şekilde aktarılmalıdır” diye konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz