Her geçen yıl çocukların ve yetişkinlerin anksiyete seviyesi gittikçe artıyor. Bunun ise birkaç sebebi var;
*Yaşadığımız sosyal kısıtlamaların boyutunun farkında değiliz; sık sık iş değiştiriyoruz, sosyal organizasyon ve gruplarda nadiren yer alıyoruz, çok fazla yalnız zaman geçiriyoruz.
*Büyük bir servete ya da mükemmel bir ilişkiye sahip olmak istiyoruz ama kendimizin ya da partnerimizin nasıl davranması gerektiği hakkında gerçek dışı fikirlerimiz var.
*Haberlerde ya da gazetelerde çok fazla kötü olay görüyoruz. Bu da bizi dünyanın tehlikeli bir yer olduğunu hissetmeye itiyor.
Bir insanı, cinayet işlediğine ikna etmek yalnızca 3 saat alıyor.
Ve bunu yapmak için şiddete gerek bile yok, gayet arkadaş yanlısı bir konuşmada, röportaj vari bir havada da bu sağlanabiliyor.
Bir anıyı tekrar hatırladığımızda onu yeniden yazıyoruz. Araştırmalara göre, röportajı yapan kişi, yaptığı kişinin özel hayatına dair detayları biliyorsa, konuşma sırasında onlarla biraz oynayarak, sahte anılar ekleyerek ve özel bir teknikle kişinin anılarını yeniden oluşturarak o kişiyi bir cinayet işlediğine ikna edebiliyor.
Bu deneyde yer alan kişiler, hırsızlık yaptıklarına, gençlik yıllarında insanlara hakaret ettiklerine ya da aslında hiç sahip olmadıkları yaralarının olduğuna dair anıları olduğuna ikna olmuşlar.
Eğer gerçek aşkı bulmak istiyorsan; buluşmalarına bir köpek götür.
Eğer o kişinin karşısına ilk buluşmalarda bir köpek ile çıkarsan, başarma şansın yüksek oranda artıyor. Çünkü insanların etkilendikleri bir insanın yanına yaklaşırken, yanlarında köpek gördüklerinde daha rahat oldukları tespit edilmiş.
İngiltere ve Fransa'da yapılan bir araştırmada ise, kadınların tanıştıkları erkeğin yanında köpek varsa telefon numaralarını verme konusunda daha ılımlı oldukları görülmüş. Ayrıca yanında bir hayvan ile yürüyen insanların ise daha güvenilir göründüğü tespit edilmiş.
İnsanlar favori şarkılarını genellikle hayatlarındaki önemli bir olayla ilişkilendiriyorlar.
Sevdiğimiz şarkıları genellikle sevdiğimiz bir insanla ya da yaşadığımız özel bir anla bağdaştırıyoruz. Bi' düşünün? Favori şarkınızı ilk duyduğunuzda ne yapıyordunuz?
Bazı insanlar mutlu olmaktan korkabiliyorlar.
Mutluluktan korkma durumu insanlarda, çok mutlu oldukları bir anda ağır bir trajedi yaşamalarından kaynaklanabiliyor. Bu nedenle mutlu oldukları anda bilinçaltlarında sürekli kötü bir şey bekliyorlar ve var güçleriyle o mutlu anı görmezden gelmeye çalışıyorlar.
Bu insanlar içe kapanık olduğunu söyleyip, partilerden ya da sosyal etkinliklerden uzak durabilirler fakat yapmaya çalıştıkları şey aslında mutlu olma şansından kaçmak.
Bir insanın telefonunu kaybettiğinde yaşadığı stres, terör saldırısı altındaki stres ile çok benzer.
Yapılan bir araştırmaya göre, sevilen kişinin ölümü, doğal afetler, hapis cezası, cep telefonunu kaybetmek veya bir yere geç kalmak; bir terörist saldırısı altında hissedilenle çok benzer stres seviyesine sahip. Bu listede, kovulmak ve ciddi bir hastalığa yakalanmak gibi stres doğurucu diğer olaylar da bulunuyor.
Günlük tutmak, fiziksel sağlığınızı olumlu etkiler.
Yeme bozukluğu ya da depresyon içerisinde olan insanların, günlüklerini her gün düzenli olarak tuttuklarında, sağlıklarında olumlu anlamda gelişmeler gözlenmiş. Günlük tutmak, bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye, stresle başa çıkmanıza hatta ve hatta astım belirtilerini ortadan kaldırmanıza yardımcı olabiliyor. Ayrıca artı olarak da, hatalarınızı yazarken bir kere daha düşünme ve onları bir daha yapmama şansı yakalayabiliyorsunuz.
Ayrıca öyle sayfalarca yazmanıza da gerek yok. Her gün aynı saatlerde, bir iki satır yazmanız yeterli. O cümleler hislerinizi dışa vurmanızı ve bununla başa çıkmanınızı sağlayacak.
Yaratıcı olmak adına, çok iyi fikirlerinizin olmasına değil çok fazla fikriniz olmasına ihtiyacınız var.
Araştırmacılar, insanlara iyi fikirler yerine verdikleri fikir başına para verilirse sonucun daha iyi olacağını öne sürüyorlar. Ayrıca yaratıcı olmanın tarifi ise şöyleymiş; berbat bile olsa ortaya atabildiğiniz kadar fikir atın, daha sonra onları bir kenara koyup 20 dakika boyunca tamamen farklı bir şey yapın. Sonra tekrar görevinizin başına dönün.
Parkta 20 dakikalık bir yürüyüş, sizi olduğunuzdan çok daha iyi hissettirecek.
Doğada bulunmak ve temas etmek, bizi sakin ve huzurlu olmaya itiyor. Araştırmalara göre; her gün parkta en az 20 dakika geçiren insanların hayatlarından daha tatmin olduğu görülmüş. Ve parkta ne yaptığınızın da önemi yok; ister yürüyün ister yalnızca durun.
Arka planda çalan bir müzik, yaratıcılığınızı düşürür.
Çalışırken müzik dinlemeyi çoğumuz sevsek de aslında düşündüğümüz kadar yararlı değilmiş. Hangi dilde ya da türde olursa olsun, düşünme ve odaklanma gereken çalışmalar sırasında müzik dinlemek, yaratıcılığı olumsuz yönde etkiliyormuş.
Bir şeyi hatırlamak için onu çizmek, yazmaktan daha iyidir.
Hatırlamak istediğimiz şeyi çizmenin, görsel açıdan yazmaktan daha kalıcı olduğu tespit edilmiş. Öyle döktürmenize de gerek yok, en basit şekilde hatırlamak istediğiniz şeyi çizebilirsiniz. Bu yöntemi en çok yaşlı insanların kullandığı ve işe yaradığı görülmüş.
Favori takımınız kazandığında, sizin de kendinize saygınız artar.
Örneğin futbol maçları izlemenin, öz saygıya olumlu bir etkisi var. Ne zaman ki tuttuğunuz takım bir maç kazandı, 2 gün boyunca modunuz yüksek gezme olasılığı çok yüksek. Fakat takımınız kaybettiği zaman bu o kadar da büyük bir etki yaratmıyor. Anlık üzülüp geçebiliyorsunuz.
Ayrıca grup halinde spor maçlarını izlemek de bir kazanma anında birlikte yapılan sevinç ile öz güven ve mutluluk seviyesini artırabiliyor.
B planı yapmak, başarı oranınızı düşürür.
Örneğin yeni baştan bir şirket kurmak gibi, bir şeylere sıfırdan başlıyorsanız B, C, D planları yapmayın. Çünkü bu durum başka seçeneklerinizin de olduğunu düşünmenizi sağlayarak, asıl planınızın başarı oranını düşürebilir. Olaya tüm gemileri yakarak bodoslama girebilirsiniz.
Kendinizi bir değişiklik yapmaya itmek istiyorsanız; "Bunu yapacak mıyım?" diye sorun.
Sigarayı bırakmak, diyete başlamak gibi değişiklikler yapmak istiyorsanız, "Bunu yapacağım" diyip kendinizi baskı altına sokmak yerine, "Bunu yapacak mıyım?" sorusunu yöneltin. Bu sayede problemi içinizde çözebilir ve daha kolay sonuca varabilirsiniz. Psikologlara göre probleme ve değişikliklere bu şekilde yaklaşmak, yaratıcılık seviyesini artırıyor.