Bugün Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Derneği tarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli'nin yakılması ve 35 yazar, ozan, düşünür ile iki otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan Sivas Katliamı'nın 17. yılı.
2 Temmuz 1993'te Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında, aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente geldi.
2 Temmuz günü Cuma namazından çıkan kalabalık grup, Kültür Merkezi’nden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli civarına ulaşarak, slogan atmaya devam etti. Grup önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen,Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aralarında Aziz Nesin'in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla kurtuldu. İtfaiye merdiveniyle kurtarılmaya çalışılan Aziz Nesin, merdiven trabzasındaki görevli tarafından darp edilip, merdivenden itfaiye aracı etrafında toplanan azgın kalabalığa doğru itildi. Başından yaralanan Aziz Nesin'i linç girişiminden araya giren polisler kurtardı. Yaralılar, polis arabalarıyla Tıp Fakültesi Hastanesi`ne götürüldü.
Olaylar sonucunda 33 konuk, 2 otel görevlisi yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde valilikçe ilan edilen ”2 günlük sokağa çıkma yasağı” ile birlikte, güvenlik güçleri şehirde tam bir hakimiyet sağlayabildi.
Olaydan bir gün sonra 35 kişi gözaltına alındı. Daha sonra gözaltına alınanların sayısı 190'a çıktı. Gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında "laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma" suçlamasıyla dava açıldı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen davanın ilk duruşması, Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 21 Ekim 1993 günü yapıldı. 26 Aralık 1994'te karara bağlanan dava sonucunda, 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararı verildi.
Müdahil avukatlar, Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını "taraflı, hukuka ve adalete aykırı" olarak niteleyerek, ayrıntılı bir savunmayla temyize gittiler. Yargıtay 9. Ceza Dairesi katliamın "Cumhuriyete, laikliğe ve demokrasiye yönelik olduğunu" belirterek Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
28 Kasım 1997'de açıklanan kararda, 33 sanık Türk Ceza Yasası'nın 146/1 maddesine göre idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usül noksanlıkları nedeniyle bozdu. Şubat 1999 tarihinde usül eksikliklerinin giderilmesi için başlayan yargılama sonucunda 16 Haziran 2000'de 33 sanık Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce yeniden idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller’in olay sonrası yaptıkları akılalmaz açıklamalar birer ibret vesikası olarak tarihteki yerini almıştır. Demirel "Olay münferittir, ağır tahrik var, bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş, güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Ortada halkla halkın çatışması yok, halkla güvenlik kuvvetlerinin çatışması yok, bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı var." Çiller ise "Otel etrafını saran vatandaşlarımıza hiçbir zarar gelmemiştir. Onlardan ölen ve yaralanan da yoktur. Dolayısıyla olay bir otelin yakılması ve içinde bulunan vatandaşlarımızın ölmesi ile ortaya çıkmıştır." açıklamalarıyla katilleri korumakla suçlandılar.
Sanıkların avukatlığını Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan üstlendi ve bakanlığı sırasında onları hapishanede ziyaret etti.
Geçen bu zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33'e düştü. Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanamamıştır.
Sivas'ta 37 kişinin ölümüne 50'yi aşkın kişinin yaralanmasına neden olan katliamın sanıkları, Emniyet tarafından aranıyorlar ancak sigortalı çalışmalarına, evlenmelerine, askerlik yapmalarına ve nüfus müdürlüklerine kaydolmalarına rağmen bulunamıyorlar!
Olayın kışkırtıcılarından olmakla suçlanılan Refah Partili (RP) Belediye Meclis üyesi Cafer Erçakmak'ın Almanya'da yaşadığı iddia ediliyor. Onun gibi dokuz firari bulunamıyor.
Katliamın müdahil avukatlarından Şenal Sarıhan, Almanya makamlarının, eksik bilgilerle yanıltıldıkları ve Erçakmak gibi sanıkları katliamdaki rolleri konusunda bilgilendirilmedikleri gerekçesiyle iade etmediğini düşündüklerini söyledi.
1993'te yaşadığı adrese tebligat gönderdikten sonra Türkiye dışında olduğu gerekçesiyle Erçakmak'a ulaşamayan devlet, diğer sanıkları da resmi kurumlar nezdinde yaptıkları onca işleme rağmen bulamadı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Erçakmak ile birlikte Şefket Erdoğan, Köksal Koçak, İhsan Çakmak, Hakan Karaca, Yılmaz Bağ ve Necmi Karaömeroğlu yargılanıyorlar.
Örneğin, bu sanıklardan İhsan Çakmak, 27 Temmuz 1999 tarihinde, yani arandığı sırada, Sivas'ın Altınyayla Belediyesi'nde evlendi; 22 Mayıs 1997'de askerlik görevini yaptı; çocuğunu nüfusa kaydettirebildi.
Çakmak, 2000'de Emniyet makamlarından ehliyet aldı; bundan beş yıl sonra İstanbul Avrasya Savunma Sanayii'nde sigortalı memur işe girebildi. Devletin pek çok biriminde arama kaydı olmasına rağmen işlem yaptırabiliyor.
Diğer bir sanık Yılmaz Bağ da Sivas'ın Kangal İlçesi'nde evlenebiliyor, evlendikten sonra bile bulunamıyor. Avukat Sarıhan, bu durumları sıraladıktan sonra, "Bunlar çok ilginç aramalar. Ciddi bir görev ihmali var ortada" dedi.
2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nin yakılmasıyla 37 kişi yaşamını yitirmişti. Olaydan 33 kişi, Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek"ten müebbet hapisle cezalandırılırken Doğru Yol Parti (DYP) - Sosyaldemorkat Halkçı Parti (SHP) koalisyonu döneminde işlenen katliamda güvenlik kuvvetlerinin olaylara seyirci kalması ağır şekilde eleştirilmişti. Ancak katliamdan hiç bir yetkili hesap vermedi.
Nesimi Çimen’in oğlu Mazlum Çimen katliamla ilgili olarak VATAN’ın sorularını yanıtlarken şunları söyledi: Olaydan bir yıl sonra kalp kriziyle annemi kaybettik. Sivas’ın üzerinden 15 yıl geçmiş olmasına rağmen Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te nerede ne olacağı biliniyordu. Madımak Oteli’ndeki garsonlar, “Etkinliklere biz de katılmak isteriz ama olay çıkacağından korkuyoruz” demişlerdi. Yerel gazetelerin uyarıları ve Sivas’a aydınların sokulmaması için yapılan kampanya polis telsizlerinden geçildi. Sivas katliamı sürecinde halâ firari olan Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak, “Gazanız mübarek olsun” bile demişti. 15 yıl sonra 2 Temmuz’a baktığımda dünden ve yarından vazgeçtiğimi, bugüne baktığımı söylemeliyim. “Sivas’ı unutma, unutturma” sloganı ise gerçekten bana çok iğreti geliyor çünkü: Sivas’ı nasıl unutur insan?
Bu eylem tam aksine aylar önceden hazırlanan bilinçli, planlı bir eylemdir. Katliamdan 15 gün önce “ İslam’a Yapılan Saldırılara İzin Vermeyelim” başlıklı ve Türkiyeli Müslümanlar imzalı bir bildiri Sivas’ta yaygın olarak dağıtılmış, bu bildiriyle Banazlar katliama hazırlanmıştır. Bu hazırlıklar yapılırken henüz ortada ne Aziz Nesin var ne de tahrik edici konuşması. Sivas’ta yayımlanan yerel gazeteler katliam öncesi ve sonrası tutumlarıyla olayda etkinlikle yer alıyor. Refah Partisi’nin gayri resmi yayın organı Bizim Sivas, Hakikat, Hürdoğan gazetelerinin bir haftalık yayınları incelendiğinde bunların gazete değil, eylem bildirileri, katliam çağırıcıları açıkça görülmektedir. 2 Temmuz’da tüm eylemcilerin ellerinde bulunan bu katliam şifreli bildiri polisin dahi dağıtmış olduğu tespit edilmiştir. “ Sivaslı Müslümanları” eyleme çağıran bu bildirilerin yayımlanmak üzere yerel gazetelere Sivas Emniyet Müdürlüğü’nün 23 85 37 nolu faksından gönderildiği Meclis Araştırma Komisyonu raporunda yer almıştır. Olay bu kadar açık ve nettir.
Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı
Muhibe Akarsu - 35 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi
Gülender Akça - 25 yaşında
Metin Altıok - 52 yaşında, şair, yazar
Ahmet Alan - 22 yaşında
Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci
Sehergül Ateş - 30 yaşında
Behçet Aysan - 44 yaşında, şair
Erdal Ayrancı - 35 yaşında
Asım Bezirci - 66 yaşında araştırmacı, yazar
Belkıs Çakır - 18 yaşında
Serpil Canik - 19 yaşında
Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör
Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı, üç telli curanın son ustası
Carina Cuanna - 23 yaşında, Hollandalı gazeteci
Serkan Doğan - 19 yaşında
Hasret Gültekin - 23 yaşında şair, sanatçı
Murat Güneş,Murat Gündüz - 22 yaşında
Gülsüm Karababa -22 yaşında
Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair
Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist
Koray Kaya - 12 yaşında
Menekşe Kaya - 17 yaşında
Handan Metin - 20 yaşında
Sait Metin - 23 yaşında
Huriye Özkan - 22 yaşında
Yeşim Özkan - 20 yaşında
Ahmet Öztürk - 21 yaşında
Ahmet Özyurt - 21 yaşında
Nurcan Şahin - 18 yaşında
Özlem Şahin - 17 yaşında
Asuman Sivri - 16 yaşında
Yasemin Sivri - 19 yaşında
Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı
İnci Türk - 22 yaşında
Kenan Yılmaz - 21 yaşında